Skype üzerinden hala görüşüyorduk. Sanırım anlatma sırası bendeydi. Benden önce davranan Cankat hikayemi sordu. ''Peki ya senin hikayen ne?''dedi. Başladım anlatmaya. ''Şu yaşıma kadar nerdeyse her anımı hemen hemen hepsini hatırlıyorum. Peki hala başlayayım. Dokuz yaşımdayken ilk defa bir pantolona sığmamıştım. Annemler ilk başta bunu önemsemeyip konuyu rafa kaldırmışlardı. Ancak yaşım ilerledikçe bedenimde büyüyordu. Uzun zaman önce rafa kaldırılan konu tekrar önüme konuluyordu. Benim senin ki gibi ailemle zıt düştüğüm pek konu yok. İkisini de severim. Zaten üzülmesinler diye hiçbir şey anlatmıyorum. Anlayacağın hepsi içimde kalıyor. Ama kilo konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Her neyse. Giderek aldığım kilolarla beraber saçlarımı da kaybetmeye başladım. Kilom dışında her şeyi kaybediyordum. Küçük çocukların hep alay konusu olmuştum. Bazen sokakta yürürken çok fazla çocuk varsa etrafta sırf dillerine düşmemek için yolumu değiştirdiğimi bilirim ben. On beş yaşıma geldiğimde artık kendimi kusturmaya başladım. Bunu her yemek yedikten sonra yapıyordum. Parmağımı ağzımın içine sokup kusuyordum. Böylece vicdan azabı çekmiyordum. Ya da ne bileyim kendimden iğrenmiyordum. Zamanla midem alt üst oldu. Ve ben sürekli kendimi çirkin buldum. Hep çirkin hissettim. Aynada yüzüme bakıp küfrediyordum. Binlerce tedavi deneyip hiçbir sikim fayda etmeyen dökülen saçlarımla ve lanet kilolarımla sürekli dalga geçiyordum kendimle. Çünkü beni hiçbir kelime güzel hissettirmedi bugüne kadar. Ya da birileri güzel hissettirmedi. İnsanlar istedikleri kadar teselli amaçlı bana ''Yok sen güzel kızsın'' demesin. Ben aynaya baktığımda çirkin bir surat görüyorsam onların söyledikleri pek işe yaramıyor açıkçası.. Mesela ben kıyafet bakmak için bir mağzaya girdiğim zaman orda rahat olamıyorum. Sürekli xl veya xl nin büyüklerine bakıyorum. Güldüğüm zaman ''Ulan gıdım çıkmış mıdır acaba?'' demekten kendimi alamıyorum. İnsanların içinde yemek yiyemiyorum. Çünkü onların iç seslerini duyuyorum. Ben kendim olamıyorum Cankat! Çünkü ben şişmanım anlıyor musun? Ben bidon gibiyim. Şişko bir patatesim çünkü ben. Bu yüzden yanıma kimseyi yaklaştırmıyorum. Sırf bedenimden dolayı aşık olmaktan korkuyorum ben. Beni beğenmeyip terk ederler diye kimseye bağlanmıyorum. Hoşlandığın biri olmayınca da kaybetmekten korkmuyorsun. Aslında sorun bir neden değil. Sorun benim! '' dedim. Bunları ağlayarak söylemiştim maalesef. İnsanların önünde ağlamaktan nefret ediyorum. Beni aciz görüp acımalarına da ayrı bir sinirim. O sinir bozucu sessizlik hala devam ediyordu. Cankat''Ağlama Deniz! Lütfen ağlama canım yanıyor!''dedi. Ellerimle göz yaşlarımı sildim, başımı kaldırıp Cankat'a baktım. ''Ağlamıyorum ki'' dedim. Suratıma sahte bir gülümse koymuştum bunu söylediğimde. ''Evet işte böyle bir hikayem var benim''dedim. Artık kabullenmiştim. Kilolarımla barışık olmak zorundaydım. Konuyu bir an önce değiştirmek istiyordum. Cankat''Deniz, sana önemli bir şey söylemem lazım''dedi. ''Evet,seni dinliyorum''dedim. Cevap yok. Bir iki kez daha sordum yine yok. Ben de üstelemedim. ''Acaba yarın bir şeyler yapar mıyız?'' dedi. Şaşırmıştım. ''Neden olmasın ''dedim. Güldü. Güldüm. Kapının çalmasıyla ortam kayboldu. Kapıya bakacağımı söyledim. Gelen annemdi. Hoş geldin dedikten sonra yukarı kata çıktım. ''Cankat, gerçekten güzel bir sohbetti, Şimdi sakıncası olmazsa ben kapatıyorum'' dedim. Konuşmasına fırsat vermeden kapattım. Beni bir buluşmaya davet etmişti gerçekten. Sevinç dansımı yaptım. Hunharca oynuyordum. Ah! Neşesi Yeter Be...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişko Patates Yarım Kilo Domates
ChickLitŞişman bir kızın dar dünyasının geniş bedeniyle olan savaşı. Masum bir hoşlantı, getirileri ve götürüleri. Peki bir gün bedeniniz sizi yarı yolda bırakırsa? Sevdiğiniz insanın bedeni git gide büyüse yine de onu sevmekten vazgeçer misiniz?