010724 | 12.17
_____
"lan jisung akşam içiçez dedik sen kimi çağırdın amına koyayım" changbin kaşları çatık halde karşısında oturan bedene yönelttiği sorunun cevabını bekliyordu
"tanımadığınız kişiler değil ya, felixleri çağırdım. aşkımla yakınlaşmam gerekiyordu, bu gece de çok iyi bir fırsat olur bence" bacak bacak üstüne atıp cevaplamıştı karşısındaki kaslı bedeni
"felixler derken? başka kim var ki?" koltuğun sağ köşesinde oturan jeongin aniden konuşmaya girince tüm gözler bu sefer ona dönmüştü
"işte felixin arkadaşları, hyunjin, minho, chan"
"ay minho hyung mu! iyi ki çağırmışsın jisung"
seungmin heyecanla yerinde kıpırdanıp minho kelimesini duyunca mutlu olduğunu belirtmiştiseungmin, minhoyla üniversitenin başında tanışmıştı. minho hyungu ona her konuda yardımcı olmuş, bir abi gibi olmuştu hep. şu sıralar derslere odaklandığı için çok konuşamıyordu hyunguyla, bu yüzden bu akşam sohbet etmek için iyi bir fırsattı.
ona tekrar içini dökebilirdi, asla iyi gitmeyen aşk hayatını anlatıp ona yakınacaktı, hyungu da onu teselli edip şakalar yapacaktı.
"çok içip götü başı dağıtmayın ama sizde, rezil etmeyin beni felixime" jisung mutfağa doğru ilerlerken konuştuğunda changbinin kendisine fırlattığı yastıkla sendelemiş geri dönüp kaslı bedenin üstüne atlayıp dövmeye çalışmıştı. ama changbinin onu alıp koltuğa atıp mutfağa gitmesi çok uzun sürmedi. iki dakikalık kaos ortamı da böylece bitmişti.
__
kapının çalmasıyla jisung heyecanla yerinden fırlamış saçını başını düzeltmeye başlamıştı
"git kapıyı aç artık gerizekalı" changbin tek ayağını koltuktan sarkıtıp sallarken kendini düzelten jisunga gülerek bakmıştı
"jisung biraz daha açmazsan evde yokuz sanıp gidecekler amınakoyayım"
"ya sen sussana jeongin. güzel görünmem gerekiyor"
seungmin duyduğu cümleyle göz devirip hafifçe gülmüştü hala duran bedene
"sen hep güzelsin aşkım da, siktir git aç artık kapıyı"
gelen ısrarların ve susmayan zilin ardından jisung koşarak kapıyı açmış dörtlüyü içeriye davet etmişti
herkes merhabalaştıktan sonra herkes birbiriyle sohbet etmeye başlamış, ortam iyice kaynaşmıştı. gecenin ilerlemesiyle araya içkiler alkoller girmiş, herkes tam moda girmişti.
birbirlerine sırnaşan felix ve jisunga göz gezdirdi seungmin önce. sonra changbinin kucağına çıkmaya çalışan hyunjine kaydı gözü. tamam, bu ikili ne alakaydı bilmiyordu. daha sonra chan ve jeongine baktı. en normalleri bunlardı. oturup sadece konuşuyorlardı.
diğerlerine şaşırmayı bıraktı çünkü şuan kendi bulunduğu durum o kadar garipti ki, beş dakika önce minho hyunguyla kafaları güzel şekilde şakalaşıp duruyorlardı. şimdi birden minho hyungunun kucağında buldu kendisini. kafasını göğsüne yaslamış odayı inceliyordu.
çok çok yanlış bir yerdeydi şuan. sarhoşluğun verdiği etkiyle gözleri bayık bakıyordu.
bir kaç dakika sonra yerinde rahatsız olup daha rahat bir yer bulmak için altındaki kucakta kıpırdandığında bedeninde hissettiği, belini sımsıkı tutan ellerle donup kaldı.
"hareket etme seungmin, çok yanlış işler yapıyorsun"
seungmin şaşkınlığın ve sarhoşluğun verdiği etkiyle ağzından küçük bir hım çıkarabilmişti sadece, bir kaç saniye düşünüp cümleyi anladıktan sonra oturduğu kucağın daha yukarısına çıkıp kendini iyice bırakmıştı. ellerini minho hyungunun yanaklarına götürüp göğsüne yaslanıp izlemeye başlamıştı güzel suratını.
"hyung"
"hm"
"sen gerçekten çok güzelsin"
minho duyduğu cümleyle yüzünü kucağında göğsüne yaslanan bedenin yüzüne çevirdiğinde çeneleri artık birbirine dokunuyordu. ikisinin gözleri çok daha derin bakıyordu şimdi
"sende öylesin seungmin. sen çok çok daha güzelsin, dokunsam kırılacak bir sanat gibisin"
seungmin hyungunun söylediğiyle belindeki ellerden birini tutup yanağına götürmüştü
"bak hyung, dokunsanda kırılmıyorum. sen beni kırmazsın hem, değil mi?"
minho hafifçe gülümseyip elinin altındaki yanağı baş parmağıyla okşamaya başlamıştı.
"asla. seni asla kırmam seungmin"
"peki dudaklarım nasıl sence hyung?"
minho aniden duyduğu cümleyle kaşları çatılmış şekilde bakmaya devam etti seungminin güzel yüzüne.
"bilmiyorum ki, hiç tadına bakmadım"
ikili sarhoşluğun verdiği cesaretle konuşuyorlardı şimdi. ikiside ne dediğini anlamıyorlardı, ama anlaşıyorlardı bir şekilde
"bakabilirsin hyung. öpebilirsin. öp beni"
minho son kelimeyi bitirmesine izin bile vermeden dudaklarını önündeki bedenin dudaklarına yapıştırmıştı. ikisi yumuşakça öpüyorlardı birbirlerinin dudaklarını. nefessiz kalana kadar öpüştükten sonra seungmin geri çekilmişti önündeki bedenden.
"dudaklarım nasılmış hyung? beğendin mi?"
düzensiz nefes alış verişi arasında konuşmuştu seungmin. hala ikisi ne bok yediklerinin farkında bile değillerdi."çok beğendim. bağımlısı oldum diyebilirim."
ikili tekrar dudaklarını birleştirdiklerinde nasıl çıkacakları belli olmayan bir çukura düştüklerini bilmiyorlardı daha. şuan hiç bir şeyi umursamadan nefessiz kalana kadar birbirlerini öpüyorlardı.
yarının ne getireceğini şuan düşünmek istemiyorlardı ikisi de. sadece önündeki dudaklara odaklanmışlardı
//
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dear hyung | 2min
Fanfictionseungminin biricik minho hyunguyla o gece yaşadıkları, birbirlerine olan bakış açıları ve "abi-kardeş" ilişkilerini sorgulatmaya yetmişti. texting, düz yazı 2min, jilix, hyunin, changchan