..

"alo.. dede, sesim geliyor mu?" Saatlerce kendimle konuşup kendimi gaza getirip dedemi aramıştım sonunda.. Ya tabii dedem iyi bir insandı ama bunu istemeye hakkım yokmuş gibi hissediyorum. Babamla konuşmuyorlardı ama benle konuşmasında bir sorun olmazdı herhalde.. Evet evet, ne olacak ki? Nasılsa o senin deden, benim dedem.. Evet evet, benim dedem.. Ben onun ilk ve tek torunuyum.. Bana kızmaz herhalde.. Neden kızsın ki? Kötü bir şey istemeyeceğim nasıl olsa..

"Alo.. alo, asıl benim sesim geliyor mu? Hay evladım, ben anlamam ki telefonlardan.."

Konuşsana, aptal! Ne bekliyorsun, salak, düzgün yap şu işi.. Öksürdüm ve yeniden konuştum: "Evet evet, sesin geliyor.. Benimkinde sana gidiyor herhalde.."

"Güzel, Cihan oğlum, sen misin? Acil bir şey mi oldu, baban yanında mı?"

Nefes al, sakin ol, bu sorulara çalışmıştın zaten sakince sor ve sorulara cevapla..

"Yo.. yok.. Tekim şu an.." Şıç, bu cümle değildi. Düzgün cümle söylemek çok mu zor Cihan? Sadece ezberlediklerini söyle. "Yani, şey... Ben benim yardımına ihtiyacım var.."

"Yardımım mı? İyi misin, baban nerede?"

Evet, bu sorular dünden beri tekrar ettiğin sorular.. Sakince, sesin titremeden söyle..

"Yok, yok. Sen- Yani, sizin yardımınız lazım.. Bana yardım edebilircek tek kişisiniz.. Vaktinizi almak istemem ama size bir konuyu konuşmam gerek."

Oldu.. Dedim.. Bitti. Çok mu ciddiydi ki? Kötü mü oldu? Ellerim terden sırılsıklam oldu.. Ya, istemezse e bok yiyeceğim.

"Bu kadar ciddi olmana gerek yok. Peki, hangi konuda konuşmak istiyorsun?"

Tamam, az kaldı. Birkaç dakika sonra konuşma bitecek ama o anlar için şimdi dişini sıkma gerek. Hadi Cihan, inanıyorum, yapabilirsin..

"Şey, ben lise üçüncü sınıfa geçeceğim ama okulumu değiştirmek istiyorum. Fen lisesine gidiyordum.. Ama benim isteklerim bu yönde değil.. Biliyorum, yaşım küçük ama babamı ikna ettim, İstanbul'daki bir okula gitmemi izin verdi. O süre zarfında kalmam için bir eve ihtiyacım var.. Aslında ev olmasa da olur, bir yatak olsun, soğuk olmasın.. Bu kadar yeter.. Zorlamak istemiyorum.."

"Anladım. Bu konuda pek yardımcı olabileceğimi düşünmüyorum.. Yurtta kalamaz mısın?"

Hassiktir. Şıçtım.. Büyük şıçtım..

Çünkü şimdi çoktan İstanbul'a gelmiştim bile. Ve saat 8 di, hava kararıyordu ve benim gidecek yerim yoktu.. Ben kabul eder sandım, ne de olsa beni severdi, bana hep oyuncaklar alırdı.. Eskiden.. Tabii.. Büyüdüğüm için sevmeyi bırakmıştır..

"Tamam, teşekkür ederim.. İyi akşamlar."

Ofofofofof, babam çok kızacak..

"Sen nerdesin şu an?" .. Gerçeği söylemek olmazdı, emrivaki olurdu. Şu an İstanbul'un otogarında olduğumu bilse gönlü el vermezdi ve bunu yapmaya hiç gerek yoktu.

Belki gerginliğim zanlır diye öksürmüştüm ama gıcıklık tutmuştu ve boğuluyordum.. Rezilsin.

"E-evdeyim. Başka nerde olabilirim ki?"

"ANKARA! ANKARA YOLCUSU KALMASIN"

Hay ben adamın ağzını..

"Otogarda mısın?"

Şıç, işte tamam mı, şıç. "Şey, evet de bi işim vardı zaten. İzmir otogarındayım, hemen otobüsle binip eve gideceğim, yarım saate evde olurum.."

"Oğum, emin misin?"

"Evet evet.. Arkadaşım başka şehre gidiyordu.. Uğurlamak için gelmiştim.."

"Babanı arayacağım."

Ne lan sen, babamı 5 senedir aramıyorsun, şimdi benim yüzümden mi arayacaksın..

"Hayır hayır.. Aramayın.. Kızar şimdi.."

Telefonun diğer ucundan derin bir iç çekiş sesi duyuldu.. Bu iç çekiş sesi ile kalbim ağrı girmişti ve nefesim ağırlaşmıştı..

"Istanbul'da mısın şu an?"

Ben aptalım yemin ederim, tam bir aptalım ya..

"Evet.. Ama yani şey için.."

"Hangi otogardasın?"

Hangi otogar.. Bilmiyorum, nerde yazıyor ki? İstanbul'da kaç otogar var ki? İstanbul otogarı desem..

"Konum atayım sana.."

"Tamam, bekliyorum.. Trafik vardır, gelmem en fazla 3 saati bulur.."

"Tamam.. Ben beklerim.. Şarjım çok yok, çıkışın yakınlarında duracağım."

"Tamam."

Görüşürüz desem mi ki, çok ayıp olmuştur.. Çok rezilim.

Bir İstanbul Beyefendisi GibiWhere stories live. Discover now