___________________________
Yeni Şehirde İlk Gün
_________________________________________Yeni şehir, yeni ev, yeni okul, yeni insanlar ve yeni bir hayat. Jeon Jungkook çocukluğundan beri buna alışmış pek garipsemiyordu. Babasının mesleğiyle her 2-3 yılda başka bir şehre atanmaları ona farklı gelmiyordu artık.
Çocukken her şehri tek tek gezeceği için heyecanlanırdı. Ancak şuan sadece üniversiteye hemen gidip temelli bir yerde kalmak istiyordu. En azından mesleğini eline alana kadar. Fakat buna daha 1 senesi vardı.
"Jungkook hayırdır, Doğu Çin Denizinde gemilerin mi battı." Babası elindeki son kutuyuda salona koyduğunda derin bir iç çekmiş, henüz eşya olmasığı için kamp sandalyesini pencerenin önüne koymuş dışardaki minik çocukları izleyen oğluna ithafen konuşmuştu.
"Ya çok komik baba." Jungkook ise 3 yılda fazlasıyla alıştığı arkadaşlarından ayrılmak hiç iyi gelmemişti. Önceden mi? Önceden küçüktü yeni arkadaşları olmasına seviniyordu, ancak burda nereden bulacaktı neredeyse Kuzey Kore sınırındaki Cheorwon dağları arasında sadık bir arkadaş?
Ve evet, babasının yeni tayini sınıra en yakın olan şehre gelmişti, küçücük nüfusuyla birlikte sadece şehirlerde bir-iki market ve özel sektör olarak çalışan birkaç mağaza vardı. Ama yine de ülkede avm olmayan tek şehre gelmeleri de büyük şanssızlıktı.
Neyseki bir lojman vardı. Bu Jungkook için çok önemliydi çünkü önce ki şehirlerde lojmanda olmadıkları için birçok kez saldırıya uğramıştı. Yani burda güvenliydi.
"Oğlum iyi misin biraz solgun görünüyorsun?" Annesi çoktan taşıma ekibinin yukarı çıkardığı vitrinlere, özel cam bardakları dizerken oğlu gözüne çarpmıştı.
"İnternetim bitti, 5 gün sonra çark çevirebileceğim ve tam 14 gün sonra yenilenecek. Üstelik ev internetinin olmasına da tam 30 gün var! Ben bıkmıyımda bu hayattan kim bıksın. Off!" Jungkook ise şuan depresyonda olan insanlardan farkı yoktu. Çünkü sevdiği çocuğa açılamadan taşınmışlardı.
"Jungkook sen hala oturuyor musun? Kalk ders çalış, bu sene sınav senen." Babası yatak odası takımlarını kuran ekipten ayrılıp salonda neler oluyor diye bakmaya gelmişken oğlunun cidden Doğu Çin Denizinde gemilerinin battığını düşünmüştü.
"Ya baba, bir sakin. Ortada bırak çalışacak masayı ev yok ev. Ayrıca bu gürültüde asla çalışamam."
"Kalk o zaman adamlara yardım et."
"Baba adamların işi bu."
"Yani, çabucak biter işte."
"Sungmin rahat bırak çocuğu." Babasıyla arasındaki kavgaya dayanamayan annesi her zaman ki gibi oğluna destek verirken babası Jungkook'a senle sonra görüşücez bakışları atıyordu. Eh susturulmuştu çünkü.
"Ee çık dışarı gez etrafı hava al o zaman."
"Baban haklı Jungkook ev toz kokuyor, etrafı silince girersin. Sonra alerjin tutucak falan." Tabii annesi bunu derken kulağını çekip önündeki vitrinin cam kapağına vurmayı ihmal etmemişti.
"Of iyi. Burda kafam ağrıdı zaten."
"Üzerine ceket al, hava serin gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Father's Soldier. || Taekook
General FictionAlbay'ın oğlu Jeon Jungkook tayinle gittikleri Daegu'da Bölük Komutanı Üsteğmen Kim Taehyung'a aşık olmuştu.