like you've never been loved

57 5 4
                                    

felix'ten

Ceketimi alıp evden çıktıktan sonra yağan yağmuru bile fark etmeyecek kadar keyifliydim. Changbin, pek çok erkeğin özeti ama bir o kadar onlara benzemeyen Seo Changbin..
Şimdi de onun evine gidiyorum. normalde olsa bu yağan yağmur saçımı bozacak diye evden çıkmam ama şu an tek istediğim hedefime bu kadar yakınken kaybetmemek.

(yazar)

Felix çok rahat bir tavırla zili çalıyordu. apartmanın içinde kapının açılmasını beklerken dağılan saçlarını düzeltmiş ve üst üste zile basmıştı. changbin nihayet kapıyı açtı. duştan yeni çıkmış,-beline havlusunu sarmış- nadiren kullandığını gözlüklerini takmış şaşkınlıkla kapıdaki sarışını süzüyordu.

"içeri davet etmeyecek misin?"

changbin afallamış gibiydi.
"yok gel tabi içeri" dedi kenara çekilirken.

Felix salonu süzdü. oldukça sade olan evinde tek değişiklik koltuğun üzerindeki bira şişeleri ve yarısına gelinmiş bir şişe pembe şarap.

"hayret sen-şarap?" dedi felix alay eder gibi. Sonra changbin'e fırsat vermeden konuştu, "üstüne bir şeyler giy, hasta olursun."

Changbin küçük çocuk gibi sözünü dinliyordu. Felix ceketini sehpanın üzerine bıraktı yarım kalan şarabı bardağa koymadan iki üç yudum alacak kadar içti. Normalde olsa changbin'e kızar evini toplamaya çalışır onunla ilgilenir hatta şu an çay yapar ve changnin'i istemeyeceği kadar ilgiye boğar. ancak şu an o felix gitmiş yerine bambaşka biri gelmiş gibiydi. Changbin'e garip gelen şey bu da olabilirdi -tabii çakırkeyif olmasa-

nihayet üstünü giyinmiş elinde havluyla saçını kurutuyordu. Felix'in yanına oturdu.
"gelmezsin diye düşünmüştüm."

"gidebilirim istersen diyeceğim ama bu senin için bile fazla kaba bir hareket olurdu."

"bi şey mi oldu" changbin gerçekten şaşkındı.

"bi şey mi olması gerekir?" felix changbin'in burnunun dibindeydi resmen.

"hayır şaşırdım sadece, su ister misin?" changbin yerinden kalkmaya bahane arıyordu.

"su için gelmedim Seo." yeni bir hitap şekli..
felix bir elini Changbinin omzuna koydu diğer eliyle burnunun ucuna düşmüş gözlüğü düzeltti.

"sana sadece tek bir soru sorucam rica ediyorum yalan söyleme"

"tabi sor"

"aniden kalkıp gitmenin sebebi ben miydim benim senin üzerindeki etkim mi?"

"derken?" sanki aniden kendine gelmişti. geriye doğru kaydı.

"açık ve net." Felix yerinden kalkıp bira şişelerini topladı. "ben şu an gerçekten burdayım." elindekileri salladı işaret eder şekilde
"bunların oyunu değilim."

"ya olsaydın?" changbin yerinden kalktı.

"nasıl yani?"

"şişelerin oyunu olsaydın diyorum nolurdu biliyor musun?"

felix elindekileri bıraktı. bi elini omzuna attı -parmak uçları boynuna değiyordu-

"bilmem, nolurdu?"

changbin felixi belinden tutup bi adım yaklaştı, birkaç saniye gözleri ve dudakları arasında git gel yaptıktan sonra dudakları son durağı oldu. sakince bir o kadar naifçe öpüyordu felixi. karşılıksız da kalmadı zaten, birbirleriyle senkronize bir şekilde koltuğa geçtiler.

•••••••••••••••••••
subattan sonra yb🥰
bi bunlari okuyun sonra soz hyunin kismini yapcam

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

friendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin