"seninki geliyor bak," gözlerimi devirdim jungwon'un işaret ettiği yere bakarken. "benimki demeyin şuna, istemediğimi biliyorsunuz." omuz silkti jungwon."belki de sunoo ile denemeliydin." konuştuğunda riki'ye döndüm. "şuna bak," kafasıyla sunoo'yu ve arkadaşlarını gösterdi. "hem güler yüzlü hem de ondan daha anlayışlı olduğu kesin." kafamı iki yana salladım. "sunoo çok yumuşak," diye mırıldandım. "dikkat çekmek için hard biri lazım." dediğim şeyle jungwon kahkahayı bastı. "sanki gerçek bir ilişkiye gireceksiniz, kişi fark etmezdi bence."
"o zaman," gülümsedim. "jay'le denesem nasıl olur?" suratı düştü. "kişi elbette fark ediyor. ayrıca sunoo'yla sandığımız kadar yakın değiller. sadece sunoo sosyal bir kelebek." gözlerimi onlardan ayıramıyordum. hepsi gülüşerek birbirleriyle konuşuyorlardı ve dikkatimi çeken tek bir kişi vardı, park sunghoon. bana bir kez olsun böyle gülmemiş olması canımı yakıyordu. ve bu acı beni hırslandırmaktan başka işe yaramıyordu. yakınına girmek istiyordum, en yakını ve onun hakkında her şeyi bilen kişi olmak. güldüğünde onunla beraber gülmek, ağladığında destek olmak ve belki de sarılarak uyumak.
"jake hayallere daldığına göre plan bugünlük iptal," riki'nin omzuna vurdum. "daha fazla beklemeyeceğim." kararlıydım ve bu sesimden bile anlaşılabilirdi. "çarpışacaksınız ve bitti mi? bir anda bu işi kabul mü edecek? anlamadım ben." diye mırıldandı jungwon. "ya sen beni dinlemiyor musun? kaç kere anlattım planı." dudaklarını büzdü. "pekala, ilk karşılaşmamız çarpışmayla başlayacak. sonra müzik kulübüne gideceğim. o zaten müzik kulübünde, birkaç bir şey çalıp benim de kulübe katılmam gerekebilir ama önemli değil. ikinci karşılaşmamız orada olunca planımı anlatabilirim." arkamdaki demirliklere yaslanıp havalandım ve ayaklarımı salladım. "bölümüyle katıldığı kulübü bağdaştıramadım," kafamı sallayarak onayladım jungwon'u. "ilgisi olsa gerek."
"çarpışma gerekli mi peki?" kafamı salladım riki'ye karşı. "sanmıyorum," dedi jungwon. "yani çarpışma ne işine yarayacak ki? müzik kulübü yeterli olacaktır."
"bana biraz aşina olsun amaç." dediğim şeye güldüler ama ben ciddiydim. "birbirimizle hiç sohbetimiz yok, yüzümü tanısın önce bir."
"iyi hadi anlatacaksın da," odağımı riki'ye verdim. "ya bu çocuk kabul etmeyip de gidip sunghoon'a anlatırsa her şeyi?"
bu birkaç kez düşünmüş olduğum bir senaryoydu.
"istediği bir şeyi yapmayı teklif edeceğim, bence reddetmez." bu defa bakışlarımı ona çevirdim ve inceledim biraz onu. elleri cebinde gülümseyerek konuşan sunoo'yu dinliyordu. surat ifadesi oldukça soğuk ve ciddi olsa da ara sıra ufak tebessümler ediyordu.
"reddetse bile sunghoon'a gideceğini sanmıyorum. bu eleman bayağı umursamaz biri, bir keresinde jay'in sevgilisinin jay'i aldattığını görmüş ve söylememiş. hatta bu yüzden jay'le kavga edip 2 hafta konuşmamışlardı. jay zaten kızı sevmediğinden çok sorun etmeyip barışmıştı ama herif o 2 haftada jay'le barışmak için uğraşmamıştı bile. yani diyorum ki aldatma gibi büyük bir olayı söylemedi de benim mi aşkımı söyleyecek?" dudaklarımı birbirine bastırdım. "haklısın ama olur da bu sefer söyleyesi gelirse?" omuz silktim jungwon'un dediğine karşılık. "sunghoon'un zaten beni pek bir ipleyeceği yok."
"yine de güven vermiyor bana."
"hm?" diye mırıldandım riki'ye dönüp. "bence bu adamın hayatı umursadığı yok, seninle böyle bir şey yapmaya girişmeyecektir."
"öyle olursa ısrar edeceğim." kararlılığıma şaşırdılar. "bilmiyorum, biraz zorlarsam kabul edecektir."
umarım, umarım eder yani.
"sunghoon'a gidip doğruları söylemek hayır," jungwon eliyle çarpı yaptı. "her şeyi zorlayıp en alakasız kişiyle sunghoon'un dikkatini çekmeye çalışmak evet." baş parmağını gösterip yerinde sallandığında hafifçe koluna vurdum. "alakasız biri değil, en yakını." jungwon geçiştirmek için elini rastgele salladı. "tamam bunu yaparak en yakınına gireceksin ama kimse yakın arkadaşının sevgilisine yan gözle bakmaz, şerefsizliktir bu." kafamı sallayarak onayladım riki'yi. "bu da başka bir sorunumuz ama üstesinden geliriz." gözlerini devirdi. "bence vakit varken vazgeçelim." diye mırıldandı jungwon. "hem kabul edileceği kesin olan bir plan değil, hem riki'nin dediği gibi kimse arkadaşının sevgilisine aşık olmaz, olsa bile dile getirmez." derin bir nefes aldım. "planı bir şekilde kabul ettiririm, sunghoon eğer benden hoşlanırsa bunu illaki belli edecektir. o zaman da her şeyin bir oyun olduğunu söylerim." ellerimi iki yana açıp gülümsedim. "bu söylediğin şeyler o kadar basit değil." dedi riki kollarını göğsünde birleştirirken. planımı kesinlikle onaylamıyordu. "evet ama sunghoon'un yakınına giremediğim sürece benden hoşlanma ihtimali hiç olmaz. en iyisi denemek. hem denersem kazanabilirim, kaybetmek bir şeyi eksiltmez ama denememek içimde büyük bir 'ya olsaydı' şüphesini yaratır."
"başka yollarla da sunghoon'la yakınlaşabilirsin mesela," düşündü jungwon.
"yapamam çünkü onun yakınına girmek çok zor." diye mırıldandım. "bu saatten sonra vazgeçmeyeceğim." ayaklandıklarını gördüğümde hızla yaslandığım yerden ayrıldım. "plan başlamak üzere, olur da beni dövmeye kalkışırsa yardıma gelin." parmağımla ikisini gösterdim. "yoksa tek başıma öldürür beni." kafalarını salladıklarında merdivenlere yöneldim.
iki dakika içinde kampüsün ortasına gelecekti, ben de yavaş yürürsem denk gelme ve çarpışma olasılığımız çok yüksek olacaktı.
sakin kalmaya çalışıp bakışlarımı telefonuma indirdim ve yürümeye başladım. tam da istediğim gibi o kenara geçti. adımlarımız hızlandırdım, ara sıra kafamı kaldırıp kontrol ediyordum ta ki kolumda bir acı hissedene kadar.
bana çarpmadı, beni tam anlamıyla ezdi.
spor yaptığını tahmin etmemiştim, sandığımdan daha yapılıydı. kafamı kaldırıp baktım ona. istifini hiç bozmamıştı, hâlâ cebindeydi elleri. diğerlerinin ilgisini daha çok çekmiş gibiydim. "iyi misin?" diye mırıldandı sunoo. sunghoon bizi izliyordu, jay'in gözleri ondaydı. "evet.." saçlarımı karıştırdım. "kusura bakma." dedim ona dönüp gözlerine bakarken. fakat beklemediğim bir şey oldu.
tek kelime etmeden önüne döndü ve ilerlemeye devam etti.
arkadaşları iki saniyelik duraklama ardından onun yanına ilerlerken sunoo özür dilemişti. yüzümü ovaladım, hiç tepki vermemişti. belki döver diye düşündüğüm herif ağzını açmamıştı bile. arkadaşlarıma döndüğümde uzaktan gülerek alkış yaptılar, tavırlarına yalandan gülümseyip göz devirdim ve önüme döndüm.
tam bir dağ ayısıydı. üstelik planlarımın işlemesi için biraz daha kibar, biraz daha iyimser ve biraz daha anlayışlı olmalıydı, yoksa işler benim için sandığımdan daha zor ilerleyecekti.
—-
jake'i biraz olsun anlayabildiniz mi🙏🏼 ilerde zaten aciklaga kavusacak
yildiza basip yorum yapmayi unutmayin💓
gorusurzz