yirmi

3 1 0
                                    

Bade korkuyla bedenine sarılırken uzaktan onu izleyen Melek'i bile görmüyordu. Melek ise telefonunda bir sürü yere girip çıkıyor, durumu kontrol altına almaya çalışıyordu.

Bir motor sesi yükselmesi ile Bade ve Melek eş zamanlı olarak başını kaldırıp kulübenin girişine baktılar.

İlk hedef gelmişti.

Barış.

"Bade!"

Kardeşine doğru giden Barış, Bade'nin ayağa kalkması ile ona sarıldı. Bade uzun zaman sonra ilk kez abisinin sarılmasına karşılık veremezken Melek de ağır adımlarla yanlarına gelmişti.

Kardeşinden geri ayrılan Barış, ellerini Bade'nin yanaklarına yerleştirdi.

"İyi misin?"

Bade abisini bakışları ile onaylarken Barış tekrar kardeşine sarıldı. Göğsüne yaslanan ve bu sefer sarılışına karşılık veren kız ile abisine gülümseyerek baktı Melek. Varlığını hisseden Barış ise kardeşine sarılı bir şekilde başını hafifçe yana kaydırıp genç kıza baktı.

Abisinden ayrılan Bade eski yerine otururken Melek, arkadaşına döndü.

"İzninle, abin benimle bir şey konuşacak."

Barış'tan önce davranan Melek, Barış'ın kolundan tutarak kulübenin içine girdi. Aralarında hararetli bir tartışma geçecekti.

En yakın arkadaşı ve abisi içeri geçtikten sonra ufak bir ses yükselmesi duysa da dinlemeyip karşıya baktı Bade. Bu sıralarda oldukça lüks bir araba kulübenin önüne geldi. Bade olduğu yerde dikleşirken kimin geldiğine baktı.

Sinan Erdem.

Güneş gözlüğünü çıkarıp kulübenin iki basamağını tırmandı ve ona merakla bakan Bade'ye doğru ilerledi. Kısa bir şekilde onu kontrol ettikten sonra bakışlarını çevresinde gezdirdi. Melek'i aradı gözleri ama bulamadı.

"Selam sarışın."

Karşısındaki kıza bakarken gülümsedi ve gözlüğünü gömleğine sıkıştırdı. Ondan oldukça uzak durmaya gayret ederken ellerini önünde bağlamıştı.

"Merhaba."

"Melek yok mu?"

"Geri zekalı!"

Melek'in haykırışı ile Bade soruyu yanıtlama gereği duymamıştı. Ancak bu bağırışı sorun eden Sinan Erdem, içeri girmeye yeltenmişti. Tam bu esnada Bade ayağa kalkarak onun önüne geçti.

"Bence içeri girmen doğru olmaz."

İki adım geri giderek tekrar Bade'den uzaklaştı.

"Kime bağırıyor?"

"Abime."

Bade'nin cevabı ile kaşları şaşkınlıkla tekrar kalktı Sinan Erdem'in. "Abin ne alaka?"

Bir iç çekti Bade.

"İnanın ben de bilmiyorum."

Bade eski yerine otururken Sinan, merdivenin yanındaki korkuluğa yaslandı. Ağırlığını vermeden, Bade'den olabildiğince uzak bir yere.

"O geceden beni ne kadar hatırlıyorsun Bade?"

Yine de susmadı ve fırsatını değerlendirmek istedi. Ama Bade kendisine gelen soruya nasıl yanıt vermesi gerektiğini bilememişti. Ne diyecekti?

"Sana teşekkür etmem gerektiği kadar." dedi düşünmeden. Düşünürse susması gerekecekti. "Sen olmasan ne olurdu, bilmiyorum."

"Önemi yok."

"Kimseye söyleyemiyorum ama korkuyorum."

Bade yerde dolanan bakışlarını kaldırıp ona dikkatle bakan adama yöneltti. Neden konuşuyordu onunla? Bilmiyordu. Baştan beri korkutucu, asi ve umursamaz duran adam şu an hayatta onu anlayacak tek kişiymiş gibi hissediyordu.

"Korkma."

Sinan Erdem'in korkmamasını söylemesinin hemen ardından kulübenin girişinde bir araba motorunun gürültülü sesi duyuldu.

Kulübenin içinden çıkan Melek ve Barış gibi, dışarıda bekleyen Bade ve Sinan da bu sese çevirdi bakışlarını.

Ve ortamın son kişisi de tüm gürültüsü ile geldi.

Doğukan.

Ruhsal | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin