4 bölüm

0 0 0
                                    

kapım tekrar alıcaklı gibi çalınınca göz devirdim. kalkıp üstüme beyaz bir tişört üstüneyse yeşil bir sweatshirt giydim. tayt da giyince hazırdım. saçlarımı çıkmadan üstten gevşek bir topuz yaptım. ayna da kendime bakıp kapıyı açtım. başını kapıya yaslamış varis üstüme düşüyordu.

"hasanın sayamadığım bilmem kaçıncı yalakası takıl peşime." ona arkamı dönüp yürümeye başlamıştım. 

"yalakası değilim sen de biliyorsun linet." durduğu yerden söylediği o isim yerime çakılmama neden oldu.

"bana hiç ne demek diye sormamıştın. o zaman da kabullenmiştin bu ismi."

"konuşamıyordun sadece kimseye seni anlatmamamı söylemiştin. ha pardon bir şey anlatmadan önce yere 'linet' yazıp ellerinle bir şeyler anlatırdın."

"bu binada şuan bulunan herkesin geçmişini ezbere biliyorum linet hepsi buraya gelmeyi kendi istedi ya da bir şekilde istenmesi sağlandı. sense buradan başka gidicek yerin yokken bile kaçma peşindeydin. evet bu yüzden linet, sen buraya sürgün edilmiştin." gözlerim dolarken saklamaya çalıştım. kendime verdiğim sözleri unutmamıştım.

"yürü şuraya yeni varis benim başıma kaldın." tekrar onu bırakıp yemekhaneye doğru yürümeye başladım

"hala inatçısın demiş miydim bunu o zamanlarda." durup yüzüne baktım. konuşamıyordun ki diyip onu kırabilirdim. herkesi böyle bi anda kırardım. ama ona bunu diyemedim. 

"biliyorum linet'im içindeki sesi duyabiliyorum kırılmam." gözlerinde öyle bir bakış vardı ki. hayır didem hayır o kadar çabayı boşa çıkaramazsın.

"nereden anladın yani o olduğumu son görüşmemizden 11 yıl  geçti."

"11 yıl 3 ay 2 gün." ağzım şaşkınlıkla aralanırken ona baktım.

"linet seni tekrar görüceğimi biliyordum çünkü acın gerçekti intikam almadan gitmezdin. adını bile bilmezken personel odasına sızıp fotoğraflara baktım hepsine tek tek. fotoğrafına baktığım an gözlerinden tanıdım seni nasıl unutabilirdim benden küçük o kızın bakışlarını." daha fazla konuşmasın istedim inmeye hazır olan yelkenlerimi indirmesine izin veremezdim. yıllarımı en iyi olmak için harcamıştım onun gelişiyle bunu çöpe atamazdım.

"annenin katilini buldun mu?" merakla sorduğu soruya hayır anlamında kafamı sallayıp aten gelmiş olduğumuz yemekhaneden içeri girdim. sağdaki yemeklerden az biraz alıp çayımı da alıp kocaman yemekhane masasının en boş kısmına oturdum. karşıma gelip biri oturduğunda yusufu görmeyi beklemiyordum.

"n'aber yeni varisin partneri?" dalga geçercesine kurduğu cümleye omuz silktim. sinanla aynı yaşta olabilirdi ama kesinlikle sinan daha yapılıydı. ikisini kıyaslamak için sinana baktığımda sorgularcasına bize bakarken bu tarafa geldiğini fark ettim.

"iyi yusuf." yanıma oturan sinana baktım. aklıma gelen fikirle gülümsedim.

"sinan'cım bu eski partnerim yusuf, yusuf bu da partnerim sinan." yaptığım vurgulamayla yusufun yüzü düşerken sinan sırıtmıştı. of hemen de götü kalksındı zaten.

"çömezle başarılar." sinanın yüzüne bakmadan kalkıp giderken gülüşünü saklayamayan sinan kahkaha attı.

