"al seungminnie biraz daha iç istiyorsan"seungmin kendisine uzatılan kadehi alırken sarhoşluktan düzgün görmüyordu bile. yaklaşık iki saat önce jayin teklifi üzerine bir bara gelmişlerdi, şimdi de kendisine uzatılan her içkiyi içmekten mahvolmuş bir haldeydi.
"seungmin iyisin değil mi?"
"hm hm"
"öyleyse gel-"siyah saçlı adamın sözünü seungminin çalan telefonu kesmişti, birkaç saniyelik uğraştan sonra telefonunun çaldığını idrak edip zar zor çıkarmıştı cebinden. minho hyungu arıyordu şimdi. eğer açarsa ona gerçekten çok kızacaktı. ama açmazsa daha da çok kızacaktı. bu yüzden telefonunu gözüne iyice yaklaştırıp açmıştı aramayı
"seungmin nerdesin sen size geldim yoksun annen jayle çıktığını söyledi?"
"hyung" söylediği tek kelimeden bile sarhoş olduğu çok belli olan gencin sesini duyunca minho endişelenmeye başlamıştı. kendisi gibi jayde sarhoş olduğu için ikiside şuan ne yaptıklarını bilmiyordu.
"hyung, şuan bir bardayım ama hangisi bilmiyorym ki. jay sen biliyo musun burayı"
"seungmin kapa şunu gel kucağıma hadi. kim bu şerefsiz ya?" karşısındaki bedenin ağzından çıkanı kulağı duymuyordu. seungmin olumlu anlamda başını aşağı yukarı sallayıp kapatmıştı telefonu hyungunun yüzüne.
minho orada sinirden delirmiş bir şekilde bildiği tüm barları gezmeye başlamıştı. sinirden gözü dönmüştü büyük olanın. eğer o seungmini barlarda ararken seungminin o gencin kucağında sürtünüp mantıksız hareketler yaptığını bilse ne tepki verirdi kim bilir?
seungmin çocuğun kucağında işleri daha da ileriye taşıdığının farkında değildi. belindeki elleri belki de farketmemişti bile.
"jay?"
"seungmin, sus ve anın tadını çıkar sadece"
"ama bu sadece kötü hissettiriyor. ne yapıyoruz ki-"seungminin sözünü kesen dudaklardı. aynı anı yaşadığını hatırlıyordu sanki hayal meyal. ama bu karşısındaki kişi çok yabancıydı şuan ona. geri çekilmişti hemen. o an duyduğu kendi adını haykıran yüksek sesle afallamıştı. minho hyungu koşarak onlara geliyordu. seungmin gözlerini kısıp ne olduğunu anlamaya çalışırken oturduğu bedenin kucağından kalkmış, hatta o bedenin yere düştüğünü anlamıştı zar zor.
minho hyungunu jayin üstünde görünce korkmaya başlamıştı seungmin. birkaç dakika onları izledikten sonra kolunun çekilmesiyle birlikte hızlıca yürümeye başladı minhonun ardından.
arabaya bindiğinde ağlıyordu küçük olan, bu duygu karmaşası ona fazla gelmişti anlaşılan.
"hyunggg"
"ağlama seungmin. şimdi eve gidip uyuyacaksın ve sabah konuşacağız tamam mı. umarım hatırlarsın her şeyi çünkü sana aşırı sinirliyim"
"anlamıyorum ki"
"tamam seungmin sus" deyip konuşmayı sonlandırmıştı büyük olan. yolun geri kalanında arabada sessizlik hakimdi, ara sıra burnunu çeken ve mırıldanan seungmin haricinde.
küçüğünü eve bıraktığında kendi evine gidip sabaha kadar uyumamıştı. o çocuğu seungmini öperken gördüğü anı silmeye çalışıyordu aklından.
"sikerim hyungunu da" diye kendi kendine sinirlenip eline telefonunu almıştı. saatin sabah dört olmasını umursamadan mesaj atmaya karar vermişti seungmine
minho
seungmin ne sikim yapıyordun sen orda tanrı aşkına
(4.17)seungmin
hyung
özür dilerim
(9.45)//
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dear hyung | 2min
Fanfictionseungminin biricik minho hyunguyla o gece yaşadıkları, birbirlerine olan bakış açıları ve "abi-kardeş" ilişkilerini sorgulatmaya yetmişti. texting, düz yazı 2min, jilix, hyunin, changchan