Bölüm 1

3 0 0
                                    

1775 yılının mayıs ayında, Londra'nın sisli sokakları ve kömür dumanıyla kaplı gökyüzü altında, genç Eleanor Daswood, elinde özenle ciltletilmiş bir kitapla, babasının kütüphanesindeki deri koltuğunda oturmuştu. Eleanor'un babası, saygın bir doğa filozofu olan Bay Daswood, birkaç ay önce vefat etmiş ve ona sadece bu geniş kitap koleksiyonunu değil, aynı zamanda bilgiye karşı doyumsuz bir açlık da bırakmıştı.

Eleanor, sayfaları çevirirken, "Doğanın Gizemleri" adlı eserin satırları arasında kayboldu. Gözleri, Newton'un hareket yasalarından, Boyle'un hava deneylerine kadar uzanan bilgilere takılıyordu. Ancak, onun ilgisini en çok çeken, son zamanlarda popülerlik kazanan "buhar çılgınlığı" hakkındaki bölümdü.

Kitap, buharın gücünü kullanarak çalışan makinelerin mucizevi potansiyelinden bahsediyordu. Eleanor, buharlı makinelerin fabrikaları nasıl dönüştürdüğünü, lokomotiflerin nasıl milleri dakikalar içinde kat ettiğini ve hatta bazı çılgın mucitlerin, buharla çalışan uçan makineler yapmaya çalıştıklarını okumuştu.

Eleanor, buhar çılgınlığının sadece bir heves mi yoksa insanlığı yeni bir çağa taşıyacak bir devrim mi olduğunu merak ediyordu. Bu düşüncelerle, kitabın sayfalarını çevirirken, aniden garip bir çizimle karşılaştı. Çizim, karmaşık dişliler ve borularla dolu, tuhaf, kuş benzeri bir makineyi gösteriyordu. Makinenin yanında ise, anlaşılmaz sembollerle dolu bir dizi not vardı.

Eleanor, notları incelemeye başladı. İlk başta anlamsız görünen semboller, yavaş yavaş bir araya gelerek bir tür şifre oluşturdu. Saatler süren yoğun bir çalışmanın ardından, Eleanor nihayet şifreyi çözdü. Notlar, buharla çalışan uçan makinenin yapım talimatlarını içeriyordu!

Heyecanla, Eleanor ayağa fırladı ve babasının çalışma odasına koştu. Çalışma masasının üzerinde, notlardaki sembollere benzeyen bir dizi alet ve malzeme buldu. Kalbi hızla çarpıyordu. Acaba bu talimatlar gerçekten işe yarayacak mıydı? Yoksa sadece bir hayalperestin çılgın fikri miydi?

Eleanor, tereddüt etmeden işe koyuldu. Günlerce, gecelerce çalıştı. Buhar kazanını ateşledi, dişlileri yağladı, boruları birbirine bağladı. Sonunda, makinenin son parçasını yerine yerleştirdiğinde, geriye sadece denemek kalmıştı.

Eleanor, makinenin koltuğuna oturdu ve buhar vanasını açtı. Makine titremeye başladı, ardından yavaşça havalandı. Eleanor, nefesini tutarak pencereden dışarı baktı. Londra'nın sokakları ve binaları küçülmeye başladı. Eleanor, uçuyordu!

Ancak, zaferinin tadını çıkarmaya fırsat bulamadan, aniden bir gölge belirdi. Gökyüzünde, devasa, metalik bir kuş belirdi. Eleanor'un makinesiyle kıyaslandığında, bu kuş adeta bir dev gibiydi. Kuş, Eleanor'a doğru hızla yaklaştı ve onu kocaman pençeleriyle yakaladı.

Eleanor, çığlık atarak uyandı. Dehşet içinde etrafına bakındı. Hala babasının kütüphanesindeki koltuğundaydı. Her şey bir rüyaydı. Yoksa öyle miydi?

Eleanor, elindeki kitaba baktı. Sayfa, hala kuş benzeri makinenin çiziminde açıktı. Ama notlar yoktu. Sanki hiç var olmamışlar gibi. Eleanor, şaşkınlık ve merakla dolu bir şekilde, acaba rüyasında gördüğü şey gerçek olabilir miydi diye düşündü. Belki de, buhar çılgınlığı sadece bir başlangıçtı. Belki de, insanlık, hayal bile edemeyeceği kadar büyük keşiflerin eşiğindeydi.

BUHAR VE KIYAMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin