Bir zamanlar, Elif adında küçük bir kız varmış. Elif, eski ve tozlu oyuncaklarla dolu bir evde yaşıyormuş. Bir gün Elif, evin tavan arasında eski bir ahşap bebek bulmuş. Bebek güzelmiş, ama aynı zamanda ürkütücü bir havası varmış. Elif, bebeği çok sevmiş ve onu her yere yanında taşımış.
Bir gece Elif, bebeği yatağının yanına koyup uyumuş. Sabah uyandığında, bebeğin kaybolduğunu fark etmiş. Elif, bebeği her yerde aramış, ancak bulamamış. Bebeğin kaybolmasına çok üzülmüş.
O gece Elif, garip bir rüya görmüş. Rüyasında, ahşap bebek ona konuşmuş. Bebek, Elif'e evin karanlığında saklanan bir sır olduğunu söylemiş. Elif, uyandığında rüyasını hatırlamış ve bebeği bulmaya kararlıymış.
Elif, evin her köşesini aramış ve sonunda bebeği bodrum katında bulmuş. Bebek, eski bir sandığın içindeymiş. Elif, sandığı açtığında, içinde eski bir kitap ve garip sembollerle dolu bir harita bulmuş.
Kitap ve harita, Elif'e evin geçmişi hakkında korkunç bir gerçek açığa çıkarmış: Bu ev, yıllar önce işlenen cinayetlere sahne olmuş ve ruhlar hala evin içinde dolaşıyormuş. Elif, dehşete kapılmıştı. Kaçmak istiyordu, ancak ailesini geride bırakmaya cesaret edemiyordu.
Elif, ruhları evden kovmak için eski bir ritüel yapmaya karar vermiş. Gecenin karanlığında, Elif bodrum katına indi ve ritüeli gerçekleştirmeye başladı. Ruhlar öfkeliydi ve Elif'e saldırmaya çalıştılar. Fakat Elif pes etmedi. Ritüeli tamamladı ve ruhların evden ayrıldığını hissetti.
Sabah olduğunda, Elif rahatlamış bir şekilde uyandı. Ruhlar ve ahşap bebek ortadan kaybolmuştu. Elif, evi lanetten kurtarmıştı ve artık huzur içinde yaşayabilirdi.
Ancak Elif, o gece yaşadıklarını asla unutamadı. Eski ahşap bebek ve evin lanetli geçmişi her zaman aklının bir köşesinde yer alacaktı.