19. Bölüm - Sana Çok Aşığım Baba.

53 2 0
                                    

Ardıl Cevher

İki saatlik yolu nasıl yarım saatte geldim bilmiyordum. Hastaneye girer girmez Hazel'in mesajlarda söylediği numaralı odanın bulunduğu kata çıktım. Odaya girer girmez göz yaşları içerisinde olan Hazel'in bakışlarıyla karşılaştım. Ayağa kalkmasıyla hızlıca ona yaklaştım ve sıkıca sarıldım.

Bu esnada yatakta uyuyan kızıma baktım. Evet, kızım... o benim kızımdı.

"Çok... çok korktum ona bir şey olacak diye!"

Yumruk yaptığı ellerini göğsüme sertçe vururken hareketsizce durdum ve sinirini benden çıkarmasını bekledim. Eğer onları kabul edip bir yuva kursaydım böyle olmazdı. Ne olursa olsun yanlarında ilk ben olurdum.

"İyi mi şuan?" dedim ondan ayrılıp yatakta uyuyan kızıma yaklaşırken.

Terlemişti. Eğilip alnını öperken saçlarını okşadım. Yavrucağım benim...

"Ba-ba..." dedi uykusu arasında.

"Babasının güzeli..." dedim yanağını sertçe öperken.

Hazel'e döndüğüm esnada gülümseyerek bize bakıyordu. Sanki bizi uzun zamandır böyle bir arada görmenin hayali içinden sonunda çıkmış gibiydi.

"Durumu nasıl?" dedim ateşine bakarken.

İyiydi. Aşırı derecede yanmıyordu. Ama korkmuştum. Fotoğraftan ağlarken ki o yüz ifadesini görünce içim içimi yemişti.

"Havale geçirmek üzereydi, zor müdahale ettiler."

Sinirle yumruklarımı sıktım. Nasıl bu hale gelmişti ki?

"Nasıl oldu böyle?"

"Havuz... Havuza düşmüştü iki gün önce ve hava soğuktu."

Nasıl dikkat etmezdi ona?

"Kızıma daha dikkatli davranamadın mı?!" dedim sinirle üzerine yürürken.

İrkilerek bana bakarken gözleri doldu. Ne dediğimi fark ederken sakinleşmeye çalıştım. Onu kendime çekerken sıkıca sarıldım.

"Özür dilerim, sadece çok korktum."

Bana sıkıca sarılırken yeniden ağlamaya başlamasıyla onu kucağıma alarak koltuğa oturdum.

"Hazel..."

Ağlamaya devam ederken başını bir an olsun boynumdan kaldırmıyordu.

"İlay'dan daha bebeksin ama sen..." diyerek saçlarını öptüm.

Başını kaldırıp kızarmış gözleriyle bana bakarken yüzünü avuçladım. Bebek gibiydi. Ama tatlı.

"Sana söz veriyorum, buradan çıktığımızda sen, ben, ve kızımız... Ailecek çok mutlu olacağız."

Aile...

Bunları sahiden ben mi diyordum? İçimde tarifi olmayan bir koruma duygusu yer edindi. Daha önce böyle hissetmemiştim.

"Bizden bir aile olur mu Ardıl?" dedi ama hiç  emin değildi.

"Oldu da. Biz bir aileyiz."

Titrek bir nefes verdim. Daha fazla kaçmak yerine artık her şeyi kabullenip aileme sahip çıkmam gerekiyordu. İyi bir eş ve iyi bir baba olmalıydım.

"Evleneceğiz, daha sonrasında güzel bir ev alıp birlikte kızımızı içinde büyüteceğiz. Birbirimizi seveceğiz. Belki yeniden çocuk sahibi olacağız."

Ondan ayrılırken minik kızımın yanına geçip uzandım. Diğer yanına da Hazel geçerken gözlerini kapatıp kızımızın göğsüne sokuldu. Onları izlerken aslında İlay'ın bana ne kadar çok benzediğini fark etmiştim. Kaşının üstündeki minik bene kadar aynı bendim. Yüzümde hafif bir tebessüm yerini belli ederken bende gözlerimi kapattım ve kollarımı aileme sardım...

-

"Çok üşüyorum baba..." dedi ufacık parmakları ellerimi kavrarken bana daha sıkı sarıldı.

Hazel eve gidip onun için bir kaç parça kıyafet almaya gitmişti. Bende minik kızımla baş başa kalmıştım.

"Şimdi üşüyor musun?" dedim ona daha sıkı sarılırken.

Başını iki yana salladı tatlı tatlı bakarken. Bu kız... aklımı başımdan almaya yetecek türdendi.

"Ben yokken neler yaptın İlay?" dedim merakıma yenik düşerken.

Daha önce hiç görmediği babasına, bana bu kadar düşkünken nasıl sabretmişti bunca zaman?

"Dedem ve dayımla oyunyay oynadım hep. Ayyem bana senin geyeceğini söyyedi hep biyiyor musun?"

"Annen doğru söylemiş bir tanem. Bak, buradayım ben. Seni bir daha asla bırakmayacağım."

Kollarını boynuma sararken yanağımı öptü.

"Saya çok çok aşığım baba. Çoook seviyoyum seni."

Burnunun ucunu öperken anında dolan gözlerimle ona gülümsedim. Ben... böyle duygusal bir insan değildim. Neler oluyordu bana?

"Bende sana çok aşığım kızım. Çok seviyorum seni."

Kapıdan gelen öksürük sesiyle o yöne baktım.

"Baba - kız aşkınızı bölüyorum ama artık hastaneden gitme vaktimiz geldi."

Bizi heyecanlı heyecanlı izleyen Hazel'i görürken yanına yaklaşıp kolunu kavradım. Onu kendime çekerken diğer kolumu da ona sardım.

"Gidelim Hazel'im." diyerek dudağının kenarını öptüm.

Yarım saat içinde toparlanmış, İlay'ı da hazırlayarak hastaneden taburcu olup çıkmıştık. Arabama geçtiğimizde Hazel hemen konuşmaya başlamıştı.

"Teşekkür ederim Ardıl. Eve kadar bırak bizi lütfen."

Başımı iki yana salladım.

"Annemlere geçiyoruz Hazel. İlay tamamen iyileşene kadar annem ilgilenecek sizinle."

Tam itiraz edecekti ki eğilip dudaklarını öptüm. Geri çekildiğimde kızarmıştı yanakları. Şaşkınca önüne dönerken onun bu haline gülerek arabayı çalıştırdım ve bize sürmeye başladım.

Neredeyse bir saat içinde evde olduğumuzda Hazel arabadan inip İlay'ı kucakladı. Birlikte evin kapısına geldiğimizde zile bastım.

Hazel'in korktuğunu görebiliyordum. Annem ve babamla sürekli görüştüğü halde onlardan torunlarını saklamıştı. Ona da hak veriyorum, korkmuştu. Ama bu sefer yüzleşecek olması daha da geriyordu onu.

Eğilip omuzunu öptüm.

"Korkma. Herkes sizi bekliyor."

Kapı açıldığında bir bağırış duydum. Yüzümü buruştururken bu hallerine gülmemek elde değildi.

"Nerede benim güzeller güzeli torunum?!"

Babamın bağırışı tüm evde yankılanırken tüm ev ahalisi kapıya çıkmıştı. Meraklı bakışların odağı olmuştuk.

"Hoşgeldiniz gelinim ve torunum." diyerek en önde konuşan babam, İlay ve Hazel'i kendilerine çekerek sıkıca sarılmıştı.

"Dedeeem!"

Sanırım ailemizin yeni üyeleri benden daha çok değer görüp sevileceklerdi...

ÇOCUĞUMUZ İÇİN KOMUTANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin