Aezola'nın Laneti

9 0 22
                                    

Aezola'dan dışarı, ormanlık alanla sırf kurban olarak atılmak tabii William'ın şansıydı. Kimse o yaratığın hayatta olduğunu, hatta gerçekten varolduğunu bile bilmiyordu. Ancak Aezola'yı vuran şiddetli kar fırtınası daha iyiye gitmiyordu. Kar fırtınası o kadar artmıştı ki artık zemin gözükmüyordu. Ekinler tamamen donmuştu, hayvanlar otlatılmıyordu ve hastalıklar artmıştı. Aezola'nın kışı bu sene çok sert geçiyordu.

Elbette William bu sene herkesin sebepsiz yere korktuğu canavarı yatıştırmak için gönderilen yıllık kurbandı. Karda saatlerce yürümek gibi gelen bir sürenin ardından yoruldu. Soğuktan donmuş, üstündeki ince ve eski kurban kıyafetleri ile bayılmak üzereydi. Yüzü tamamen uyuşmuştu ve belki de parmakları soğuktan düşmek üzereydi. Ama köye geri dönemezdi, kurbanlar ormanda kalsın diye halk yeterince sert davranıyordu. Ya geri dönüp köyde korucular tarafından kılıçtan geçirilecek ve ibretlik olsun diye kafası bir kazığa oturtulacaktı, ya da gerçekten varolduğuna bile inanmadığı bu yaratığa kurban olmak için yürüyecekti. Ne de olsa kar fırtınasından saklanmak için bir mağara bulabilirdi, ayılara ve kurtlara yem olmazsa tabii.

William biraz dinlenme umudu ile büyük bir ağacın önüne sığındı. Ağaç devasa gövdesi ile üzerine uçan karları biraz engellediği için memnundu. "Soğuktan öleceğim" diye düşünürken başını kaldırdı ve nereye doğru yürüdüğünü görmek için ağaçlara baktı. Bir şey anlamadı, kar fırtınası içinde bu devasa ormanın her santimi birbirinin aynısıydı. Kar o kadar yoğundu ki beyazlık gözlerini kör edecekti. Belki de bunca zamandır yürüyerek kendi etrafında dönüp duruyordu. Hala kimse ile karşılaşmamıştı da zaten. Bu soğukta bir hayvan bile dışarı çıkılmayacağını bilirdi. Hem hayvan bile kalmış mıydı acaba? Köydeki insanların bile çeyreği çoktan ölmüştü. Yaşlılar ve çocuklar çoğu şeye fazla dayanmazdı.

William tekrar hareket etmek ve gece olmadan bir sığınak bulmak için ayağa kalktığında gözleri fırtınanın içindeki bir karaltıya takıldı. Bir geyik olabileceğini düşündü. Yine de kar fırtınasının ortasında tek başına bir geyik burada ne yapardı ki? Hem boynuzları bile yoktu. Belki hayvanı takip ederse bir sığınağa ulaşabileceğini düşündü. Bu yüzden ona doğru yürümeye başladı. Hayvana yaklaştıkça karaltı gittikçe açıldı, neredeyse kamufle olacak kadar beyazlamaya başladı. William bu hayvana yaklaşırken onun bir anda kar kütlesine dönüşüp yok olacağını falan düşündü. Tam biraz daha yaklaşmıştı ki ürkütmemek için durdu ve o şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Hayvan onu fark etti ve başını kaldırması ile William dehşete düştü. Hayır, bu kesinlikle bir hayvana benzemiyordu. Ne geyik, ne kurt ne de başka bir şeydi. Yüzü ve vücudu garipti, beyaz tüyler ile değil beyaz pullar ile kaplıydı. Boynundan sırtına kadar ilginç sivri dikenleri vardı. Ona döndüğünde ortaya çıkan kırmızı gözler, neredeyse bembeyaz kör edici karda seçilen tek renkti. William bir an hareket etmeyi, hatta nefes almayı bile unuttu. Sadece bu ne olduğu anlaşılamayan yaratığa baktı. Sonra aklından tek bir düşünce geçti ve neyin ne olduğunu o zaman anladı. Bu yaratığın ne olduğunu biliyordu, Aezola'nın Laneti.

William neredeyse hareket etmeden dururken, Aezola'nın Laneti, diğer ismiyle Aquila, onu fark etti. Kızıl gözleri  William üzerinden hiç ayırmadan karların içinde dört ayak üstünde ilerledi. Vücudu çevik ve hızlı görünüyordu, sanki kanatsız bir ejderhanın bedeniydi. Yavaşça William'a ilerledi, onun tam önünde durdu.

William soğuktan hayal gördüğünü düşünerek tepki veremedi. Normaldi, soğuk insana ölmeden önce hayali şeyler gösterirdi sonuçta. Gördüğü şeye inanmayarak bakarken ve titrerken, yaratık ağzını yavaşça açtı.

"Hayatta kalmışsın" dedi sakince. William sesin ondan geldiğini bile kabullenemedi.

"Ne?" Dedi ve yavaşça yutkundu. William hâlâ olduğu yerde donup kalmıştı, hareket etmeye cesaret edemiyordu. Bazı nedenlerden dolayı gözlerini iblisin kafasının tepesindeki boynuzlara kaydırmadan edemedi.

AquilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin