The Lost Crown - 2

Bölüm 1 - İmparator Seçimi

Aynanın karşısında kıyafetini kontrol etti. Her şey kusursuzdu. Kıyafetin içini dolduran güçlü kolları ve geniş omuzları onda bir imparatorun kanı olduğunu gösteriyordu. Sodba bugün gösterişli bir tunik giymişti. Üzerine zarif bir kemer takmıştı. Siyah uzun saçları ve sakalları yeni kesilmişti. Kararlı ciddi bir yüz ifadesi vardı. Koyu gri tuniğin göğsünde Vatonen'in kanatları açık kızıl şahini işlenmişti.

Bu gün Tinsu'da Lor dNiagon'un konağında ki misafirliğinin son günüydü. Üç günlük beklemenin ardından nihayet Yüce Divan haber göndermişti. Yarın şafak vaktinde imparator adayları Diyar'ın girişinde karşılanacaktı. Eşlikçileri Diyar'a alınmayacak Diyar sınırında beklemeleri gerekecekti. Sodba element büyücülerinin bu aşağılayıcı tavırlarından nefret ediyordu. Bir aylık yas dönemi bitmişti ve onun üzerine üç gün daha bekletmişlerdi. Bu beklemenin sebebinin yeni imparatora gözdağı vermek olduğunun farkındaydı. Gücü kimin sayesinde kazandığını unutma!

Sodba büyücülere güvenmiyordu. Hormound'un ölüm döşeğindeki son sözleri aklından çıkmamıştı. "Onlara güvenme," demişti. Ardından sebebini söyleyemeden acı bir öksürük dalgasına yakalanmıştı. Sabaha karşı ölmüştü. Bildikleri onunla beraber uçup gitmişti. Her şey gün gibi ortadayken bu konuyu İmparator Wilbur'a ne zaman açsa hep terslenmiş bu konuları kapatması söylenmişti. Ortada bir şeyler dönüyordu ama Wilbur bunu varisinden saklıyordu.

Yarın her şeyin değişeceği artık imparatorluğun yeni bir düzene geçeceği gündü. İmparator Wilbur yedi yıllık hüküm süresince Vatonen'in servetine servet katmış kasayı tıka basa altınla doldurmuştu. Ticaretin merkezi başkent Vatonen çok daha iyilerini hak ediyordu. Bunların hepsini tacı taktığında Sodba gerçekleştirecekti. Arkasında müthiş bir destek vardı.

Askeri bir dehaydı. Vatonen'in en ünlü silahşorlarından biriydi. Hayatı Lord koltuğuna oturacağı günü hayal etmekle geçen politik bir tilkiydi. Kurucu ailelerin yüksek makamlarını parmağında oynatıyordu. Şahsi serveti birçok soyluyu geride bırakacak kadar çoktu. Sodba her alanda başarılıydı. Şimdi iş yükü daha fazlaydı. Hem babasının bıraktıklarını koruyacak hem de üzerine daha büyük ve kollektif bir imparatorluk inşa edecekti. Wilbur yedi yıllık hükmünde güneyi kendi kaderine terk etmiş tüm dikkatini zengin ticaret şehirlerine vermişti. Şehirlerdeki zengin tüccarların kesesindeki iki altından birini almak için her yolu denemişti. Şimdi bütün tüccarlar Vatonen'deydi. Vergi muafiyeti, imparatorun himayesi ve güvenlikli bir alan. Vatonen'de hiç kimsenin canı, malı için endişe etmesine gerek yoktu. Vatonen sınırları içerisindeki her şey bizzat imparatorun garantisi altındaydı.

Kapıya vuran el artık zamanın geldiğini bildirmişti. Son kez aynaya baktı. Uzun siyah saçları omuzlarındaydı, kaslı vücudu ve bir imparatora yakışır şekilde uzun boyluydu. En az yüzüncü kez tacın başında olduğunu hayal etti. Büyücüler doğum hakkı olan Vatonen tahtını yarın ona teslim edecekti. Eski usul kalkmıştı –hanenin en büyük erkeğinin varis olduğu- şimdi tekrar geri döndü diye düşündü. Ardımdan oğlum Tedion tacı takacak, Vatonen İmparatorluğu bizim ellerimizde şekillenecek.

Peşlerinde kalabalık bir kafile getirmişlerdi. Vatonen'in tüm soyluları Tinsu'ya yerleşmişti. Kudretli Diyar'a en yakın şehirdi ve tıklım tıklım dolmuştu. Herkes bu büyülü ana eşlik etmek için akın akın Tinsu'ya geliyordu. Vali Niagon'un kalesi böylesine büyük bir kalabalığı ağırlayamayacak kadar küçüktü. Sadece yüksek rütbeli kişiler kaleye alınmıştı. Yemek Salonu'nun girişinde Yihen ve dört İmparatorluk kılıcını gördü. Yihen ondan önce inmişti. Üzerine adet olduğu üzre, kahverengi gösterişsiz düz bir tunik giymişti. Gögsünde hanedan arması yoktu. Üç günlük sakalları ne kadar ciddiyetsiz olduğunu gösteriyordu. İmparator her daim bakımlı ve gösterişli olmalıydı. Bunlar Yihen'in meziyetleri değildi.