tam 15 dakika geçmişti, ayağım sarılı bir şekilde oturuyordum revirde. yanı başımda taemin, minho ve seksi kimyacı vardı. neden burada olduğu hakkında bir şey bilmiyorum, sınıf hocası olduğu için gelmesi gerekliymişde miş miş.taemin'in bana acıyan gözlerini gördüğümde sırıttım. oysa minho hiç oralı bile değildi, sadece buradan gitmek istiyordu. ben insanların zihnini okurum.
"nasıl hissediyorsun kendini ten?"
yavru kedi misali bakışlarımı hocaya karşı sunarken asla durmadım.
"iyi hissediyorum ama insan bir serseri için can arkadaşına bunu yapacak kadar gözü döndüyse artık hiç benim yakınımda bulunmasın istiyorum."
minho'nun alayla güldüğünü duydum ama bakmadım bile. tanrı aşkına kim onu ciddiye alır ki! benim masum min imin dışında.
"pekâlâ sanırım artık sınıfa çıkabiliriz değil mi?"
onu başımla onayladığımda oturan ikili kalkıp kapıya doğru çıktılar.
"tekrardan üzgünüm ten"
açıkçası bir yerlerimin umrunda dahi değilmiş. göz devirerek oturduğum yerden kalkmaya çalıştım, yani çalıştım işte.
"baston yok mu?"
başını salladı.
"peki oturak?"
yine başını salladı. yuh artık.
"sanırım tanıştığımız gün gibi yine seni kucaklayacağım yaramaz kedi"
ne? yaramaz kedi ne be!
"lakabınızı beğenmedim hocam, ben değil yaramaz, bir kedi bile değilim!"
anlamadığım surat ifadeleri gözlerini kırparak bana karşı başını salladı.
"hadi bakalım iyi tutun"
gözlerime inanamayarak onun güçlü kaslı devasa kolları arasındaydım. heyecandan ellerimle yüzümü kapattım, aşırı utanmıştım. tanrı aşkına!
"okulda dedikodu olacak bence vazgeçin hocam"
"bu halde seni nasıl bırakayım sessiz ol da gidelim yaramaz kedi"
bulunduğum durumu nasıl açıklayabilirim ki? yüzümü istemeden göğsüne gömdüğümde gözlerim kapanmıştı istemeden.
"her yerde nefes vardır, sadece kendine güven"
"boğuluyorum ama baba"
"hayır boğulmazsın, kendine güveniyor musun? sen benim oğlumsun. adım kadar eminim yapabileceğine"
"baba gitme çok hızlı gidiyorsun"
"su böyledir oğlum, her şeyinle hissedersin ve seni bu pisliklerden arındırıp yeni bir diyara sürükler"
"boğuluyorum baba! boğuluyorsun baba!!"
gözlerim sulanmıştı, tek eliyle beni taşıyan hoca diğer elinde telefonla konuşuyordu.
hep böyle oluyordu, onun kokusu bana ızdırap veriyordu. başka açıklaması yok."tamam o zaman ben seni akşam alırım, görüşürüz tatlım"
durduk yere sinirlenince onu dürttüm. öğrencilerin bakması umrumda değildi ve ben inmek istiyordum. telefonu kapatıp bana bakınca yüzündeki soru işaretlerini gördüm.
"bırakın beni, ineceğim"
etrafına bakınıp bana tekrar döndü.
"herkesin ortasında ne oluyor ten? sınıfa çıkalım bir kat kaldı zaten"
sıkı kollarını gevşetmek elde bile değildi. bildiğim şeyi yaptım, kolunu ısırdım. tepki vererek sadece kaşını kaldırdı. gözlerime inanamayarak ona bir şeyler fısıldadım. böylelikle derhal yere indim ve topallayarak sınıfa doğru ilerledim. bacağım ağrıyor mu, ağrıyordu fakat ben acımla baş edebilirdim.
gözlerim kızarık bir şekilde sırama oturduğumda bana bakmaları umrumda değildi. kafamı sıraya koyarak yattım.
okuldan sonra
0*****
iyi akşamlar ten
ben sınıf öğretmeniyim
daha nasıl hissediyorsun kendini?yaramaz kedi
iyi akşamlar hocam
iyiyim sorduğunuz için sağ olunkimyaci 12/B
ne demek senin sağlığın, önceliğimiz
yarın okuldan sonra eğer boşsan benimle gelir misin yani yazılı kağıtlarını okumam için yardımcı olur musun?yaramaz kedi
sanırım gelemem hocamkimyaci 12/B
hemen düşünme yani yarına
kadar vaktin var
iyi geceler ten
dikkat et kendineyaramaz kedi
✓✓sanrim bu yaz ayinda bu haz ortasinda hasta olscagim tanrim!!! NEYSE seviyorum sizlerii (azicik konusun pataklarim yoksa
saka
![](https://img.wattpad.com/cover/367913760-288-k225579.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teachers pet | johnten
Fanfichangi zihniyet bir öğretmene bağlı olabilir ki? twentysevenapr aiil⁴