c⁶Jungwon

32 5 6
                                    

Laura ve Riki saraya geri dönüyorlardı. Hava iyice kararmıştı ve sokaklarda sadece gece yaratıkları kalmıştı. Laura'nın aklında durmadan babasının ve Riki'nin dedikleri dönüyordu. Korkunç yaratıklar? Korkunç insanlar? Kime güvenmeliydi? 15 yıldır her şeyiyle ilgilenip onu her şeyden koruyan babasına mı yoksa iki haftadır tanıdığı, öldürmesi gereken bu yarı vampir yarı büyücüye mi?

"Pişt!"

Solundan geçtiği iki evin arasındaki karanlık sokaktan gelen ses üzerine irkilerek oraya döndü, sonra Riki'ye baktı, o bir şey fark etmeden yoluna devam ediyordu. Yanlış duyduğunu düşünüp omuz silkti ve yoluna devam etti. Ama çok geçmeden aynı sesi tekrar duydu.

"Pişt." ses bu sefer de diğer taraftan geliyordu ve Laura bu sefer bir ses duyduğuna emindi. Tekrardan Riki'ye döndü. O bir şeyleri fark etmemiş gibi yoluna devam ediyordu.

Sesin geldiği yöne tekrar döndü. Karanlıkta parlayan bir çift şey gördüğünü düşündü bir an. Ama gördüğü şeyler saniyesinde yok olmuştu. Laura Riki'ye baktı. Saraya az kalmıştı, büyük ihtimalle yokluğunu saraya girdiğinde fark edecekti. olabildiğince sessiz bir şekilde atından atladı ve ata Riki'yi takip etmeye devam etmesi için hafifçe vurdu ve sonra hızlı ama sessiz adımlarla sesin geldiği ara sokağa girdi.

Etrafına bakındı, sokak o kadar karanlıktı ki hiçbir şey göremiyordu. En sonunda hayal kurduğuna emin olup çıkacaktı ki bir elin ağzını kapattığını hissetti. Tam savunmaya geçecekken kulağına biri fısıldadı. "Sakin ol Laura. Jungwon ben. Yang Jungwon."

Laura ağzı bırakıldığında şaşkınca arkasını döndü ve karanlıktan çıkarabildiği kadarıyla adamın yüzüne baktı. Hafif yukarı doğru çekik olan badem gözler, yanaklarında iki derin gamze... Bir an adamın kediye benzediğini düşünmeden edemedi.

"Jungwon?" dedi korkudan içine kaçmış sesiyle. 

Jugwon başını eğdi. "Gidişatı öğrenmek için geldim."

Laura hafifçe yutkundu. Gidişat? Ortada bir gidişat yoktu ki henüz? Bunu nasıl söyleyebilirdi?

"Şey, ben. Saraya girdim. Şu anda sarayda yaşıyorum. Kendimi sevdirmeye çalışıyordum."

Jungwon alaycı bir nefes verdi. "Onu fark ettim. Prensle tüm gün çok yakındınız bakıyorum? Kendini kaptırmadın ya?"

Laura'nın gözleri kocaman açıldı. "S-sen, neyden bahsediyorsun? Bütün gün beni mi izledin?"

"Bütün gün değil Laura, bütün hafta. Bir haftadır buradayım. Her yerde gördüğün o birman kedisi var ya. O bendim işte."

Laura yutkundu. Jungwon bir kedi-insandı demek. "Benim tek amacım güvenlerini kazanmaktı. Bunun için de biraz zamana ihtiyacım vardı. Bir insan ülkeye geldikten hemen sonra kraliyet ailesinde ölümler başlasa, benim başım tehlikeye girmez miydi?"

"Neyse ne Laura. Sadece kraliyet ailesinin ne kadar tehlikeli olduğunu unutma. Hepsinin amacı insanları yok etmek. Lütfen. Bizim tek amacımız bunu engellemek."

Laura hafifçe kafasını eğdi. İçi tekrardan nefretle dolmuştu. Kendi ırkı için, kendi ırkının yaşaması için öldürmesi gereken birkaç yaratık vardı sadece.

"Senden artık ilk ölümü gerçekleştirmeni istiyorum Laura. Sadece ben değil, baban da." Jungwon sonra elini cebine atıp cebinden bir kese çıkardı ve onu Laura'nın eline tutuşturdu. "Misora'nın yer fıstığına alerjisi var. Bir tane yemesi bile onu ölüme sürükleyebilir. Bu yüzden kral tüm ülkede yer fıstığı üretimini yasakladı. Ama tesadüfe bak ki, üç gün önce saray mutfağında Çin kökenli bir aşçı çalışmaya başladı."

Stockholm || Nishimura RikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin