Dik yokuşta öylesine bir binanın bahçe duvarına sırtımı yaslamış telefonuma bakıyordum. Instagram'da hikayeler kısmında Jieun'un profilini görüyordum ama basmıyordum. Sevgilisi ile olan fotoğrafını görmeye hiç niyetli değildim.
"Naber Jungkook?" Bir anda omzuma değen elle irkilip başımı kaldırdım ve beklediğim eleman sonunda gelmişti.
"Nerede kaldın be?" diyerek telefonumu cebime koyduğumda, yüzümü inceliyordu. "Ne bakıyorsun öyle oğlum?"
Gözlerini kırpıştırıp ağzını araladı. "Ağlamış mısın diye kontrol ediyordum." Gülüp omzumdaki elini tuttum ve temasını kestim.
"Niye ağlayacak mışım?" Ellerimi ceplerime koyup sırtımı ona döndüm ve ilerlemeye başladım. Ben ağlamazdım. Zaten öyle büyük bir aşk acısı çektiğim de söylenemezdi. Sadece efkara bağlayabilirdim.
Arkamdan hızla gelip kolunu omzuma attı. "Ne bileyim ben, sonuçta sevdiğini sandığın kız başkasıyla çıkmaya başladı. Hem, o kadar içki getirdim birlikte içip dertleşiriz diye." Elindeki poşeti gösterdiğinde güldüm.
"İçeriz, dertleşiriz ama ağlamam onu bilesin."
"Tamam ağlama," dedikten sonra kolunu biraz daha sardı omzuma ve aynı anda adımlamaya başladık. "Niye beni çağırdın?"
Sustum ve dudaklarımı kemirdim. "Sana sebepsiz yere mesajlarda yükseldim. Bir özür olarak düşün."
"Hmm," dedi ve kolunu sardığı omzuma pat pat vurdu. "Özür dilemene gerek yok. Sana kırılacak biri değilim ben."
Sebepsiz bir gülümsemeyi dudaklarıma yerleştirmişti. İyi adamdı Taehyung, çabuk sinirlenmezdi, sakin biriydi.
"Ama hani, gerçekten özür dilemek istiyorsan evime gidebiliriz." Kaşlarımı çatıp başımı ona çevirdim. Yan profilinden ona bakarken, "Ne alaka?" dedim.
"Götünü verirsin falan..." diye söze başladığı an kolunun altından çıktım ve adımlarımı hızlandırdım. Vazgeçtim iyi adam falan değildi bu, göt düşmanıydı.
Kahkaha atarak arkamdan koşmaya başladığında, gözlerimi devirip parkın girişinden yeşillik alana girdim ve ağaçların arasındaki banka oturup yayıldım.
"Forma yakışmış," diyerek yanıma oturdu ve bira kutularını aramıza koydu. Üzerimdeki Messi'nin nostalji formasına bakıp sırıttım.
"Dilimdeki almaçları siksem bile değdi." Aramızdaki kutuyu aldım ve kapağını açarak, bir yudum içip boğazımın yanmasını sağladım.
"Manyak bir adamsın." Bacaklarını açarak banka yayıldı ve elindeki kutu birayı salladı. "Bu hallerini seviyorum." Yere bakarak konuşup iç çektiğinde, ensemi kaşıdım. Bazen çok garip hissettiriyordu.
"Bu forma ikimizin," diyerek formanın eteklerinden tutup ona baktığımda kaşları havalandı.
"Seni öptüğüm için formayı vermezsin sanmıştım." O da içkisinden bir yudum aldı ve gözlerini karşısındaki ağaca dikti. Öpücüğünü hatırlayınca sinirlerim geriliyormuş gibi hissettim.
"Sanki dudağımdan öptün de! Alt tarafı bir öpücük." Kıkırdamasını duyunca omzuna yumruk attım.
"Ne zaman ben giyeceğim formayı?" Gözleri formada dolaşınca bira kutusunu banka koydum. "Şimdi vereyim istersen," diyerek formayı üzerimden çıkardım ve beyaz atletimle kaldım.
"Lan ne yapıyorsun parkın içinde!" Telaşla etrafa baktıktan sonra bana döndü. Surat ifadesi çok komik gelmişti bu nedenle gülmeye başladım.
"Üzerimde atlet var ne ağlıyorsun? Hem bak parkta bizden başka kimse yok." Sanki nefes alışları hızlanmış gibi göğsü inip kalkıyordu. Etrafa dikkatlice baktıktan sonra bana döndü ve vücuduma bakmaya başladı. "Çıplak değilken bile ne biçim bakıyorsun bana!" diyerek formayı yüzüne fırlattım. Bıkmış bir şekilde nefes verdiğini duydum ve formayı yüzünden çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derivative | Taekook
أدب الهواةJungkook, Taehyung'un önüne zor bir türev sorusu koyup yaparsa götünü vereceği iddiasında bulunmuştu. texting + düz yazı