"ne kadar da sıkıcı" diye geçirdi içinden Nakahara Chuuya.
"Aylardır hiçbir şey yapmıyorum..daha doğrusu yapamıyorum."
İlham kaynağı kaybolmuş gibi hissediyordu bu sanat düşkünü kızıl genç.Normalde günlük yaşadığı her hangi bir olaydan bile etkilenir,bunu sayfalara dökerdi,ama olmuyordu işte.
Kızıl genç aynanın karşısına geçti ve konuşmaya başladı;
"bak seni aptal ergen, boşuna "gençliğinizin kıymetini bilin!" demiyorlar tamam mı? Yaratıcı olmam lazım.. kendime faydalı olmam lazım!"Sonrasında kendisiyle minik bir iç hesaplaşma yaşamaya başladı ..ve evet,bu bir saate yakın sürmüş bile olabilir.
"Pek tamam,yarın okula gideceğim be kendime bir çeki düzen vereceğim."
Kendine söz veren genç,masa lambasını kapattı ve yatağına geçti.
Okul sabahı
Alarmın çalması ile uyanan kızıl genç, yatağını topladı ve hazırlanmaya başladı.
Düzenine düşkün biriydi,planlıydı,ani gelişen her şeyden nefret Ama bu nefreti hiçbir işe yaramıyordu..çünkü tüm okulun kaldığı bir erkek öğrenci yurdunda kalıyordu.Okullar daha açılalı 2 hafta olduğundan yurt aşırı kalabalık değildi,hatta Chuuya'nın odası 2 kişilik olmasına rağmen Chuuya,daha kimse yanına gelmediğinden burayı otel odası gibi kullanıyordu.
Her şeyini tamamladıktan sonra kırmızı atkısını taktı ve yola düştü... Nitekim Yokahamada kışlar sert geçiyordu.
Nakahara ,her sabah olmasa da, denk geldiği zaman sınıf arkadaşı Atsushi ile beraber okula yürüyorlardı.
Atsushi ondan bir sınıf küçüktü ama bir o kadar da akıllı bir çocuktu.Küçük yaşta ebeveynlerini kaybetme travması onu bu yaşında her ne kadar olgunlaştırsa da,sevdiği insanların yanında kendini başka biriymiş gibi hissederdi.Chuuya da onu bu yüzden severdi işte.
Beraber okulun kapısının önüne geldiklerinde,kapıda atsushi'yi bekleyen akutagawa ile karşılaştılar.Atsushi chuuya ile vedalaştıktan sonra Akutagawa'nın yanına gitmişti.
Chuuya bu ikilinin birbirlerine boş olmadığının farkındaydı,aslında farkında olmayanlar sadece o ikisydi.
Atsushi'nin gitmesiyle, Chuuya hemen kulaklıklarını çıkarmıştı,müzik ruhun gıdasıdır ne de olsa.
Hızlı adımlarla sınıfının yolunu bulan Chuuya,sınıfın soğuk olmasından dolayı titremiş,ve montunu çıkarmamaya karar vermişti.Cam kenarında olan sırasına geçmiş,ve kahverengi deri defterini çıkarmıştı.Bu onun "öylesine" defteriydi.Aklına gelen şeyleri yazar,çizer,not alırdı.
Ders zilinin çalmasına 5 dakika kala sınıf neredeyse dolmuştu.Herkes sırasına oturmuş ders hazırlığı yapıyordu.Bir tek Chuuya'nın yanı boştu,sebebi bilinmez ama kimse onun yanına pek yaklaşmıyordu.Chuuya da bundan rahatsız olmadığından sesini çıkarmıyordu.
O sırada sınıfa yabanci simalı biri girmişti.Kahverengi saçlı,uzun boylu, yüzündeki ifadenin okunamadığı biri.. "Dazai Osamu"
Osamu sınıfa bir göz gezdirdi,tek boş yer kızıl saçlı,sıraya kapanmış,bir deftere karalama yapan bir Chuuya'nın sırasıydı.
Osamu, Chuuya'nın yanına yaklaşmak üzereyken Chuuya kendini o kadar müziğe kaptırmış olsa gerek,bir şeyler mırıldanıyordu;
"You left your typewriter at my apartment
Straight from the tortured poets department
I think some things I never say
Like, "Who uses typewriters anyway?"Osamu tebessüm etmişti, büyük ihtimal Chuuya sesini yükselttiğinin farkında bile değildi.Bunu anlayan Osamu, Chuuya'nın yanına oturdu ve sol kulağındaki kulaklığı çıkardı;
"Müzik zevkin güzelmiş"
"Ha-"
"Müzik zevkin diyorum, güzelmiş"
Chuuya utanmıştı..galiba biraz sesli mırıldanmıştı..
"Şey, teşekkürler..sen yenisin galiba.Seni daha önce hiç görmedim"
"Aslında yeni değilim,sadede bölüm değiştirdim.."
"Ah, anladım..hoşgeldin o zaman aramıza"
"Teşekkür ederimm!! bu arada kendimi tanıtmayı unuttum..Dazai Osamu"
Dazai elini uzatmıştı.
"Chuuya, Nakahara Chuuya"
"Memnun oldum Chuuya kun, umarım iyi anlaşırız"
"Umarım"
Bu kısa konuşma faslından sonra profesör sınıfa girmişti.
"Günaydın çocuklar,bugün öğleden sonra olan dersimiz iptal edilmiştir.Bu dersten sonra gidebilirsiniz"
"Mükemmel.. dersten sonra bir şeyler yapabilirim.."
"Chuuya"
"Efendim?"
"Aslında böyle söylemek çok saçma be tuhaf olacak biliyorum ama.. galiba seninle aynı oda da kalıyoruz"
"nE"
"Ya evet böyle söyleyince çok saçma oldu biliyorum.. bu sabah buraya yeni geldim, yani geldik.. ben ve valizlerim.Ders saatine az kaldığından yurt müdürü ile tam konuşamadık ama Chuuya diye biriyle kalacağımı söyledi.. ve o kişi büyük ihtimalle sensin."
"2.kat 6 numaralı oda mı..?"
"Aa evet o oda"
"Siz ikiniz iki saattir bu kadar önemli ne konuşuyor olabilirsiniz?! Lütfen çıkın dersimden."
Ve evet...Daha ilk okul gününde Dazai dersten atılmıştı..Chuuya hem sinirli hemde utanmış haliyle eşyalarını toplayıp hemen sınıftan çıkmıştı,Dazai de peşindeydi tabiki.
"Allah kahretsin ya!"
"Hey hey sakin ol"
"Baksana Dazai, biz en iyisi oda da görüşelim.Mümkünse tek kalmak istiyorum"
"Peki.."
Evet belki bazılarınız için basit bir olay gibi gelebilir, fakat Chuuya gereğinden fazla takıntılıydı düzenine.Tüm sınıfın önünde öğretmen tarafında azarlanmak..21 yaşında.. eziciydi.
Okuldan sinirli adımlarla çıkan Chuuya'nın gözü hiçbir şeyi görmüyordu sanki.Bu ezici duyguyu 11 yaşında piyano dersinden çıkarken de hissetmişti.
"Beceriksiz çocuk!"
"Ya kendine çeki düzen verirsin ya da ben seni düzeltirim,anlaşıldı mı? "Benim biricik oğlum." "
İğrenç bir duygu kaplamıştı içini.Uzun zamandır hissetmediği bir şeyler vardı içinde,nefes alamıyordu,gözü kararmıştı..
En sonunda önünden hızla geçen büyük kamyonu bile farkedememişti..
"Chuuya!"
Yazar -
Selam arkadaşlar.Bir şeyler denemeye çalışıyorum.Ben genelde ciddi ve duygunun yoğun olduğu ficleri seviyorum (ve travmatik) o yüzden ben de öyle bir şey yazmak istedim.Güzel romantik bir fic olacak bu.. sadece bekleyin.Biraz okunup ilgi görürse 2.bölümü hemen yayınlayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
So Long, London
أدب الهواةYaşadığı deneyimleri sanata dönüştürmeye çalışan Nakahara Chuuya ve peşini bırakmayan Dazai Osamu.