nihayet.
nihayet festival haftası bitmiş, kazanan okulun açıklanacağı güne gelmiştik.oldukça heyecanlıydım, öyle ki şu an bulunduğumuz devasa salonda elimi tutan taehyun'dan başka kimseyi duyamıyor, kimseye kulak asamıyordum.
evet, benim rahatlamayacağım tescillendiği için elimi tutmayı teklif etmişti...
salonda bir kaç bölüm vardı ve her bölüm farklı okullar içindi. hiç görmediğim insanlar vardı, onlara bakarken oldukça geriliyordum.
öğretmenlerimiz olacak insanlar da bizim okul için ayrılan masanın başına geçmişlerdi, sanki çok bir boka yaramışlar gibi. hepimiz tekrar süslenmiştik, öyle ki festival gününden daha abartılı giyinmiştik. biz erkekler takım elbise giymiştik, hepsi sırf bana inat olsun diye siyah takım giymişlerdi ama ben her zamanki gibi inatçılığımdan vazgeçmeyip beyaz takımımı giymiştim. baş kaldırmayı çok severim.
minjeong etekleri beyaz, üst kısmı siyah kürkten oluşan bir elbise giymişti. saçları artık omuzlarından aşağı dökülmüyorlardı, çenesinin hizasındalardı. her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyordu. tam karşımda oturan arkadaşıma göz kırptım.
yunjin ise her zamanki gibi kendi tarzını ortaya koymuştu. beyaz uzun elbisesi onu gerçekten güzel gösteriyordu. saçları artık siyah değildi, bakır rengindeydi ve ona en az siyah saç kadar yakışmıştı...
sakura aralarından beni en çok şaşırtan olmuştu. elbise değil, biz gibi takım giymişti. her zaman suratında taşıdığı ifadesiz tepkisi onu daha asil ve şık gösteriyordu.
ve bu gece dikkatimi üzerine çeken tek kişi.
taehyun.
siyah olan tüm giysilerini o kadar iyi taşıyordu ki, ne zaman siyah giyse gözlerimi ondan alamaz oluyordum. saçlarını bugün doğal haline bırakmıştı, her zamanki gibi düz değil, dalgalılardı. hemen yanımda oturuyordu ve şu an benim rahat hissetmem için elimi tutuyordu. sıcacık eli benim buz kesmiş elimi çözerken, hep beraber müdür tarafından yapılacak konuşmayı bekliyorduk.
"beklerken beş sene yaşlandık çok şükür." diye çıkışan yunjin eline yelpaze görevini vermişti. gerginliğimin arasından ona güldüm. "yunjin ya."
nihayet müdür bey hazretleri kürsüye çıkabildiğinde hepimiz nefeslerimizi tuttuk. taehyun'un eli daha da sıkılaşmıştı, gerginliğimi azaltmak için.
"geliyor..."
"baygınlık geçireceğim sanırım." dedi minjeong. hepimiz o kadar heyecanlıydık ki şu aptal müdürün dudaklarından çıkacak iki cümleyi bekliyorduk
dakikalar geçti, dakikalar boyu nefesimizi tuttuk ve en sonunda istediğimiz cümleyi duyduğumuzda, gençlik festivalinin birincisi olan grubun biz olduğumuzu öğrendiğimizde, hepimizin sevinci birbirine karıştı.
mesela şu an sadece bizim bulunduğumuz salonda minje ve kai birbirine sarılıyor, sakura ve yunjin kahkaha atıyordu. biz ise taehyun'la...sarılıyorduk.
tamam, sarılmak normalde iki yakın arkadaşın, hatta iki sıradan insanın rahatlıkla yapabileceği, gayet hoş bir eylemdi ama nedense onunla sarılırken cennetten kovulmama neden olacak bir günah işliyormuş gibi hissediyordum.
kolları belimi sarmıştı, sımsıkı tutuyordu beni. benim kollarım onun boynunu sarmış, başım boynundaydı. gecenin başından beri aklımı çelen koku tüm ciğerlerimi dolduruyordu şu an.
"başardık beomgyu, başardık!" benden ayrıldı ve başımı iki yandan tutup uzun saçlarımı sevdi, bi an baygınlık geçirdim sandım ama toparlamayı başardım. "başardık taehyun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
street by street | taegyu
Fanfictionbirbirimizde yaralar açtık ama bunların hiçbiri ölümcül değil.