1/RÜZGAR

29 2 1
                                    

  Çektiğim son dumanı gecenin karanlığına üfledikten sonra durgun bakışlarımı ıssız sokakta gezdirdim.
  Yavaşça izmariti küllüğe attım. Gözlerim telefonun ekranına ilişti ve saatin 3.47'yi gösterdiğini görünce ne kadar yorgun olduğumu fark ettim fakat zihnim o kadar doluydu ki istesem de uyuyamayacağımı biliyordum. Balkonda öldüreceğim saatlerin bilincinde hırka almak için içeri girdim.
  Odamın kapısında asılı olan askılıktan rastgele bir hırkayı üstüme geçirip odadan çıktım, ağır adımlarla mutfağa yöneldim. Işığı açıp kendime buzdolabından neredeyse dibini göreceğim viskiyi çıkardım ve bardağın içine biraz buz doldurup tekrar balkondaki yerimi aldım. Kafamdaki düşünceler o kadar yoğundu ki artık alkol içmeden o sesleri susturamaz olmuştum.
  Kendimi bomboş ve renklerimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Geçmişte yaşadığım pişmanlıklar, gördüklerim ve yaşadıklarım artık silikti ve buğulu bir camdan yaşadıklarımı seyrediyor gibiydim. Viskiyle düşüncelerim ve bedenim uyuşup gevşemeye başladığında rahatladığımı hissettim. Alkolün getirdiği sakinlikle, gün ayana kadar soğukta oturdum.
  Sonunda uykusuz bedenimi koltuktan ayırdım. Yüzümü buruşturarak saatlerdir oturmaktan ağıran bedenimi esnettim. Gözaltlarımın mosmor olduğundan emindim. Büyük bir uyuşuklukla kendime bir tost hazırladım ve kendimi banyoya attım. Sıcak bir duşla vücudumu gevşettim.
  Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu o ana kadar fark etmemiştim. Duştan çıkınca telefonum her sabah aynı saatte olduğu gibi yine çalmaya başladı. Gülümseyerek telefonu açmamla neşeli sesi kulaklarıma doldu. ''Günaydın bitanem.'' dedi bağırarak. ''Günaydın canım.'' sesim yorgun ve çatallı çıkmıştı. ''Sesin ruh gibi. Yine mi uyumadın sen sabaha kadar?'' dedi hafif bir kızgınlıkla. ''Uyku tutmadı.'' diye cevap verdim hafif gülümseyerek. Ona sonsuz bir şefkat besliyordum. ''Son zamanlarda hiç iyi değilsin Meva. Endişelendiriyorsun beni.'' dedi, ses tonundaki tedirginliği hissetmiştim. ''İyiyim sadece yorgun hissediyorum.'' dedim yavaşça. ''Çıktın mı evden?'' sıkıntıyla nefes verdiğini duydum. Benim için endişeleniyordu, bunu görebiliyordum. ''Çıktım, sen ne zaman çıkacaksın?'' dedi. ''Bende çıkarım 15-20 dakikaya okulda görüşürüz bitanem'' dedim şefkatli bir ses tonuyla. ''Tamam dikkatli sür!'' sırıtarak telefonu kapattım.
  Liseyi Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladığım için lisenin yurduna yerleşmiştim. Lisenin ilk günü sınıfa ilk girdiğimde gözüme kestirip Dila'nın yanına oturmuştum. O kadar sıcakkanlı ve tatlı bir kızdı ki hemen bana o sıcak gülümsemesiyle selam vermiş ve o günden beri bir kez bile beni yalnız bırakmamıştı. Şans eseri aynı üniversiteyi tutturmuştuk. Bölümlerimiz farklıydı fakat yine her gün okulda yan yanaydık.
  Aynanın buğulu camını elimle sildim. Net olmayan yansımadan zar zor yüzümün ne halde olduğunu görmeye çalıştım. Duş almak iyi gelmişti fakat yine de bu suratı biraz toparlamam gerekiyordu. Odama geçtim. İç çamaşırlarımı giyip kot pantolon ve uzun kollu siyah tişörtümü üstüme geçirdim, tişört bedenimi sarıyordu ve üstüne giydiğim siyah şişme montumla sade ve güzel gözüküyordum.
  Saçlarımı kurutup tepeden at kuyruğu yaptım, çalışma masamda duran kapatıcıyı göz altlarıma sürdüm ve dağıttım. Kirpiklerime de rimel sürdüğümde daha canlı gözüküyordum.
