Efulim

528 42 17
                                    

Uyarılar: Smut değil ama hafif tetikleyici sahne
Başına uyarı koydum. Rahatsız olacaklar okumasın.

Odasına girer girmez bir hışımla başlığına davrandı Gonca. Göğsündeki daralma hissi bir an olsun geçmişti amma üstündeki ağır kıyafetlerden de bir an önce kurtulmak istiyordu.

Başlığını çıkartıp yatağa fırlattı. Ardından kaftanının düğmelerini açmaya başladı. Ağır ve kalın kıyafet omuzlarından düşüp yerle buluşunca sadece dizlerine dek uzanan iç gömleği kalmıştı üzerinde.

Saçlarının örgülerini omzundan sarkıtıp açmaya başladı. Sabahtan beridir örgülü kalan saçları imdi kıvır kıvır dökülürdü beline doğru.

Ayakta durduğunu fark edince aynanın yanına doğru süzüldü Gonca. Saçlarını düzeltti, yüzüne baktı sonra.

Yıllar önce, daha balayken yaşlı bir kadının anasına söylediği sözler geldi aklına.

"Çok güzel bir kız olacak. Uğruna çok göz yaşı, çok kan dökülecek. Eh, haliyle çok da üzülecek. Karasevdaya düşecek senin kızın."

Haklıydı.

Karasevdaya düşmüştü Gonca. Bir şehzadeye gönlü düşmüş, nikahlanmıştı. Kalbine yazmıştı onun adını.

Alâeddin Ali'ydi, Gonca'nın sevdası.

Toyları kurulalı on gün olmuştu. On gündür her gece bu odada erini beklerdi Gonca, belki bir umut gelir diye.

Amma toy günlerini zehir eden o vurgundan beridir değil karı koca olmak, birbirlerinin yüzlerini zar zor görürlerdi.

Gündüzleri Osman bey tarafından verilen vazifesini ederdi Alâeddin. Bilirdi, en ufak bir zaman boşluğu bulsa koşa koşa gelirdi hatununun yanına. Amma yoktu işte.

Geceleri geç saatte gelir, Gonca'nın halini hatrını sorar, sonra da yatar zıbarırdı.

Eli eline zor değerdi.

Toy günlerini bir kez daha hatırladı Gonca. Odalarına girdiklerinde pır pır eden kalbini, Alâeddin'in elini tutuşunu, yüzünü avuçlayıp alnına bastırdığı dudaklarını, belini saran elini...

Sonra kapıyı tıklatıp vurgunu haber veren alpın ardından gidişini, gitmeden önce son kez alnından öpüşünü...

Derince nefes aldı Gonca. Gönlünü kemiren hasret duygusunu bir nebze olsun hafifletmek isterdi.

Birden içine çöken hüzünle gömleğinin yakalarına gitti elleri. Karnına kadar uzanan düğmelerden ilk üç tanesini açıp sol tarafını açacak şekide çekiştirdi.

Orada, kalbinin hemen üzerinde, çoktan iyileşmiş ama hala kabarık duran, çirkin yara izine baktı...

Yıllar geçmişti o kılıç darbesini alışının üstünden. Amma o ve onun gibi diğer yaralar kendi bedenine düşman etmişti Gonca'yı.

Medreseli kendisine ne vakit ne kadar güzel olduğunu söylese içinden geçirirdi, "Acaba bu yaralarımı, kusurlarımı görse beni yine böyle güzel bulur mu?" diye.

Parmakları nazikçe gezindi kabartılı, koyu renk derinin üzerinde. Gözlerine yaşlar dolmuştu. O gün hissettiği acı, on günlük hasretle bir olmuş, yüreğine akın ederdi.

Diğer eli karnına gitti. Gömlek kumaşının üzerinden bulmaya çalıştı ikinci yara izini. Bulunca da bir vakit öylece durdu, hissetmeye çalıştı.

Derin bir nefes alıp burnunu çekti ve iki elini saçlarının arasından geçirdi Gonca.

"Destur var mıdır Gonca'm?"

Alternatif FarBel hikayeleri 🌹✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin