Mizah, romantik ve dram karışımı yeni bir hikayeyle karşınızdayım. ^_^ Nasıl olacağını hep beraber göreceğiz ;D Bölümü sonuna kadar okuduğunuz da aradığınız ekşınla karşılaşacaksınız. Çok sevdiğim bir kurgu olduğu için emeğe saygı gösterip oy ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum.
~Keyifli okumalar~
"Murat gilin damıından atlayamaadım...
Murat gilin damıından atlayamaadım..."Söylediğim saçma şarkılara ilaveten bir de aynamın karşısında salak salak hareketler yapıp kendimi eğlendirmeye çalışıyordum. Dans oluyor sanırım bu.
Hadi ama Işıl! Sen buna dans dersen diğer danslara hakaret olur!
Lütfen. Mantıklı yanım buna dans demesede hafta sonu on sekizime giriyorum!!! İstediğimi yapma hakkımı devletin ve yaşımın bana verdiği yetkiye dayanarak kendime mübah kılıyorum. Ayna karşısında dans da ederim, şarkı da söylerim, her şeyi de yaparım. Oh be! On sekiz. Tam on sekiz! Ne kadar güzel bir rakam öyle. Bundan sonra uğurlu sayım on sekiz. O kadar!
Yatağımın üstünde umursamazca beni izleyen Sipahi'ye otuz iki diş sırıtarak baktım. Benim güzel kedim. Onu altı ay önce sabah yürüyüşüne çıktığım zaman bulmuştum. Çok küçüktü. Şimdi ise normal bir yavru kediden biraz daha büyüktü. Beyaz tüylerinin üstüne sırt kısmında turuncu ve siyah renkler serpiştirilmişti. Sağ kulağını turuncu tüyleri, sol kulağını ise beyaz tüyleri kaplıyordu. Şirin şey.
Onun yanına gidip ön patilerini havaya kaldırarak oynamaya başladım. "Hadi oğluşum. Sen de oyna. Bak hem yarım yaşına girdin sayılacak. Oyna oyna. Utanma. Vallahi."
Patilerini çekip miyavlayarak yanımdan ayrıldığında güldüm. "Kedinin dönüp dolaşacağı yer sepetidir. Git bakalım sen." Kendi kendime yaptığım iğrenç espriye yüzümü buruşturdum. "Kesinlikle şu espri yeteneğimi geliştirmeliyim. Yoksa insanlar beni duymamak için kulaklarına brokoli tıkayacak."
Boş verip eğlenceme kaldığım yerden devam ettim. "Deliyim ben deliyim. Bile bile istediğim..." Demet Akalın'ın aklıma yarım yamalak gelen şarkısını tamamlayamadığımda sustum. Sonra içimden bir ses dedi ki ; Sen delisin. Tamam orasını biliyoruz da...Neyi bile bile istiyorsun kardeş? Sen hayırdır?
Oflayarak popomu sallamayı ve dans etmeyi kestim. Yorulmuştum. Masamın yanında ki döner sandalyeme oturup kendimi döndürmeye başladım. Bu hareketi hep sevmişimdir. Başım dönecek gibi olduğunda durdum. Kusmak falan istemiyordum açıkcası. "Bittim ayol."diye mırıldandım kendi kendime. O sırada alt kattan annemin sesini duydum. Bağırıyor muydu o?
"Ne demek yine seyahate çıktın? Hani katılman gerekmiyordu? Selim sen iyi misin? Hafta sonu kızının doğum günü!"
Annem sinirlendiyse kesinlikle bir şey vardır. Üstelik işten gelir gelmez yaptığı bu hararetli konuşmasını da anladığım kadarıyla yine babamla yapıyordu. Dikkat kesilip odamdan sessizce çıktım ve yanına küçük adımlarla ilerlemeye başladım. Salonda bir eli telefonda diğer elini beline koymuş annemin bana arkası dönüktü. Fark etmemişti.
"Selim ne yap, et. Gel buraya!"dedi ve ardından telefonu kapattı. Konuşmanın başını kaçırsam da anladığım tek bir şey vardı. Babam beni doğum günümde de yalnız bırakacaktı. Her zaman yaptığı gibi. Doğru düzgün babalığını göremediğim babam... Gözlerim yanıyordu. Yine onun yüzünden.
Arkasını dönen annem beni ve kızarmış gözlerimi gördüğünde "Işıl..."dedi mahcupça. Çok değil, henüz iki dakika önce benden mutlusu yoktu. Şimdiyse benden mutsuzu. Bunu yapan ise en yakınımdı. Ona mı yanayım? Affettirme yöntemlerine mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadrolu Mutsuzlar
Teen FictionBir insan bir insanı neden sever? Neden aşık olur? Çok yakışıklı ya da çok güzel olduğu için mi? Çok havalı ya da çok çekici olduğu için mi? Yoksa ortam içinde popüler ve saygın biri olduğu için mi? Belki de sevgi tüm bu zırvalıklara tepki olarak or...