kadere inanır mısınız? ya da bahta?ben sim jaeyun, hayattaki inançlarını bahta adamış biriyim.
bu zamana kadar ailemdeki herkes aşk konusunda başarısız oldu. büyükannemin sevdiği adam onu nikah masasında terk etti. dediklerine göre onun annesi de aynı kaderi yaşamış, ilk aşkı başka biri uğruna gitmiş. büyükannemden sonra bu kara baht babaanneme taşınmış; dedem onun ilk aşkıymış fakat ailesi izin vermeyince kaçıp gizlice evlenmişler. babaannem hamile kalmış ve çocukları -babam- doğmuş. fakat o doğmadan önce dedemin ailesi kaçtıkları yerden onları bulup ayırmışlar. babama gelecek olursam.. ilk görüşte aşık olduğu kadın onu hiçbir zaman sevmemiş, babam bu yüzden ailesinin isteği ile annemle evlenmiş. aslında sandığının aksine ilişkisi güzel ilerliyormuş; annemi sevmeye başlamış ama annem doğum sırasında ölmüş.
kısaca bu baht benim en büyük belam.
herkes aşık olduğu ilk kişiyle hayatını sürdürmeyi denemiş ama başaramamış. babamda da görüldüğü gibi, ilk aşkınızla değil de başkasıyla evlenirseniz de tüm bu şanssızlıklar peşinizi bırakmazmış. yani büyüyüp bir şeyleri anlamaya başladığımdan beri bana aşılanan düşünce bu.
ben birinden hoşlanıyorum. hayır, ben birine aşığım. park sunghoon...
hayatımda görüp görebileceğim en çekici adam. sadece yürüyüşü bile havalı; üniversite kapısından içeri adım attığı an uçuşan saçları ve çapkın gülümsemesi dikkat çekiyor. tam anlamıyla ilk aşkım o benim. lisede kendimi adadığım dersler sonucu ufak hoşlantılar dışına çıkamamıştım ama üniversiteye başladığımda karşıma çıkan bu adam bambaşkaydı. sonuç olarak gerçekten aşık olduğum ilk kişiydi. bu kara baht olayının başıma gelmemesi için onunla ilişki kurmalıydım, hayatıma dair etmeliydim. çünkü bunu yapmadığım takdirde diğer insanlarla mutlu olabileceğime inanmıyordum. ailedeki herkes bu bahtı karşı cinsinden biriyle tatmıştı. ama ben koşullar ne olursa olsun bu bahtın taşınacağını düşünüyordum. bu yüzden park sunghoon'la birlikte olmalıydım ama büyük bir sorun vardı.
o benden hoşlanmıyordu.
benden hoşlanmamasını geçtim daha çocuğun yönelimini bilmiyordum bile. üniversite kız erkek fark etmeksizin herkesi etkilemeyi başarıyordu ama daha önce hiç sevgili dedikoduları çıkmamıştı. elbette ben kızlarla flörtleştiğini görüyordum ama hiçbiriyle çıkmıyordu.
üstelik park sunghoon'un hayatına dahil olmak o kadar da kolay değildi.
pekala sosyaldi, neredeyse herkes onu tanıyordu ama mesafeliydi. eğer benimle çıkmasını istiyorsam bunu en yakınına girerek başarabilirdim.
tam tamına 2 yıldır hiçbir şey yapamadım onu uzaktan izlemek dışında. hayatına dahil olmaya çalıştım ama her gün yalnızca baş selamı verdiği biri olarak kaldım, ileriye gidemedim. baktım olmuyor, aklıma bir fikir geldi.
lee heeseung.
park sunghoon'un hayatına dahil olma planlarımın kilit noktası, belki de inandığım bu baht oyununu değiştirebilecek tek kişi.
〆