Sustum- Evdeki Saat
-LÜTFEN ŞARKI İLE BERABER OKUYUN!
"Ömer Faran'ı neden öldürdün?" Karşımda duran, oldukça yakışıklı, adamın sorduğu soruya yüzüncü kere aynı cevabı vermeye hazırlanırken durup derin bir nefes almıştım. İlk başta sorguya giren iki adam da onlarla alay ettiğimi düşünmüş, benden bir cevap alamayacaklarını anlayınca yerlerini bu adama bırakmışlardı.
"Her ne kadar ben öldürmüş olmak istesemde, maalesef ki bakın tekrar ediyorum maalesef ki ben öldürmedim." Verdiğim cevap onu tatmin etmemiş olacakki az önce kalktığı sandalyesine tekrardan oturup sakinleşmek için gözlerini kapatmıştı.
"Peki, diyelim ki siz öldürmediniz? O zaman kim öldürdü?" Cevabını en çok merak ettiğim soru buydu zaten. Sonunda o pislikten kurtulmuştum ki bunu yapan kişinin hep ben olmasını istemiştim, ama ben değildim. Benim yerime bunu yapan kimdi?
"Adınız neydi?" Sorduğu soruyla hiçbir alakası olmayan bir konuyla ilgili konuşmama sinirlendiği belli olsa da "Çağan Alper" demeyi ihmal etmemişti. Adamın adı da yakışıklıydı.
"Çağan Alper" diyip sustuğumda devamını bekler gibi yüzüme bakıyordu ancak bir devamı yoktu. Denilen şeyleri tekrarlama gibi bir huyum vardı sadece. "Alara Gökmen" konuşmayacağımı anlamış, benim yaptığım gibi tam adımı söyleyerek karşılık vermişti.
"Bakın cidden Ömer'i ben öldürmüş olmak isterdim. Öldüğü için de farkında mısınız bilmiyorum ancak fazlasıyla mutluyum. Ama bu gerçeği değiştirmiyor. Her ne kadar ben öldürmüş olmak istesem de Ömer Faran'ı ben öldürmedim ve kimin öldürmüş olabileceğine dair bir fikrimde yok."
Kurduğum uzun cümleye bir süre bir şey demedi. Uzunca yüzüme bakıp, inceledikten sonra sandalyesinden kalktı, kapıya doğru ilerledi ve çıktı. Sanırım bir polisi daha devirmiştim.
Artık eve gitmek ve Elif ile Ömer'in öldürüldüğü haberini paylaşmak istiyordum. Kimin öldürdüğünü polisler öğrendiğinde öğrenirdim ve şu an için çok da önemli değildi. Beni arkasından izlediklerini bildiğim duvara doğru dönüp konuşmaya başladım.
"Biraz mola verebilir miyiz? Burada iki saatten fazladır oturuyorum ve ben sigara bağımlısıyım." Biraz daha sigara içmezsen elim ayağım titremeye başlayacaktı ki bunun çok da umurlarında olduğunu zannetmiyordum sonuçta beni katil zannediyorlardı.
Birkaç dakika sonra adının Çağan olduğunu öğrendiğim polis içeriye girmiş, gidebileceğimi söylemişti. Katil değildim ancak beş dakika önce konuşturulmaya çalışırken şimdi bu kadar kolay git denmeyeceğini biliyordum.
"Neden?" dünyanın en anlamsız sorusunu sorduğumda adam da şaşırmış, kaşlarını çatmıştı. "Yapan kişi itiraf etmeye geldi, gidebilirsiniz." Bu sefer kaşları çatılan taraf bendim. "Görebilir miyim?" Anlamlandıramadığı belli olsa da odanın kapısını açıp, çıkmamı sağladı.
Göremeyeceğimden bahsettiği esnada yan taraftaki sorgu odasına girmek üzere olan kadını gördüm. Elleri kelepçeli, yüzü dümdüz, hiçbir duygu belli etmeden oldukça soğukkanlı duruyordu. Odaya girerken benim ifademde aynen böyleydi ancak ben ne için girdiğimi bile bilmiyordum. Bu kadın ise Ömer'i öldüren kadındı.
"Tecavüze uğramış olabilir, dikkatli konuşun polis bey." Alay eder gibi kurduğum cümlenin sonunda gülerken arkamı dönüp yürümeye başlamıştım. Sonunda dışarıya çıktığım gibi hemen bir banka oturup sigara yakmış, daha bahçelerinden bile çıkmamıştım.
Aradan yarım saat geçmiş, ben bir yandan sigaramı içip bir yandan Ömer ve o kadınla ilgili kafamda bir şeyleri birleştirmeye çalışıyordum. Dalıp gittiğimi kafamı kaldırıp,yanımda birinin oturduğunu görene kadar fark etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlara Doğru
General FictionÖmer Farah sonunda ölmüştü ve on altı yaşımdan beri hiç görmemiş olsam bile hayatımdan yeni çıkmıştı. Ben de ise hiç gitmeyecek, hayatımdan hiç çıkartamayacağım yaralar bırakmıştı. Yine de onun bile güzel bir yanı vardı. Aslan Gökmen.