  Çantamı alıp evden çıktım. Arabama binip radyoyu açtım. Kısa bir süre sonra okula vardım, arabayı park edip Dila'yı aradım. "Nerdesin? Otoparktayım ben."
  Keyifli bir şekilde konuştu. "Kafede oturuyorum aşkım ikimize kahve alıyordum tam, gel hadi bekliyorum." Onu onaylayıp kafeye yürüdüm. İçeri girdiğimde Dila çoktan ikimize de kahve almış beni beklerken telefonuyla oynuyordu, yanına ilerledim    "Aşkbahçem! Bu ne güzellik böyle sabah sabah?" diyip bana bakmasını sağladım, ayağa kalkıp kollarını açtı hızlıca kollarının arasına girip narin bedenine kollarımı sardım. Çiçek gibi kokuyordu, melekten farksızdı.
   Dila yerine geçtiğinde ben de karşısına oturdum ve neşeliymiş rolümü takındım. "Meva boşuna neşeli davranmaya çalışma ne halde olduğunu görebiliyorum. Neden tekrardan böyle oldun? Senin için gerçekten endişelenmeye başlıyorum." Dila'nın söylediği beni köşeye sıkışmışım gibi hissettirdi ama rol yapmayı bırakmaya karar verdim. "Dila elimde olan bir şey değil, kontrol etmeye çalışıyorum ama endişelenme önceki gibi olmayacak. " Dila yüzüme boş boş baktı derin bir iç çekti. "Aşkım belki öyledir gerçekten ama inan seni böyle görmek beni çok korkutuyor. Aynı şeyleri yaşamanı, yaşamamızı istemiyorum. Gel destek al kötü bir şey değil. Tanıdığım çok iyi psikologlar var, inat etme." Yine aynı konuşmalar başlamıştı ve haklıydı da ama benim için kolay değildi. "Dila doğru söylüyorsun ama zaman tanı biraz bana kendimi toparlamaya çalışıyorum, tek istediğim biraz huzur." Dila kahvesini tek seferde bitirip ayağa kalktı. "Tamam bebeğim sen kendini ne zaman hazır hissedersen o zaman ayarlarız. Şimdi benim derse yetişmem lazım, akşam yeni açılan mekana gideceğiz itiraz yok. Çıkınca ara öptüm!" İçten bir şekilde gülüp konuştum. "Bakarız meleğim görüşürüz."
  Arkasından bakarak içimdeki hayat enerjisini nasıl canlandırdığını düşündüm, kahvemi elime alıp dersliğe yürümeye başladım.
  Eve girdiğim gibi kendimi yatağa fırlatmıştım, normal insanlara göre yorucu olmayan gün benim mentalimi deli gibi zorlamıştı ve başım çatlıyordu. Dila'nın akşam mekana gitme ısrarı bugün de kafamı dinlendiremeyeceğimi garantiliyordu çünkü ben "tamam" diyip pes edene kadar devam edeceğini biliyordum.
  Eve geleli neredeyse iki saat olmuştu ve Dila beni iki saat içinde 40 kere falan aramış beni pes ettirmişti. Saat altıyı geçiyordu ve biraz daha uyumazsam bayılacağımı biliyordum. Geceye kadar biraz dinlenmeye karar verdim ve yorgun bedenim bunu bekliyormuş gibi kendini uykunun kollarına bıraktı.
  Gece 11 gibi çalan alarmımla uyandım. Bu uyku bana yetmemişti ama en azından enerjimi toplayabilmiştim. Kalkıp saçlarımı düzleştirdim. Kendini belli eden bir göz makyajı yaptım.
  Bu akşam her şeyi unutacak ve eğlenecektim. Kendimi toparlamam gerekiyordu. Kırmızı bir ruj sürerek makyajımı patlattım. Üstüme kırmızı vücudumu saran saten mini elbisemi giydim. Siyah topuklularımı da giydiğimde fazla iddialı gözüküyordum, hoşuma gitmişti. Beni böyle iyi görmek Dila'nın da hoşuna gidecekti.
  Üstüme siyah tüylü kabanımı geçirdim ve parfümümü sıkıp evden çıktım. Taksinin numarasını tuşlayıp adresimi söyledim ve beklemeye başladım. Çok geçmeden taksi gelmişti mekanın adını söyleyip arkama yaslandım. 20 dakika sonra mekanın önündeydim, parayı ödedim ve mekanın kapısının önüne geldim.
  Kafamı çevirmemle bir erkekle gülüşen Dila'yı görmem bir oldu. Kaşlarımı çatıp izlemeye başladım. Her zaman her erkeğin dikkatini çeker ve bu ilgiye bayılırdı. Gözlerimi devirdim ve yanına ilerledim. Topuklularımın çıkarttığı sesle Dila bana döndü ve konuştuğu çocuk sanki orda yokmuş gibi koşup kollarını boynuma doladı.
  Beyaz kısa bir elbise giymişti ve açık kahve saçları dalgalı bir şekilde omuzlarına dökülüyordu. Makyajı sadeydi, buna rağmen çok dikkat çekici ve güzeldi. ''Çok güzel olmuşsun, bu akşam çok güzel geçecek inan bana.'' dedi yüksek bir sesle. ''Sen de çok güzel olmuşsun,'' dedim kısaca ve konuştuğu çocuğa dönüp baktım. Çocuk bir anda arkasını dönüp gitmesine şaşırmış olacak ki kaşlarını çatarak bizi izliyordu. ''o kim?'' diye sordum. Omuz silkti ve gülümseyerek beni çekiştirip mekandan içeri soktu.
  Ne ara ayarladığını hiç bilmediğim locaya doğru ilerlerken 1-2 gözün dönüp bizi süzdüğünü biliyordum ama umursamadım ve Dila'nın beni sürükleyerek götürmesine izin verdim. Çocuk gibi heyecanlıydı. Sanki ilk defa böyle bir yere geliyorduk. Bayılıyordu bu olaylara.
  Locaya geçtik ve vodka açtırdık. ''Burası harikaymış! Bundan sonra her cumartesi burdayız ona göre!'' dedi kulağıma eğilerek. Sesten dolayı bağırarak konuşmak zorunda kalıyorduk. Bir yandan da mekanda çalan şarkıyla dans ediyordu. ''Ben de beğendim. İyiymiş gerçekten.'' dedim beğeniyle. Çok büyük bir yer değildi ama oldukça kaliteliydi. Dila bardağını eline alıp ayağa kalktı ve dans etmeye başladı.
  Bir süre sonra alkolün kanıma karıştığını hissediyordum. Bende ona ayak uydurarak ayağa kalktım ve dans etmeye başladık. Dila'nın enerjisi bana da geçmişti.
  Cırlayarak ''Kızın giydiği elbiseye bak! Bunun modası geçeli 5 sene kadar olmuyor mu ya?'' dediğinde baktığı yöne baktım. Kahkaha atarak onu onayladım. ''Zevksizlikten başka bir şey değil.''
"Meva! Şurdaki beyefendi su gibiymiş, ne diyorsun sen bu işe?" Gözleriyle işaret ettiği yere baktığımda hangisinden bahsettiğini anlayamadım. "Hangisi Dila? Yaşlı olan değildir umarım? Sugar daddy,'' dedim yüzümü buruşturarak. ''kaldıracak durumda değilim bence." Sesimin keyifli ve dalga geçer gibi çıkması Dila'yı daha çok keyiflendiriyordu.
  "Hayır yanındaki çıtır olan. Sanki beni kesiyor gibi, bilemedim." Genç olan gerçekten Dila'yı gözleriyle yiyip bitiriyordu. "Sanki kesiyor gibi de yanındaki elemanı gözüm pek tutmadı, sen kesmesen de olur gibi aşkım." Dediğimle yüzü biraz düşse de dansına devam etti.
  Bardağım bittikçe yenisini dolduruyordum ve odağım kaymaya başlıyordu ama umursamadım. Elimden tuttu ve beni kendi etrafımda döndürdü.
  Dila'ya döneceğim sırada gözüm locada oturan çocuğa takıldı. Gözlerini ayırmadan sadece beni izliyordu.
  Dans etmeyi kesmedim fakat ben de ona bakmaya başladım. Bakışları beğeni veya arzuyla değil çok daha farklı bir şeyle bakıyordu. Sanki beni tanıyormuş gibi büyük bir dikkatle izliyordu.
  Dikkatimi bir erkeğin sesi dağıttı ve Dila'nın olduğu tarafa döndüm. Az önce bakıştıkları çocuk şimdi bizim locamıza gelmiş gülerek Dila'yla dans ediyor ve kulağına eğilerek bir şeyler söylüyordu.
  Ben dansımı bozmadan devam ederken yanıma Dila'nın konuştuğu çocuğun yanındaki 40'lı yaşlarında olduğu belli olan adam geldi. Çok takılmamaya çalışarak bulanık kafamla uzaklaştım fakat ısrarla dibime girmeye devam ediyordu. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama hem müzik hem de sarhoş bünyem anlamama engel oluyordu.
  İyice kulağıma eğilip "Muhteşem gözüküyorsun. Bu geceyi benim evimde bitirmek ister misin?" Sorusunu başta anlamadığımı sandım ve görmezden gelmeye devam ettim. Bu sefer elini belime atınca "Pardon beyefendi ne yapıyorsunuz? Sizden uzaklaşmaya çalışıyorum anlayamadınız mı istemediğimi?" Sinirli çıkan sesim onda hiçbir şey değiştirmemişti. "Hadi ama naz yapma. Bak arkadaşın ne güzel eğleniyor, sen de rahatla biraz." İyice gerilmiştim ve sinirlerime hakim olacağımı sanmıyordum. "Beyefendi bakın hala beyefendi diyorum, istemiyorum diyorum. Anlamıyor musunuz beni?" Müziğin baskın sesi bile sesimi bastıramamıştı. Belimde olan elini ittirdim.
  Tam o sırada bir şey oldu. Sesler ve görüntüler birbirine karıştı ve adamın yerde olduğunu gördüm. O locada gördüğüm çocuk şimdi karşımdaydı ve adama sağlam bir yumruk geçirmişti. Her şey karıştı insanlar bize bakıyor, Dila çığlık atıyor ve ben altüst olmuş bir şekilde olanları izliyordum.
  Adam yerden kalkmaya çalışıyordu fakat o çocuk tekrardan bir yumruk atmıştı. "İstemiyorumun nesini anlamıyorsun lan? Eline koluna sahip çıkmayı öğrenemedin mi bu yaşına kadar orospu çocuğu!" Dila'nın yanındaki o genç adam hemen yerdeki adamın yardımına koştu, etraftaki insanlardan bazıları çocuğu ayırmaya çalışıyor ama başaramıyorlardı. "Seni öldüreceğim ulan! Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Yaşlı adam da karşılık vermeye çalışıyordu, genç adam zor da olsa yaşlı adamı yerden kaldırıp uzaklaştırmayı başarmıştı.
  Locadaki çocuk beni arkasına aldı, o sırada yaşlı adam "İkinizin de hayatını sikeceğim, görürsünüz sizi mahvedeceğim! Ayağınıza değen taştan beni sorumlu tutun bundan sonra! Bu yaptığınız bedelini ödeteceğim size!" diye bağırıyordu. Saniyelik önümde duran adama gözlerim kaydı. Uzun boyluydu, arkasındaydım ve kafam omuzlarının bile altında kalıyordu. Bakan birinin beni görmesi imkansızdı. Saçları siyaha yakındı ve burdan bakınca vücudu oldukça yapılı gözüküyordu. Dila korkmuş gözlerle bir bize bir adama bakıyor ve kenara pusmuş oturuyordu. Önümdeki çocuğun alayla güldüğünü duydum. "Elinden geleni yap ihtiyar." dedi.
  Güvenliklerin gelmeye başladığını gördüğümde hızla çantamla kabanımı aldım. Dila'ya yönelecekken çocuk buna izin vermedi. Eliyle bileğimi sardı ve beni kapıya sürüklemeye başladı. İtiraz edemedim ne olduğunu bile kavrayamıyordum. Ne ara dışarı çıktık bilmiyordum. Şimdi gecenin soğuğu çıplak tenimi ısırıyordu ama ben yanıyordum.
  Çocuk karşımda durdu ve gözlerimiz birbirine değdi ve sert bir rüzgar esti. Saçlarım savruldu. Sokak lambasının yansımasıyla şu an yüzünü daha net görüyordum. Griye çalan mavi gözleri buğday teniyle uyum içindeydi. Gözlerinde farklı bir anlam seziyordum. Bakışı çok dolu ama bir o kadar da boştu sanki.
  Yavaşça elini uzattı. ''Ben Aram."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 01 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YALIM +18Where stories live. Discover now