ııı.

13 0 0
                                    

ııı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Geçmiş ikimizi de büyük bir kumar oynamıştı.. "

"Kabul edeceğini biliyordum." bay sung direksiyonun başında iken sevinç nidaları dökmeye devam ediyordu. Benim ise kahverengi harelerim hızla geçen ağaçlarda dolanıyordu.

Bay sung'a mesaj atmamın üstünden geçen saatlerde uyumamıştım. Sabaha kadar düşünmüş, çoğu zaman delirdiğimi hissetsem de düşünmeye devam etmiştim.

En çokta onu tekrar gördüğümde neler olacağını düşünüyordum. Ne hissederdim? Heyecan? Nefret? Bu hislerden tam emin olmasam da, onu gördüğümde hissedeceğimden emin olduğum bir duygu vardı.

Özlem.

Onu her şeyden çok özlemiştim. Bir nefeslik kokusunu kendimden çok özlemiştim. Beraber geçirdiğimiz onca an gözümün önünde sadece anı olarak kalmıştı ve ben bunu kaldıramamıştım.

Arabanın yavaşladığını hissettiğimde etrafıma göz gezdirdim. Büyük bir şirketi, önünde bir kaç araba vardı. Gözlerim arabalarda dolanırken tanıdık arabayı görmem ile midemin kasıldığını hissettim. Taehyung burdaydı gelmişti.
Yapamayacaktım işte. Onu görmeye hala hazır değildim.

"Geri dönelim! Ben yapamayacağım." bay sung dehşet dolu gözlerle bana döndüğünde yerime sindim.

"Geri dönmeyi aklının ucundan dahi geçirme. İn arabadan." bay sung sert bir sesle konuştuğunda başka çarem olmadığını bir kez daha anlamıştım. Kendi ellerimle yapmıştım, çekecektim.

Titreyen ellerim ile kapıyı açarken soğuk rüzgar yüzüme vurmuş, siyah saçlarımı yukarı doğru kaldırmıştı. Kendime biraz daha gelmemi sağlayan rüzgara minnettar olurken arabanın kapısını kapatmıştım. Titreyen bacaklarım her an düşmeye hazır haldeydi. Kalbim göğüs kafesimi delecek kadar hızlı atıyordu.

Bay sung yanımda durmuştu. Bakışları üzerimde gezerken derin nefes vermişti.

"Yapabileceğine inanıyorum jungkook. Sadece yarım saat dayan. Lütfen."

Yavaşça onayladığım da tebessüm edip omzuma bir kaç kez vurmuştu. Yavaş adımlarla binaya ilerlerken git gide hızlanan kalbime lanet okudum bir kez daha.

Yaptığı onca şeyden sonra onu hala seven kalbime, onu hala kıyıda köşede saklayan beynime defalarca kez lanet okuyordum yavaş adımlarla yürürken.

Sevmemeliydim.

Beni kırmıştı, kırıp dökmüş paramparça etmişti. Kalbim ise o kırık parçaları kendi çabaları ile toplayıp küçük bir yarabandı ile yapıştırmıştı. Hala kırıktı o parçalar, görmezden gelen benim kalbim, benim aşkımdı. Kapıdan içeri girdiğimiz an bizi karşılayan orta yaşlı adam ellerini önünde birleştirmiş, gülümseyerek bakıyordu bana.

"Hoşgeldin jungkook. Seni buralarda görmeyeli uzun zaman oldu!"

Bay min'e başımı eğip hafif tebesümle karşılık verdim. Bay min set yönetmeniydi. Senaryonun geliştirilmesi gibi şeylerle ilgileniyordu. Önceden oynadığım dizilerden tanıyordum onu.

Bay min eli ile toplantı odasını gösterdi.

"Lütfen odama geçelim." yüzümde ki tebessüm hızla düşerken yutkundum. Bay sung gülümseyerek onaylarken hissetmiş gibi yürümem için omuzundan ittirmişti. Hızla öne doğru giderken bıraksalar ağlayacak vaziyetteydim.

Bir kaç adım öte de ki odanın kapısına geldiğimde elimi hızla atan kalbime atıp sıktım. Hiç bir şey olmayacaktı, hiç bir şey olmayacaktı..

Bay sung benden önce davranıp kapıya açtığında derin nefes alarak içeriye adımladım. Gözüm sanki alışmış gibi tek bir yabancıya çarpmadan taehyung'u bulduğunda nefesimin kesildiğini hissettim.

Dudakları hafif aralanmıştı. O da bana kitlenmiş gibiydi. Zaman durmuştu, her şey susmuş sanki dünya da bir biz kalmıştık.

Taehyung zayıflamıştı. Sıkmaya doyamadığım yanakları gitmişti. Yüzünün rengi solmuştu. Gözlerim saçlarına çıktığında dolmaya yakın gözlerime engel olmaya çalıştım.

Beraber boyadığımız saçlarını boyatmıştı.

Saçları artık mavi değil, siyah olmuştu. Titreyen ellerimi ceketimin cebine sokarken kaç dakika geçti bilmiyordum gözlerini gözlerimden ayırmıştı. Bay sung'un sesini işittiğimde zar zor bakışlarımı ayırıp o tarafa dönmüştüm.

"Otur jungkook." kendisi geçip sandalyeye otururken beni de yanına çekmişti. Titreyen dizlerimin bana mani olmasını engellerken sandalyeye oturmuştum. Taehyung'un tam karşında oturuyordum.

Sikeyim tüm dünya bize karşı kurulmuş tuzak gibiydi. Taehyung, arada kaçamak bakışlar atıyordu. Bakmamaya özen gösterdiğini anladığımda boğazımı temizledim.

Bu dünya bize kurulmuş bir tuzaktı. Biz kaçıyorduk, birbirimizden uzaklaşıyorduk. Dünya bizi ağına çekip tekrar tekrar karşı karşıya getiriyordu.

Kader miydi bu?

.
.
.

.
.

Nassiniz 𖤐
Umarım sıkmamışımdır😭⭐ waa bölümü yazarken ben çok heyecanlandım KSHDKWHDKAKLS
sanki ben yaşıyormuşum gibi.

İyi okumalar dilerim efenim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LIGHT CAMERA ACTION • TAEKOOK. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin