1. bölüm

6 2 0
                                    

(12 yıl önce)

ağlayarak açtım gözlerimi karanlığa.  

"anne korkuyorum!" çığlığım odanın içinde yankılandı. ter içindeydim ama titriyordum. ağlamam diniyordu ama annem neredeydi o ne zaman ağlasam gelirdi. korksam sarılır ağlamam geçene kadar yanımda kalıp masallar anlatıp tekrar uyuturdu beni. şuan annemin olmayışı daha da ağlattı beni. eskimiş yarısı yırtık yorganımı yere attım. minik adımlarla kapıya ilerledim. hala ağlıyordum ve ağlama sesimin evde duyulduğundan emindim belki de annem evde değildi. ben kapıyı açana kadar yüzünü göremediğim biri kapıyı hırsla açıp içeri girdi. kapının açılışıyla geri savruldum, içeri giren kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. içeri giren yabancıyı tanımadığıma emindim gerçi yüzünü göremediğim için emin olmak zordu ama hayatımdaki tek insan annemdi. 

"hass.. kamil hani kızı evde olmazdı." uzun boylu yaşını tahmin edemediğim ama sert konuşan bu adamın yanına ondan biraz daha kısa biri daha  geldi.

"abi valla bilmiyordum."  yeni genel adamın sesindeki tedirginlik beni de mümkünmüş gibi daha çok korkuttu. ağlayaşım şiddetlendi. 

"neyse boşver bir şeyi değiştirmez. kızı da getir kullanırız." 

"yaşın kaç senin?" dolu gözlerime ona baktım asla bi yabancının karşısında ağlamalıydım annem böyle isterdi değil mi?

"5" kekeliyerek verdiğim cevap onu gülümsetmişti. eğilip elbisemin yukarı toplanmış eteğini düzeltti.

"kamil yeni varisi bulduk sanırım." iki adam da sırıtırken adı kamil olan adam beni kucağına aldı. kucağından inmek anneme koşup sarılmak ve bunların sadece bir kabus olduğuna inanmak istiyordum. bırakmadı daha da sıkı tuttu beni. 

"gözünü kapatalım mı abi?"

"boşver çok daha kötülerini görecek." odamdan çıkıp derma çatma salona geçtiğimizde yerde yatan cansız bedene baktım. kanlar içinde yatıyordu. beni tutan adama rağmen çırpındım. beni tutan elini ısırdığımda beni kucağından yere fırlattı.

"anne!" çığlıklarım odayı doldururken kanlar içindeki kafasını yere oturup bacağımın üstüne aldım. ıslak saçlarını okşarken elimle anlındaki deliği kapattım. hayır o kısmı görmezsem hala yaşardı. ağlayarak uyuyan annemi sevmeye devam ettim.
"anne uyanmazsan bu adamlar bana ne yapar bilmiyorum. korkuyorum anne ağlamıyorum, yabancı onlar ağlayamam." uzun olan adam beni kollarımdan tutup kaldırırken çığlıklarım oda da yankılandı tekrar. çırpınmamı bağırmamı umursamadan beni götürenlere bakmadan son bir kez anneme baktım. huzurla uyuyan anneme.... hayır gerçeği biliyordum ölmüştü. yaşıma göre fazla olgundum ama öldüğüne inamak istemiyordum. 

evden çıktık kapı kapandı ve benim hayatımda yeni bi yol oluştu.

(günümüz)

aklıma gelen anlarla içim burkuldu şimdi ne kadar zorlasam da uzun boylu adamın yüzü akıma gelmiyordu. kamil öldürülmüştü ama diğer adam ne ismi ne yüzü aklımdaydı görsem de tanımazdım. evet annemle kalsam zengin olmazdım. yırtık yorganım minik elbisemden başka bir şeyim olmazdı ama bu hayattan iyiydi.

"didem hadi seni bekleyeceğiz saldır artık." önümde elini sallayan yusuf vurmamı bekliyordu. varis eğitimi dedikleri bu saçma şey daha ne kadar devam edicek keşke bi fikrim olsaydı.

"ben sıkıldım yeter bitti deriz."

"ha güzelim sen yenilmek isteyebilirsin ama sen dahil 9 varis daha var yenmem gereken." hasan denen adam, patron ya da artık her ne denirse koca bi örgütün lideriydi asla bi çocuğu olmayan hasan artık yaşlandığını fark edince kırklarının başında kendine 10 varis adayı seçmiş tabii hepimiz en son bi sınava girecektik. bu sınav sonucu yalnız birimiz bu örgütün lideri olabilicekti. aman ne mükemmel çoğu onların değimiyle 'aday' bu konuda istekliydi. ehh bu sınavda birbirimizi elememiz için birbirimizi eğitmemizi söylemiş ve bizi adaylarla eşlemişlerdi. tabii aynı zamanda kişisel eğitmenlerimiz de vardı. son 12 yılımı yusuf ve adını asla öğrenmediğimiz eğitmenimle geçirmiştim.

"ah yusuf hepimiz bu sınavı kimin kazanacağını biliyoruz." dedim kendimi göstererek.

"daha dövüşemiyorsun bile." bana doğru adım atıp yumruk salladığında eğilip kaçtım ikinci ve üçüncü darbeden de kaçtım arkasına hızlıca geçip dizinin arkasına bi tekme attım. diz çökmek zorunda kalan yusufun kafasının arkasından vurunca öne ring in etrafındaki korumalara kafasını çarptı.

"bir şey mi demiştin?" kaybetmeyi kaldıramayarak tekrar saldırdı. yine aynı senaryolar yaşandı ve ben kazandım.

"sabaha kadar devam edebiliriz ama senin pek halin yok gibi." burnu kanayan ve kaşı patlamış yusufa baktım biraz abatmış mıydım ya? yok ilk yıllarda beni dövmesine saysındı. benden 2 yaş büyüktü o yüzden ben annemin yasından çıkıp kendime söz verene kadar beni sayamadığım kadar çok dövmüştü.

ring den çıkıp odama doğru gittim. kartlara 12 yılın sonunda hala iznim olmadığı için katta bekleyen görevliye gülümseyip odamın olduğu kata asansörle gidene kadar öyle durdum.

odama girer girmez bay eğitmenle burun buruna geldim.

"bu oda benimdi diye hatırlıyorum bay eğitmen?" 

"oda senin didem ama bu saatte burada ne işin var eğitiminin devam ediyor olması gerekirdi?"

"yusufu dövdüm o konuda yeterince geliştim diğer varislerle dövüşmesem de onları da bi şekilde hallederiz ama yusufu biraz daha pataklarsam en son zehir katacak yemeğime." kaşlarımı kaldırıp kollarımı birleştirdim. normalde asla kendini beğenmiş biri olmasam da bu pirana sürüsüne böyle durmak gerekiyordu.

"eslemle konuşup zehir bulmadığından emin olmasını söylerim." ya şu herkesin eğitmeninin ismini bilip kendimizinkini bilememiz ne saçmalık. gülerek söylediği cümleden sonra ciddileşti.

"didem" yanıma yaklaşıp koluma dokuldu. tedirgindi.

"fazla rahat davranıyorsun varislik sınavında kazanmalısın yoksa sonun ne olur bilmiyorum." kolumdaki artık geçmeyeceğine emin olduğumuz izlere dokundu. kaşlarını çattı. o da bilirdi ki bu sadist varislerin bazısı beni kıstırdığı yerde yapmıştı bunları. hepsini o temizlemiş o sarmıştı.

"öyle bakmayın bay egitmen biri görse yanlış anlar." gülerek elini kolumdan çekmişti. yılların yorgunluğunu taşıyan kahvelerine rağmen hep gülerdi.

varisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin