Derin bir nefes aldım. En fazla ne olabilir ki. Bağırır çağırır kovar beni. Keşke başka çarem olsa ama yok. Doğru düzgün tanımadığım bu adamın dışında çare yok.
Koridordaki pencereden süzülen gecenin soğuk havası tenimi ürpertirken tıklattım kapıyı. Çok geçmeden sesi duyuldu "Gel"
Bu saatte uyumamış olmasını sonra sorgulardım. İçeri girdim. Geniş odaya sadece baş ucundaki abajurun ışığı yayılıyordu. Çoğu yer karanlıktı. Elim kontrolsüzce odanın ışığını açtı. Karanlığın kaybolmasıyla rahatladım biraz olsun.
Beni görünce şaşırdı. Bu saatte odasında ne aradığımı düşünüyor herhalde. Kulağındaki kulaklıkları çıkardı. "Ne oldu?"
Göz yaşlarım benden habersiz ortaya çıkarken çekingen sesimle konuştum "Karanlıktan korkuyorum ben. Seninle uyusam olur mu? Bu gecelik."
Duygularını hep saklamaya çalışan benim gibi biri için pek kolay bir itiraf değildi. Belki yalan söylesem daha iyi olurdu. Ama hiç gücüm yoktu yalana.
"Nasıl korkuyorsun?" Kaşları çatıldı artan şaşkınlığıyla. Bu yaşta bu durumda olmayı ben de garipsiyordum.
Yaşları parmak uçlarımla silmeye çalışırken "Dinlemek istiyor musun?"
Uzandığı yerden doğruldu tam oturur pozisyona gelip ayaklarını yerle buluşturdu. Yanındaki boşluğa vurup "Gel otur, anlat"
Dediğini yaptım, oturdum yanına. "Aslında bu eve gelmeden önce annemin yanına giderdim korkunca. Zor da olsa uyurdum onunla. Ama şimdi gidemem."
Gitsem ne olacak ki. Yeni bulduğu kocasının yanından kalkıp korkak kızıyla ilgilenmesini hiç beklemiyordum ondan.
"Yarın okula gitmek zorunda olmasam ışığımı açıp sabahın olmasını beklerdim. Gün doğunca da uyurdum. Ama şimdi onu da yapamıyorum"
Birkaç kez yaşamıştım bunu da. Sabah olunca azat ediliyordum sanki. Bütün o karamsarlık yavaş yavaş çekiliyor yerine şiddetli bir baş ağrısı bırakıyordu sadece.
Ne kadar çaresiz olduğumu anlasın diye anlatıyordum bunları. Birisine kendimi acındırmak, yardım dilenmek en son isteyeceğim şeydi. Ama korkarım ki şu an bunu yapıyorum.
Bakışlarım önümdeki gardıroptaydı. Yüzündeki herhangi bir olumsuz ifadeyi görmek istemiyorum.
Zihnim yorgunluğa bulanmışken kendimi anlatmaya çalıştım. Ne yaşadığımı ne hissettiğimi anlasın istedim.
"Hep olmuyor bu. Bazı şeyler birikiyor sanki içimde. Kötü hisler, düşünceler, sözler. Sonra bi' gece hepsi birden zihnimi işgal ediyor. Düşünmemeye çalıştıkça daha çok düşünür halde buluyorum kendimi. Yatağımda dönüp duruyorum sıkıntı içinde. Gittikçe geriliyorum, başıma ağrılar giriyor."
Sessiz göz yaşlarım devam ediyordu. Artık benim kontrolümde değildi. Birisine içimi açmaya çalıştığımda ortaya çıkıyorlardı. Elimden gelen tek şey çaresizce silmekti. Yerine yenilerinin geleceğini bile bile.
"En ufak sesten ürküp küçük karaltılardan korkuyorum. Acaba bu sefer oluyor mu diyorum."
Meraklı sesini duydum. "Ne oluyor mu?"
"Ruhum bu yalnızlığa dayanamayıp hayali arkadaşlar yaratacak mı benim için? Delirecek miyim? Bunları düşünüyorum. Bunun olmasından çok korkuyorum ben Mert."
Bazen gerçekten bu dünyaya neden geldiğimi anlayamıyordum. Kimse beni umursamıyordu ki. Ne bir arkadaşım vardı ne de nasıl olduğumu önemseyen birisi. Annemse sadece sorun çıkarmadığımda severdi beni.
