[2]

44 8 12
                                    

-7 Mart 1962-

İkizler 8 yaşına gelmişti ve artık olanları daha iyi anlıyorlardı. Babaları ise tüm ümitlerini kesmişti ve çocuklarına düşman kesilmişti. Emilie'nin ölümünün onlar yüzünden olduğunu düşünmeye başlamıştı. "Belki onlar doğmasaydı mutlu bir şekilde yaşamımıza devam edebilirdik?" Kafasindaydı. Sarayda çalışanlar onların aslında Emilie'den büyük bir hediye olduğunu, iyi bakmalarını söylemişti ama nafileydi... Ikizler odalarında oyun oynarken sarayın hizmetçisi Semtia geldi.

Semtia: Nasılsınız canlarım?
Lumine: Semtia teyze! Hosgeldinn
Aether: İyiyiz sen nasılsın Semtia teyze?
Semtia: Ah şekerlerim benim...Bende iyiyim sağolun. *gulumser* Ee dışarı çıkmak ister misiniz? Hava çok guzell!
Aether: Evett! Sarmaşıklı ormana gidebilir miyizz
Semtia: Orası da neresi? *şaşırır*
Aether: Saraydan biraz uzak ama çok güzel bir orman
Lumine: Nolur Semtia teyze izin ver lütfen-

Ikizler dizlerinin üzerine çöküp Semtia'nın eteğinin ucunu çekiştirerek yalvarmaya başlar. Semtia onların bu sevimli hallerine dayanamaz ve bir kahkaha koparır.

Semtia: İyi hadi gidin ama dikkatli olun ve akşam yemeğinden yarım saat önce burada olun tamam mı? Yoksa babanız fena sinirlenir...*gözleri odanın bir köşesine dalar gider*
Lumine: Çok teşekkürler Semtia teyze! Sen çok iyi birisin! *kocaman gulumser*
Semtia: *yere çömelip Lumine'in saçını okşar* Sende öylesin tatlım
Lumine: *gözleri parlar ve Semtia'ya sarılır*

Lumine ile Semtia'nın sarılması biter bitmez Lumine ve Aether el ele tutuşup odalarından koşarak çıkarlar.

Aether: Koş hadi Lumine! Daha hızlı! Kurbağaları kaçıracağız!
Lumine: Elimden geleni yapıyorum!

Uzun bir koşturmacanın ardından ikili bahsettikleri sarmaşıklı ormana gelirler.

Aether: *derenin yanındaki yeşil yaratıkları gösterir* Lumine koş şunlara bak!
Lumine: Geldim geldim *eteğini tutup yere çömelir*

İkizler huzur içinde suda ve karada gezinen kurbağalari huzur içinde izlerken arkalarından bir ses gelir.

Lumine: *irkilir ve Aether'a sokulur* O neydi!?
Aether: B-bilmiyorum-
Lumine: Gidip bakmalımıyız sence?
Aether: *etrafına bakinir,gözüne yerde duran dal parçası çarpar ve hızlı eline alir* Hmph gidelim!

Yavaş ve temkinli bir şekilde önde dal ile Aether olmak üzere sesin geldiği yere doğru giderler. Çalıların önünde durdular ve bir ağlama sesi duydular. Duydular duymasına ama ses o kadar kısıktı ki zar zor duydular. Hatta doğru duyup duymadıklarından emin bile olamadılar.

Aether: Sende duyuyor musun?
Lumine: Ağlama sesini diyorsan, evet.

Birbirlerinin yüzlerine bakıp emin olduktan sonra çalının arkasına doğru minik adımlarla ilerlediler. Gördükleri manzara ile şaşırmışlardı. Ağacın altında oturmuş küçük bir çocuk kanayan bacağı ile sessizce ağlıyordu...

|A Little Death| -Omegaverse/Royal AU-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin