Giriş

9 4 0
                                    

Gerçek, insanın en temel hakkıdır ve bu hak ölümüne savaşları, ölümüne kayıpları, ölümüne karanlığı getirebilir. İnsan, gerçekleri için mücadele eder çünkü insan gerçekleri olmadan kendisini var edemez. Bu yüzdendir ki insan, yıllardan beridir sorular sorar, cevaplar arar veya düşünür. Düşünmek bir eylemdir, gerçekleri bulmak bir amaçtır fakat sonuç her insan için kaçınılmaz ve farklıdır.

İnsan, aynaya baktığı zaman insanlığın sorularını sorgular. Kim olduğunu, neden olduğunu veya burada ne yaptığını... Bu soruların cevaplarını hiçbir zaman alamaz ya da aldığını sanar. Aldığını sandığı her anda başka bir değişim gelir, insanı bulur ve bu seferde onun önderliğinde devam eder hayatına. Bu sefer cevaplar değişir ve insan aynı soruları tekrar sorar.

Kim olduğunu, neden olduğunu, burada ne yaptığını...

Günlerden 15 Aralıktı ve gerçek bir kez daha gündeme gelmek istiyordu. Sorular kaderi dürttü ve kader genç bir kadına bugün bir sürpriz hazırladı.  Bugünün ne olduğunu çok uzun zaman sonra öğrenecekti o kadın çünkü insan her sorunun cevabını hemen alamaz, her gerçeği istediği zaman bulamazdı.

Bu sürpriz, bir kutunun içine özenle koyuldu. Kutu sıkıca kapatıldı, pembe bir kurdeleyle bağlanıp fiyonklandı. Kutu nazikçe bir pakete yerleştirildi ve hemen ardından paketin üzerine bir adres yapıştırıldı. Paketi gönderen kişi bu kutu uğruna milyonlarca lirasını harcamıştı fakat bu onu sadece keyiflendirmişti. Oldukça değerli bir hediyeydi ve bunu taşıyan kurye de bunu artık çok iyi biliyordu.

Büyük binanın içine girdiğinde kutuyu artık korkuyla tutmaya başlamıştı çünkü saklamak zorunda kaldığın gerçek, seni ebeleyebilirdi ve bunu kurye şu an her zerresinde hissediyordu. Paketin üzerinde yazan dairenin önüne geldiğindeyse kurye duraksadı çünkü insan vazgeçmek isteyebilirdi,  insan vicdanını dinlerse milyonlarca para bile bir işe yaramazdı. Dairenin kapısı açıldığındaysa artık çok geçti, kader bir oyun oynamak isterde mutlaka başarırdı. Kutu hediyenin asıl sahibi kadının ellerine kavuştuğunda kurye derin bir nefes aldı. Bu kadının saçları dağınıktı, gözleri şişti ve bedeni kurye bilmese bile aylar önceki haline göre oldukça zayıflamıştı. Kurye dudaklarını araladı, belkide iki dudak aralanırsa gerçek dışarıya çıkmayı başarırdı fakat kurye dudaklarını birbirine bastırdı çünkü sorular ona ait değilse insan, gerçekleri söyleyemezdi. Vicdanı kendine dönük değilse insan, dudaklarını aralasada ses çıkmazdı. Kurye vicdanını bastırdı ve oradan uzaklaştı. Kapı kapandı ve geride ne olduysa o dairenin içinde oldu.

Kadın, elindeki paketi alır almaz açtı. Pembe kurdele onun için ne ifade ediliyordu bilinmezdi fakat onu aylar sonunda ilk defa gülümsetmeyi başarmıştı çünkü insan gerçekleri görmek istediği gibi görürdü. Pembe kurdeleyi hızla çıkarıp hevesle arkasına fırlattı. Elleri kutunun kapaklarına kaydığında onu durduran bir şey oldu... Kutunun kapakları açılmayı bekleyememişti, kendiliğinden iki yana düşmüştü. Kadının yüzündeki gülümseme ve heyecan anında donuklaştı. Korkuyla elindeki kutuyu fırlattı ve arkasına doğru koştu fakat dizlerinin bağı çözulmüştü, kendisini yerde buldu. Çığlıkları mı daha güçlüydü yoksa kalbinin atışları mı o da bilemedi. Başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Bu hediye muazzam hazırlanmıştı ve istenildiği sonucu vermişti. Kadın biliyordu, bu hikayenin buraya geleceğini biliyordu çünkü insan, bazen bazı şeylerden kaçamazdı ve gerçek onu derin uykusunda bulurdu.

Kutunun içinden çıkan bir akrepti. Bu kadına her kim bir akrep gönderdiyse bu geçmişte kalan ve onu çok iyi tanıyan biriydi. Akrep saatlerdir beklediği zamanın geldiğinden emindi çünkü akrepin gerçeği kendisini korumak istemesiydi. Kadın kaçamadı, kaçmak istemediği için mi bilinmezdi çünkü insan bazen cidden ölmek isterdi. Akrep kadına doğru ilerliyordu çünkü gerçek, onu saklandığı delikten çıkarana kadar durmayacaktı. Kadının elleri koltuğa doğru kaydı ve koltuktan bir şeyi hızla almayı başardı.

Bu kadın, Neva Yalçın'dı ve o, kurye gelene kadar saatlerdir elinde tuttuğu bıçağı akrebe sapladı çünkü insan kendisini keseceği bıçakla kendisini koruyacak kadar çaresiz kalabilirdi.

İnsan, kendi sorularının cevaplarını er ya da geç bulurdu fakat sorduğu zamanla aynı kişi olmazdı. Neva Yalçın, bugün bunu çok iyi anlamıştı.

Fakat akrep ölmeden önce onu sokmayı başarmıştı çünkü gerçek, olman gereken yerden kilometrelerce uzakta bile olsan seni avlardı.

Bedeni gücünü yitirdi, başı yere yığıldı, vücudu deli gibi titrerken iki dudağı aralandı ve beyaz bir köpük ağzından dışarıya doğru akmaya başladı. Bedeni ne halde olursa olsun aklı ona bir şeyi hatırlatmak istedi. Bir cümle yankı buldu tüm zihninde. "Bir gün bir akrepi öldürecek kadar güçlü olacaksın Neva Yalçın fakat o gün akrep seni çoktan sokmuş olacak."

Kurye binadan çıkarken parasını sayacak kadar rahattı çünkü insan kendisine bıçak saplanmadıkça hiçbir şeyi anlamazdı. Kuryenin kolunu bir el tuttu ve aracına binmesine engel oldu, kurye ne olduğunu anlayamamıştı fakat gerçek onu kıskıvrak yakalamıştı. Bıçak şah damarını kesti ve cansız bedeni sokağın hemen ortasına yığıldı çünkü insan bıçak ona değmeden bazı vicdanların ondan daha da kötü olduğunu anlamazdı. Kuryenin elindeki paralar yere saçılmıştı ve kanlı bir gölün ortasında kirlenmişti çünkü gerçek insana şah damarından daha yakındı, tabi insan anlarsa...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlık Şehrin Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin