Bu sabah alarmın acı sesiyle uyandım. Saat 7:30. Okula gitme saati. Ah!!! Tanrım!!! Her gün bu işkenceden ciddi anlamda nefret ediyorum. Kitaplar zaten bana gerekli bilgiyi öğretiyor. Neden Okula gideyim ki? Ya da sadece kitaplar beni dış görünüşüme göre yargılamıyor. Bu ihtimalleri kafamdan silip elimi yüzümü yıkamak için banyoya doğru yöneldim. Aynaya bakmamaya dikkat ediyorum çünkü... Bilirsiniz işte şişmanlar genelde çirkin suratlı birisi olur. El- yüz yıkama faslından sonra müthiş gardolabıma baktım... Burası Amerika felan değil tabikide o yüzden forma giymeyi seviyordum. Dar ve vücuduma yapışık olan lakosu giyip üstüne arkası Guns&Roses damgası olan siyah hırkamı geçirdim. Kahvaltı yapmayı sevmezdim bu yüzden giyinir giyinmez elime gelen ilk ''DİYET'' bisküvilerinden aldım. Ailemin aldığı tatsız tuzsuz kup kuru büskivilerden nefret ediyorum. Ama diyet büskivilerinin amacı bu değil midir zaten? Kesinlikkle!
***
Okula doğru geldiğimde içimden küfürler ediyordum. Burası okuldan daha çok ego yarıştırma yeriydi.Ve bu bitmeyen ego savaşları siviller için her zaman kötü olur. Ne yazık ki o sivillerden biride benim !!! Okulun giriş kapısına doğru yönelirken arkamdan iki tane sürtüğün konuşmalarına kulak misafiri oldum. Anlayabildiğim kadarıyla okula yeni bir çocuk gelmiş. Evet geri kalan kısmı beni gerçekten ilgilendirmiyor. Neymiş efendim çok yakışıklıymışta zenginmiş ondan sonracığıma BLAH BLAH BLAH!!! Banane bundan? Bana mı yakışıklı? Bana mı zengin? BANANE BANANE BANANE!!! Sınıfa doğru nihayet geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Çünkü sınıf en üst kattaydı ve benim çıkana kadar imanım gevriyordu. Sınıf kapısını açtım ve her zamanki gibi bir yanı boş ol--- Bir saniye ! Bu da kim böyle? Ve benim sıramda ne arıyor? Bir hışımla sıramın olduğu yere geldim. Kibar bir tavır takınarak '' Şey, galiba benim yerime oturmuşsun acaba yerimden kalkabilir misin?'' dedim. Tamam sıramın diğer yanı boştu ama kimse benimle konuşmaz ve kimse benimle oturmazdı. Orası çantamın yeri. Ve ... OFFF!!! Çocuk bana döndü... Bir dakika bir dakika acaba bu sabah ki şıllıkların bahsettiği çocuk olabilir mi? Tamam yakışıklı olabilir. Hayır kesinlikkle yakışıklı değildi. Dehşet yakışıklıydı!!! Çocuk ağzını araladı ve kelimeler birer birer ağzından döküldü '' Tek boş yer burası ve bende buraya oturdum. Rahatsız olduysan eğer başka yere geçebilirsin'' dedi. Başka yere mi? Başka yer ha? Derin bir soluk aldım ve konuşmaya başladım '' Şu azman sınıfa bir bak sence başka boş yer bulabilir miyim? Ayrıca yeni gelen sensin ve senin ikilemen gerekir '' dedim. Çocuk '' Desene sıra arkadaşı olduk o halde '' dedi. Oflaya puflaya yanına oturdum. Çantamı yere koydum. Bir el yanıma doğru yaklaştı '' Ben Cankat'' dedi. Cankat'ın eli havadaydı ve ben hala sıkmamıştım. Bozuntuya vermeden ve tüm soğukkanlılığımla '' Memnun oldum'' diyip uzun parmakları ile benim tombul ve kısa parmaklarımı buluşturdum. Şu an cidden çok sinir bozucuydu. Ve biraz şaşırarak '' Adın yok mu yani senin'' dedi. Gözlerimi devirdim,dişlerimin arasından adımı söylerken ıslık gibi çıkmıştı ''Deniz'' dedim. Tam bir şey söyleyecekken sınıfın kapısı aralandı ve öğretmen içeri girdi. Ders Matematik!!! Pazartesi sabhları neden sürekli matematikle başlamak zorundaki? Şu koca hafta sonunda kel ve kısa matematik öğretmenimiz olan Turgut Hoca'yı hiç özlememişim. Çünkü Cuma günü de matematik vardı. Ve biliyor musunuz Cuma günün güzelliğini matematik dersini koyarak bozuyorlar. Matematik haricinde her konuda iyiydim. Aslında matematik benim için alfabe araya girdikten sonra bitmişti. Matematik dersi göz açıp kapatıncaya kadar bitmemişti hala lanet fonksiyonlardaydık ve dersin bitimine daha 15 dakşka vardı. Ben ise dersi dinlemeyip en sevdiğim grup olan ''Guns&Roses'' ın simgesini matematik defterime çiziyordum. Cankat,yarım kalan cümlelerini tamamlamak için tekrar konuşmaya başladı. ''Biliyor musun?'' dedi. ''Benimde en sevdiğim grup Guns&Roses. Eğer istersen sana tişörtlerinden getirebilirim''dedi. Onun söylediklerini umursamıyordum. Hem ayrıca tişörtlerinden alsam ne olacaktı ki? Bu yağ fıçısı gibi olan bedenime uyacakmıydı sanki. Üstümdeki hırkanın büyük bedeni için adeta savaş vermiştim ve almıştım. Üstelik bu hırka sadece basit bir hayran şeyi değil yüzüm dışında neredeyse tüm kusurlarımı kapatıyordu. Tişörtü alarak kendimi ifşalamak istemiyordum. Cankat ise bir kaç sefer dönüt bekliyormuşçasına yüzüme baktı. Ben ise konuşma çabalarına karşılık vermiyordum. Çocuk 15 dakika içerisinde nerdeyse donuna kadar her şeyini anlatmıştı bana. Favori takımının '' FENERBAHÇE'' olduğunu, en sevdiği yemeğin etli pilav olduğu, favori kitabının Dan Brown'dan Melekler ve Şeytanlar olduğunu, en sevdiği aktör ve aktrist olan Jeneffer Lawrence ve Johny Deep olduğunu, en sevdiği şarkıcının Lana Del Rey olduğunu ve hatta konserine gidebilmek için üç bayonca okuldan sonra bir işte çalıştığını, en çok gitmek istediği olan Hollanda'yı söyledi. Ya bence çok saçma sen zengin bir çocuksun neden fakirlerin ilgi duyduğu şeylere sen de sulanıyorsun ki? İstesen Lana'yı iki kere satın alırsın. Buluşmak istesen Johny ile de buluşursun. Ve Hollanda mı? Cidden mi? '' R u fucking serious Meeeeeennn?'' Yapmaa!!! Sen zenginsin manyak mısın? Amerika ve İngiltere gibi yerleri tercih etmen lazım. Etli pilav mı? E-T-L-İ P-İ-L-A-V ? Yok artık? Oğlum manyak falan mısın sen? Senin en favorii yiyeceğin ıstakoz falan olmalı. Ve senin gibi tiplerin kolejlerde sürtmesi gerekmez mi? Neden bizim okul bahsetsene biraz? Tabikide bunların hepsini içimden dedim. Yüzüne söylemeye götüm yemezdi. Tüm umursamaz tavrımla '' Alınma ama gerçekten umrumda değil'' dedim. Ağzımdan bir anda çıkıvermişti.Söylediğim anda gerçekten çok pişman olmuştum ama yapılacak bir şey yoktu. Cankattan hiç beklemediğim bir tavırla karşı karşıya kaldım. Gülüyordu. Evet. Manyak Manyak gülüyordu. ''Gülmek en iyi maskedir'' diye duymuştum.Belki de bozulduğu için gülüyordur ya da ne biliyim tepkim komik gelmiştir diye düşündüm. Ancak Cankat işin dozunu çok fazla kaçırmaya başladı ve öyle bir komik kahkaha patlattı ki hala ısrarla soru çözmekte olan Turgut Hoca ve tüm sınıf dahil olmak üzere bize baktı. İnsanların merak dolu bakışlarından her zaman nefret etmişimdir. Turgut Hoca '' Bir sorun mu var acaba? Bu kadar komik olan ne? Hayır yani komik bir şey varsa söyleyin bizde gülelim'' dedi. Ya Allah aşkına sanki komik olsa bile gülecekseniz de hala mizah mizah diye dolanıyorsunuz Hocam yaa. Böyle yerin diplik olan konularda asla konuşmazdım ve kalın etli butlu bacaklarım istemsizce titremeye başlardı. Benim yerime Cankat konuştu '' Bir şey yok hocam aklıma komik bir anım geldi ve güldüm sadece'' dedi. Turgut Hoca '' Böyle komik anılarınızı aklınıza getirmemeye çalışıp derse odaklanmanızda fayda var '' dedi.
Ve zafer çığlıkları duyuldu... Çalıyordu işte ... Beklenen özlenen sevgili ... OKULUN TENEFÜS ZİLİ ÇALIYORDU...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişko Patates Yarım Kilo Domates
ChickLitŞişman bir kızın dar dünyasının geniş bedeniyle olan savaşı. Masum bir hoşlantı, getirileri ve götürüleri. Peki bir gün bedeniniz sizi yarı yolda bırakırsa? Sevdiğiniz insanın bedeni git gide büyüse yine de onu sevmekten vazgeçer misiniz?