5. Bölüm

37 9 40
                                    

iyi okumalar

 beğeni ve yorum?


2 yıl sonra

Bazen insanlar ağlamanın güçsüzlük olduğunu düşünürlerdi. Bazen ağlamak istemez, kendilerini tutarlardı. 'Ben güçlüyüm ağlamayacağım' derlerdi. Tutarlardı kendilerini. Gözyaşları, sahip oldukları gözlerden çıkmak için büyük mücadeleler verirdi ancak tutarlardı kendilerini. Boğazında kendini sıkmaktan bir düğüm oluşurdu. Dudakların sızlar, şişerdi. Kalbinde bir boşluk oluşurdu. Bütün olumsuz, can sıkıcı duygular, o boşluğa düşer doldururdu yerini. Ama bilmezlerdi ki ağlamak güçsüzlük değildi. Ağlamak bir insanın güçlü olduğunu gösterirdi. Şimdi o anlardan birini yaşıyordum. Ağlamamak için tüm benliğimle sıkıyordum kendimi. Dalga geçsinler, dayan! Kahkahalar atsınlar, dayan! Güçlü dur! Ancak insanın kendini kandırması sadece bir kaç dakika sürebilirdi. Öyle de olmuştu. Yalnızca üç dakika dayanabilmiştim gözyaşlarımı yuvalarında tutmaya. Yavaş yavaş yanağımdan çeneme, çenemden boynuma süzülen sıcak damla, arkasında bıraktığı yolu yakıyordu. Gözpınarlarımda biriken ve akmak için çırpınan yaşlar şimdi korku ve korkunun ardında getirdiği çaresizlikle akıyordu. Hava buz gibiydi.

Ama tenimin altında akan kan havanın soğukluğundan çok daha soğuktu.

13 Ocak...

Doğum günümdü bugün...

Lanetler okuduğun o gün...

On üç yaşına girmiştim bugün. Ne Hermonie, ne Harry, ne de Ron yanımdaydı. Onlar şuanda kendi aralarında küçük bir piknik yapıyorlardı. Önlerinde sıcak biralar, kalplerinde yepyeni, alışılması kolay, mükemmel duygular vardı. Gryffindor ortak salonunda harika bir gün geçiriyorlardı. Sıcak şömine ve kahkahalar eşliğinde akışkan bir sohbet. 

Üstümde siyah, ince bir tişörtle, dizlerimin üstünde bir pozisyonda oturuyordum. Sanki üstünde oturduğum karların dondurucu soğukluğu ve altındaki dizlerimin üstüne gelen siyah şortun verdiği öldürücü soğuk yetmiyormuş gibi başımdan aşağıya koca bir kova kar boşaltıyorlardı. Etrafımdaki benden büyük erkek çocukların iğrenç ve ürkütücü kahkahaları gözlerimden hızla akan yaşlara eşlik ediyorlardı.

''Küçük kız üşümüş ve korkmuş! Baksanıza ağlıyor!'' dedi ve tekrar yüksek sesle kahkaha attı.

Soğuktan kızarmış burnum, ağlamaktan kızarmış gözlerim ile onlara alttan bakışlar atıyordum. Dizlerim karın arasına karışan taşlar yüzünden yaşadıklarına isyan eder gibi kanıyordu. Kanın keskin kokusu kızarmış burnuma gelirken ağlamam daha fazla şiddetlendi.

Titremeye başladım.

Ben şiddetle titrerken ve gözlerim yavaş yavaş kararırken yanıma biri geldi. Kollarımdan tuttu ve beni sertçe sarstı. Yüzünü kararan gözlerinden görememiştim ve hala titremeye devam ediyordum. 

Üşüdüğümden titriyordum değil mi? Yoksa korktuğumdan mıydı? Ya da ikisi de olabilirdi. Sanırım üşüyordum. Evet, kesinlikle üşüyordum bu yüzden titriyordum. Daha fazla dizlerimde durmaya gücüm kalmadı ve kendimi karın keskin soğuğuna bıraktım. Sırtım karla buluştuğunda artık gözlerim tamamen kararmıştı. Ve o sırada son bir ses duydum. Kim olduğunu bilmiyordum ama sanırım beni hala hiddetle sarsan kişiydi.

''Lanet olsun! Kriz geçiriyor!''

-

Başımda şiddetli bir ağrıyla zihnim kendine gelmişti. Karanlıktı. Belki de gözlerim hala kapalı olduğundandı. Belki de zihnim kararmıştı. Kalbim kararmıştı. Ama asıl önemli olan şey ne yaşarsak yaşayalım kalbimizi temiz tutabilmek değil miydi?

Mavi GriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin