Bu kitap, bu ay aramıza katılacak olan biricik yeğenim Bora'ma ithafen.
---
Umudunu kaybedenlere...
---
Saye'ye, Arya'ya, İrem'e, Su'ya, Tüm Zorbalp Ve Ezikleri grubu üyelerine, ve Tüm Sessiz Hikayeler Discord Üyeleri'ne İthafen.
Sizleri seviyorum.
---
Giriş
“Onundur camdan mavi gözleri,
Gökteki bulutlardan yaratılmış kalbi,
Altından daha sarıdır saçları,
O geldiğinde, kendisi bulacaktır kendini,
O ki, asıl tahtın gerçek sahibi.”Kraliçe Tiny'nin dalgalı upuzun ve simsiyah olan saçları ıkınmaktan kraliyet hamamının beyaz mermerlerine yapışmıştı. Kraliçe bundan önce üç çocuk daha doğurmuştu ancak en zorlusu buydu, yaklaşık bir buçuk saattir hamamda delicesine ıkınıyordu, hatta bir ara kendisini sıkmaktan kafasındaki damarlardan birisinin patlayacağını bile düşünmüştü. Ancak bu bebek onlara uğur getirecekti, herkes bunun böyle olduğunu düşünüyordu. Bunun sebebi eski bir inançtan kaynaklanıyordu, bu inanca göre bir bebek ne kadar zor doğar ise o kadar uğur getirirdi. Sonuçta hiçkimse bebeğinin uğursuz olduğunu düşünmek istemezdi.
Yuvarlak hamamın orta bölgesinde uzanan Kraliçe'nin yanında iki ebe dururken hamamın duvarlarına kendilerini dayayan ve el ele tutuşup ilahi söyleyen onlarca rahibe vardı. Her biri tek bir ağızdan aynı ilahiyi söylüyordu.”Tanrı'nın bir hediyesi, o tahtın yeni varisi. Belki bir savaşçı, belki de bir bilge, şüphesiz o Tanrı'dan bir lütûftur bizlere.”
Bu, yüzyıllardır her kraliçe doğum yaparken söylenilen kutsal bir ilahiydi. “Kraliçem, çok az kaldı. Lütfen biraz daha dayanın.” Dedi ebelerden birisi. Bunu duyan baş rahibe eliyle ilahi söyleyenlere eliyle seslerini yükseltmeleri için işaret verdi, işareti anlayan rahibeler seslerini yükselterek kutsal ilahiyi söylemeye devam ettiler.
Melodi eşliğinde söylenen bu dinlendirici ilahi Kraliçe Tiny'nin durumunu asla kolaylaştırmıyordu. Kraliçe hâlen ter ve stres içerisinde acı çekerek bebeğini dünyaya getirmeye çalışıyordu.
İlahiler, ıkınmalar ve bağırışlar bir süre daha devam etti ancak sonrasında hepsi duruldu. Ebe, doğan çocuğu hamamın en orta yerinde herkesin görebileceği şekilde havaya kaldırdı ve minnacık bebeğin tiz ağlaması tüm hamamı doldurdu. Bu anda ağlayan tek kişi yeni doğmuş prens değildi, Kraliçe de oğluyla birlikte ağlıyordu. Bu sırada tüm rahibeler kollarını birbirinin beline sarıp hafifçe sallanarak yeni ilahiler söylemeye başladılar.
İlahiler söylenirken bir yandan da ebeler bebeğin sağlıklı olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Bebek oldukça sağlıklıydı, ancak sağ avucu kapalıydı ve bu durumda bir şeylerin kesinlikle ters gittiği barizdi. Ebe hiçkimseye fark ettirmeden bebeğin sağ elini Kraliçe Tiny'e gösterdi. Kraliçe, yüksek bir ses ile “Ben ve Letya harici herkes dışarı! Hemen!” diyerek emir verdi, birkaç saniye içerisinde hamamda sadece Kraliçe ve Letya isimli ebe kalmıştı. Ebe Letya, bebeği Kraliçe’nin kucağına verdi. Bebeğini ilk defa elinde tutan Kraliçe’nin heyecan yaşamasına fırsat yoktu. Kraliçe sağ elinin baş parmağını bebeğin alnına koyup sesli bir şekilde dua okumaya başladı. Bu sırada ebe sakince bebeğin avucunu açtı. O andan itibaren koca bir sessizlik belirdi, gördükleri şey umduklarının tam tersi en çok korktuklarıydı. Bebeğin avucu kan doluydu. Herkes bunun anlamını biliyordu. O beklenen prensti, o yenilik yaratacak olandı. Onun tahta çıkması krallık için yepyeni bir başlangıç demekti, ve o birçoğunun sonunu getirecekti. Ebe hiçbir şey demedi, yandaki çeşmeden akan ılık suyu kaseye doldurdu ve bebeğin elini yıkadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ares'in Doğuşu
Mystery / Thriller"Onundur camdan mavi gözleri, Gökteki bulutlardan yaratılmış kalbi, Altından daha sarıdır saçları, O geldiğinde, kendisi bulacaktır kendini, O ki, asıl tahtın gerçek sahibi."