Babasının işte oluşu ile evde tek başına kalan genç kız ne yapacağını bilmiyordu. Birden bire içine dolan temizlik duygusu ile odasına kapandı. Uzun zaman oluyordu. Baştan aşağı bir temizliği en son ne zaman yaptığını bilmiyordu. Eline aldığı bezle birlikte odasının kapısını gerisinde kapatıp direkt olarak kitaplığına yönelmişti. Kitapları teker teker indirip kabaca bir toz almaya başladı. Hafif ıslak olan mendil ile üzerinden geçti. Eski haline geldiğinde ise oradan ayrılmıştı.
Odası fazla büyük değildi. Dışarıya bakan bahçe kapısının hemen önünde yatak vardı. Duvara dayalı orta boy giyinme dolabı ve onun hemen yanında bulunan kitaplık. Kapıya yakın olan duvara dayalı beyaz bir koltuk vardı. Yanından komidini mevcuttu. Genç bir kız için gayet sade ve ferah bir odaydı. Biraz yatağa oturup soluklandıktan hemen sonra giyinme dolabına yaklaştı.
Dolap kapaklarını araladı. Kıyafetlerini çıkartıp tekrar yerleştirmek gözüne batmaya başlamıştı. Bunun yerine üst rafları silip bırakacaktı. Elinden geleni yapmaya hazırdı. Lakin bunun için gereksiz üşengeçti. Üst raflardaki kutuları indirmeye başladı. Aslında bunları tekrar düzenlemek ona yardımcı olabilirdi. Son bir kaç gün aradığı hiçbirşeyi bulamıyordu zaten. Kutular arkasında gizlenen valizini gördü. Direkt olarak eline aldı. İndirmesi biraz zor oldu. Ve ağırdı. Belini sakatlamadan onu yatağının üzerine indirdi.
Üzerindeki pijamaların bacak kısımlarını biraz yukarı kaldırıp yatağının üzerine oturdu. Bu şekilde daha rahattı. Aşağı doğru bir kumaş çekilmediği için huzursuz olmayacaktı. Kahverengi valizinin fermuarlarını yavaş yavaş araladı. Japonya'dan buraya taşınmadan hemen önce içine koyduğu eşyalara göz attı. Arkadaşlarından ona bırakalan birkaç hediye vardı. Onlarla geçirdiği anılara ait birkaç şey daha vardı. Bu valizi anı valizi olarak kaldırmıştı. Şuan geri indirmesiyle geçmişe ışınlanmıştı. Babasına olan kızgınlığı üzerine bir ağırlık iteledi.
Ters indirilen bir çerçeve farketti. Düşündüğü şeymiydi? Emin olmak için tedirgence çerçeveyi görünecek şekilde çevirdi. Gördüğü fotoğraf gözünün dolmasına sebep olmuştu. Sol gözünden yavaşça akan tuzlu su damlası çerçevenin hemen üzerine düşüverdi. Onu ağlatan fotoğraf Japonya'da ailesi ile çekindiği fotoğraftı. O, annesi ve babası. Kazuha yaklaşık iki yıl öncesine ışınlandı resmen.
Flashback
"Anne nerdesiniz?"
"Bahçedeyiz kızın! Seni bekliyoruz."Elindeki fotoğraf makinesi ile bahçeye doğru koşuyordu, genç kız. Nakamura ailesi olarak Kazuha'ların evinde toplanmış, iki ailenin birleşip güzelce eğlendiği bir gece olacaktı. Kazuha'nın babası abisi ile mangal başında uğraşırken annesi masayı topluyordu. Kazuha ve Sakura iki kuzen yan yana geçtiğinde Sakura'nın annesi onların fotoğrafını çekmişti. Fotoğrafın güzel olduğunu düşündüğünde annesine seslenmişti.
"Anne! Bizde çekelim mi?"
"Tabiki kızım."Kocasının kolundan tutup onu kamera önüne getirdiğinde kızı sevinçten adeta havalara uçmuştu. İlk aile fotoğrafları değildi. Yinede heyecanlanmıştı işte. Çekirdek aile pozunu verdiklerinde Sakura onları çekmişti. Makinede çıkan fotoğrafı birkaç kez salladı. Görüntü yerine tam oturduğunda Kazuha'ya uzattı. O gün iki aile yemeklerini yemiş, ufak tatlı sohbetleri ile günü süslemişlerdi. Sona yakın bir zamanda Sakura ile beraber büyüklerinin yanından ayrılmışlardı. Fotoğrafı içeri geçtiklerinde annesinin vitrine üzerine koyduğu çerçeveye yerleştirmişti. Bu fotoğrafı saklayacaktı. Onun için farklıydı. Nedeni ni kendisi de bilmiyordu.
Flashback End
Gözünden akan yaşları birbir sildi. Annesiyle konuşuyorlardı. Her ne kadar onu terk edip gitse bile onun biyolojik annesiydi. Üstelik buraya onun yüzünden gelmişlerdi. Bunu halletmesi gerekirdi. Valizi olduğu gibi kaldırmaya çalıştı. Lakin ağırdı. Bunu yapmak yerine yatağının altına itiştiriverdi. İçindeki temizlik hevesi tamamen yok olduğundan odasından ayrılmış, mutfağa geçerek bir bardak soğuk su içmek istemişti. Dolabı araladı. Yakın zamanda çıkması gereken bir sahne vardı. Kalori almak ya da sağlığını etkileyecek asitleri tüketimiyordu.Dolapta göz göze geldiği kolaya bakındı. Evet birbirlerini istiyorlardı. İkiside birbirini çekiyordu. Tam elini atacaktı ki dolabı hızla kapattı. Elini yumruk yapıp havaya kaldırdı.
"Yakın zamanda benim olacaksın! Sadece biraz beklemen gerekiyor!"
Gözlerini yumdu. Geri açtığında herşey hâlâ yerindeydi. Kendisini kandırmak dışında başka birşey yapmadığını anladığında hayal kırıklığı ile sendelendi. Az önce aldığı suyu kafaya dikti. Beyni saniyesinde uyuşmuya başlamıştı. Şakaklarına inen acı ile ufak bir inlemiş, kendini tezgaha yaslamıştı. Kendine geldiğinde babası için yemek hazırlaması gerekiyordu. Mutfak konusunda pek iyi değildi. Annesinin öğrettiği temel şeylere aşinaydı. Lakin genç kızın damak tadı mükemmelin de ötesindeydi. Rastgele bulduğu şeyleri pişirdiğinde bile uyumuna kimse laf edemezdi. Ayrıca tadına da doyum olmazdı.
O kendinde yemek hazırlamaya başladığında babası borç bataklığını aşabilmek adına Bay Park'ın ona teklif ettiği işe girmişti. Bunu epeydir yapıyordu. İki yıl içinde dolandırılmış, karısı tarafından terkedilmiş, bir başına kızıyla kala kalmıştı. Yaşı ilerlemesine rağmen nasıl sağlıklı düşünülür bilmiyordu. Biraz olsun yükünü hafifletmek adına bu şirkete girmişti. Pek bir maaş almıyordu. Ortalama tutarı masrafları karşılayabilirdi lakin her ay borçları faize biniyordu. Evini kurtarmak için aldığı borcu ikiye katlamıştı bile. Şirket içinde yeni çıkardığı fotokopilerde dolaşıyordu. Burada muhasebe bölümündeydi.
Kendine ait ufak bir masası bulunuyordu. Bilgisayar üzerinden işlerini hallederken cebindeki telefon titremeye başlamıştı. Yaşlı adam titreşimi hissettiği gibi telefonu eline alarak durumu kontrol altına alabilmişti. Ekran üzerine baktı. Gelen aramanın kendi kızı tarafından olduğunu farketti. Fazla bekletmek istemedi. Yanıtlamak için gelen aramayı kabul etti ve kulağına yerleştirdi.
"Efendim kızım?"
"Baba nerdesin?"
"Şirketteyim tatlım."
"Anladım. Ne zaman gelirsin peki?"
"Birkaç saatlik işim daha var. Belki bu gece mesaiye filan kalırım."
"Ya geç geliceksin demek. Anahtarın var öyle değil mi?"
"Evet var. Sen erkenden uyumana bak."
"Tamam baba! Kendine dikkat et."
"Tamam kızım. Sen beni merak etme. Dikkatli ol ve lütfen pencereleri kapatarak uyu."
"hmm"Telefonu kapattığında nefesini verebilmişti. Yaşlı adam oldukça yorulsa dahi bunları yapmak zorundaydı. Bünyesi bu kadar alışık değildi. Yılda bir iki kere yaptığı projeler dışında çalışma saatleri bu kadar çok olmamıştı. Elini alnına atarak kaşımaya başladı. Gözündeki gözlükleri masa üzerine indirip biraz dinlenmek istedi. Lakin kimse ona izin vermiyordu. Tanıdık bir ses ona sesleniyordu. Bu kişinin kim olduğunu o da çok iyi biliyordu. Gömleğin yaka kısmında bir kaç düğmesini açmış, yine bilek kısımlarını yukarı kıvırmış olan genç yaşlı adamın başında azrail gibi belirmişti. O kişi Sunghoon'du. Bu adamın tek kurtuluş yoluydi. Üstelik şirketin tek variside oydu. İyi geçinmesi gerektiğini biliyordu lakin işine yarayabileceği kısmı henüz öğrenmemişti.
"Fatura dosyalarını kopyaladınız mı?"
"Evet! Elbette!"Yaşlı adam kendisinden yaşça küçük olan adama bakındı. Aynı ırka sahip oldukları bir gerçekti. Ama saygı değerleri aynı mıydı? Hayır! Cevabı bu kadar netti. Biri şansla doğup büyümüştü. Diğer ise kendi bataklığında boğulup ölmek üzereydi. Yaşlanmaya yüz tutan adam masa üzerinde biriktirdiği kopyaları gencin eline tutturmuştu.
"Bunlar fatura kopyaları. Ayrıca dünki projenin genel tasarımını da çıkarttım. Lazım olur diye!"
"İyi yapmışsın. Teşekkürler."Yaşlı adam saygı anlamıyla oturduğu yerden hafifçe kafasını eğebilmiş, arkasını bakmadan giden gencenin ardından öylece baka kalmıştı. Dönmesi gereken işleri vardı. Onun için henüz yolun sonu gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALLERİNA '
Fanfiction"koca yatağa ikimizde sığabıliriz, seni yiyecek halim yok herhalde!" "..."