"eskiden bununla mı partnerdin." gülmeye devam ederken sorduğu soruya göz devirdim.

"o beğenemediğin çocuk partnerim olduğu için küçükken dövemezlerdi beni. gerçi o döverdi ama diğerlerine de engel olurdu." yüzü sinirle kasılırken kızarmıştı.

"kolundaki izlere de bu çocuk mu sebep oldu?" evet desem kalkıp onu dövücek gibiydi.

"hayır onu hastanelik etmiştim o sırada onun yokluğundan faydalanıp 4 kişi beklemediğim anda yaptılar." sinirden çenesi seyirirken konuşmaya başladı.

"4ünden yaşayan herhangi biri şuan bı binanın içinde nefes alıyor mu?" sırıttım.

"bi tanesinin psikolojini bozup intihar etmeye ikna ettim. 2 salak düello tekliflerinde öldüler." konuşmaya devam etmek istemedim çünkü biri yaşıyor ve buradaydı. bir kaç saniye gururla bana bakıp hiç istemediğim o soruyu sordu.

"4. it nerde şuan?" gözlerimi sıkı sıkı yumdum.

"arkamızda oturuyor." sinirle arkaya dönüp bakınca arkadan eren ne bakıyorsun demişti. onu umursamadan bana dönen sinana o değil dercesine baktım. kolundan tutup kendime çevirdim.

"düşman edilmek istiyorsan devam et ilk düello da öldürülürsün." güldü.

"ben ölümsüzüm linet. hangisi?" arkamızda oturan hafif uzun saçlı keremi gösterdim.

"o ama bir şey yapma sonra hallederiz hadi şu çalışma odasına gidelim artık saat kaç?"

"7.12"

"oha ya ben bu kadar erken kalkmıyorum bile off peşimden gel." yemekhaneden çıkıp en alt kata indik bahçede kamelya da oturan kızlara sırıtıp onlarla sinanı tanıştırmam gerektiğine karar verdim.

"kızlarr gelin yeni varisle tanıştırayım sizi." hemen bakışları bize döndü ahh flörtöz ve dedikoducu ergenler sizi. ben tanıtmadan elini uzatıp kendini ingiltere prensesi gibi tanıtan selin e göz devirdim.

kızlarla tanışıp daha zamanımız olduğuna karar verince onlarla kamelyaya geçtik. ben busenin yanına sinansa selinin yanına geçmişti koluna sarılan selini görünce sorgularcasına sinana baktım. kolunu kızdan kabaca kurtarıp bana döndü.

"eğitmenin erken gitmemizi söyledi." mesajı aldığım için kızlara el sallayıp arkamı döndüm. hep ergenliklerinde kilom boyum sesim yüzünden beni zorbalamışlardı ve ben hepsinden nefret ediyordum. benimkisi sadece çıkar arkadaşlığıydı.

"kızlarda baya sevdi seni."

"inan onlar hiç ilgimi çekmiyor." söylerkenki bakışları o kadar güzeldi ki maviliklerde kaybolduğumu hissettim.

"neyse artık gidelim geç kalasım yok." koşar adım önünden yürümeye başlayıp onun etkisinden kurtulmaya çalıştım. Allah'ım deli ediyordu beni bakışları.

"kaç bakalım kaç." diyerek güldüğünü duysam da duymazdan geldim. koşar adım 222ye giderken arkamdaki adım seslerini duyuyordum.

.

.

.

selam arkadaşlar ben yazarınız romanım evet saçma ama yazmayı saçmalıklar yazarak öğrenicem noktalama ve yazım kurallarına dikkat etmiyorum evet belki sinir oluyorsunuz ama bunlar kitap bittikten sonra düzeltilicek şuana kadar kitaba kendi hislerim hakkında hiç bir şey yazmadım çünkü buraya kadar gelicek kadar beğendiyseniz bunu okumuşsanız o zaman başarmışımdır. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

varisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin