13. Bölüm - Hatırlamak Ve Unutmak İstemek.

66 2 0
                                    

Ardıl Cevher

Onu ilk gördüğüm günden beridir tam tamına üç ay geçmişti. Sarı saçlar, zihnimin en ücra köşelerinde sanki yer edinmişti. Sanki, sanki o sarışın kız benim geçmişimdi. Sesine, bakışlarına, gülüşlerine aşinaydım. Yemeğe geldikleri akşamdan beridir gitmiyor aklımdan o kıvrımlı beden, o sarı saçlar, tatlı ve güzel yüz.

Hazel, benim çocukluğum olabilir miydi peki? Niye olmasın?

Onu seviyor muydum bilmiyorum. Hafızamı kaybetmeden önce nasıldık hatırlamıyorum. Ama ona karşı içimde tarif edemeyeceğim bir sıcaklık oluşmuştu. Bana yazan kişi o çıksaydı, sanki mutlu olurdum. O bana sahip olmuş kadın çıksaydı, emin olun mutlu olurdum. Belki, gerçekten de çok güzel olurduk.

Hazel'in bana yazan kişi çıkmasını günden güne ister olmuştum. Onun sayesinde hafızamı yeniden kazanabilir ve onunla birlikte olabilirdim.

Ancak olmadı.

Bana yazan kişi ile buluşacağım zaman Hazel'i beklerken, farklı daha önce hiç görmediğim, bana tanıdık bile gelmeyen birisi çıkmıştı.

Naz.

Bir kafede oturmuş, kahve içmiştik. Isınamamıştım. İyi değildim o gün, görev arkadaşım şehit olmuştu, onu kaybetmiştim. Eğer o kişi Hazel çıksaydı, saatlerce kucağında ağlamak istiyordum. Hazel değildi ve sanki bir şeyler eksik gibiydi. Telefondaki kişi ile o aynı değil gibiydi. Sesleri bile benzemiyordu.

O akşam, eve gelir gelmez bir daha o numaraya mesaj atmadım, aramadım. O da yazmadı, aramadı.

O günün akşamı ise çok kötü bir haber aldım, aldık. Hazel kaza geçirmişti. Kızıyla birlikte. Bir kızı olduğunu bilmiyordum. Ailesi dışında kimse bilmiyormuş. İçimde tarifi bile olmayan bir acı ile hastaneye gitmiştim. Ailemden önce neden gittim bilmiyorum ama orada bulunma hissiyatıma mani olamamıştım.

Hastaneye gitmiş, ameliyat kapısında saatlerce beklemiştim. Minik kızının durumu iyiydi. Lakin Hazel, komaya girmişti. Bunu beklemiyordum. Ben... sarsılmış hissettim.

Günler geçerken Hazel'in başından bir gün bile ayrılmak gelmedi içimden. İki ay olmuştu. Kızı iyileşmiş olduğu halde onu hiç görmemiştim.

Derin düşünceler içerisinde Hazel'in kapalı gözlerine bakarken kapı tıklatıldı. İçeriye Yasir ve minik bir kız geldi. Hazel'in kızı olduğunu anlamıştım. Dayısının elini sıkı sıkı tutuyor bana ürkek bakışlar atıyordu.

"Konuşmamız lazım Ardıl, bu gece her şeye son verelim mi?" dedi Yasir.

Anlamamış gözlerle ona baktım. Gerildim ve ne olduğunu kavrayamadım. Ne oluyordu?

O minik kız öne çıktı, dayısının elini bırakırken bana yaklaştı.

"Baba." dedi kollarını açarken.

Ne? Baba mı?

Hazel'in tuttuğum elini yavaşça bırakırken küçük kız bana doğru koşmuş ve üstüme atlamıştı. Ağlamaya başlamasıyla ne yapacağımı bilemez şekilde kollarımı ona sardım.

"Neler oluyor Yasir?" dedim tedirgin bir şekilde.

Elim ayağım titremiş ve ne yapacağımı bilemez olmuştum.

"Ağlama ufaklık." dedim minik kızın saçlarını okşarken.

Sanırım... sanırım bir yanlış anlaşılma vardı.

"Annem seyin hep uzakta oyduğunu söyledi bana. Hiç mi özyemedin onu ya da beyi?"

Ne?

Yasir yanıma otururken elleriyle saçlarını karıştırdı.

"Bu sırrı üç yıldır sakladığını sanıyordu ama ben en başından beridir her şeyi biliyordum. Tüm ömrü boyunca, daha küçücük yaşlardan itibaren seni sevmeye başladı Hazel'im." dedi ve eğilip minik kızın yanağını öptü.

"Birlikte olduğunuz gecenin meyvesidir İlay."

İlay mı? Ellerim titrerken gözlerim dolmaya başlamıştı. İlay, benim trafik kazasında kaybettiğim kız kardeşimin ismiydi. Ben kız kardeşime çok bağlıydım.

"Senden sakladığı için ne hissediyorsun bilmiyorum ama o senin bırakıp gitmenden korktu hep. Senin onları istemeyeceğini düşünerek yaşadı her zaman. Yine de kızından vazgeçmedi. Kızı senden ona kalan tek şeydi. Evladından vazgeçebilir mi bir insan?"

Yasir'in de gözleri dolmuştu.

Ben... babaydım. Baba olmuştum.

"Onu seviyor musun bilmiyorum, kaza yaptığı günden bu yana onunlasın. Eğer olurda hafızan geri gelirse onları sevmeye ve kabul etmeye çalış. Ben yeğenimin her gün babasını özlediğini söyleyerek ağlamasına katlanamıyorum çünkü."

Ayağa kalktım. Ben, ben yapamazdım. İlay'ı koltuğa bıraktım ve tam önünde eğildim.

"Ben, yine uzaklara gitmeliyim ufaklık."

"Ama-"

"Gitmem gerekiyor İlay... kendimi toparlayana kadar beni beklemek ister misin?"

Başını usulca salladı ama gitmemi istemediği her halinden belliydi. Ayağa kalktım Hazel'e yaklaştım ve eğilip alnını öptüm.

"Affet beni Hazel, ben bunu yapamam."

Yasir'in yüzüne bile bakmadan odadan çıkarken ince sesli bir hıçkırık sesi duydum.

"Ama beyn babama yeni kavuşmuyştum."

Bağıra çağıra ağlayan ufak kızın ağlayışlarını daha fazla kaldıramayacağımı anlarken oradan uzaklaşıp hastaneden çıktım.

Arabama binip eve yakın olan sahile doğru sürmeye başladım. Sahile geldiğimde kenara çekip durdum. Kapıları açarken arabadan inmedim.

Başımda inanılmaz bir acı kendini belli ederken ağlamaya başladım.

"Senin olmak istiyorum Ardıl, sonsuza kadar."

"Sen hep benimdin Hazel..."

O geceye dair yaşadığımız her şeyi hatırlamaya başlıyordum. En ince detayına kadar, o ateşli geceyi hatırlıyordum. Biz o gece birlikte olmuştuk.

Çocukluğumuza dair ufak çaplı anıları bile hatırlamaya başlarken kafama kafama vurmaya başladım.

Hayır, hatırlamak istemiyordum. Ben... ben bunu yapamazdım. İyi bir baba olamazdım. Baba olmak nedir onu bile bilmeyen bir adam üç dört yaşındaki bir kıza nasıl babalık etsin?

Telefonumu aceleyle cebimden çıkartırken iş arkadaşım olan Alper'i aradım. Anında açarken bende vakit kaybetmeden konuşmaya başladım.

"Üstlere bildir, bir hafta sonraki görevi ben yönetiyorum."

"Ne? Hani gelmeyecektin?" dedi şaşırdığını belli ederek.

"Buralarda bana yer yok Alper. Benim meskenim dağlar."

Telefonu suratına kapatırken başımı arkaya yasladım. Ne yapacaktım ben? Neye sevinip neye üzüleyim?

Unutmak istiyorum. Hafızam gitmişken daha mutluydum. Ben, her şeyi unutmak istiyorum. Hazel'i ve İlay'ı unutmak istiyorum. Onlara dair her şeyi unutmak istiyorum.

Ben eski hayatıma geri dönmeliydim...

ÇOCUĞUMUZ İÇİN KOMUTANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin