3

13 0 0
                                    

"Abimlerin beni parktaki çardaklara çağırması yüzünden hızlıca gömlek ve pantolon giyip evden çıktım. Minho ile en son konuştuğum günün üzerinden 4 gün geçmişti.

Çardağa gitmeden önce markete gitmiştim ve çikolata ile elmalı soda almıştım. Sonrada parka doğru yürümüştüm. Yola o kadar odaklanmıştım ki yanıma yaklaşan Sunoo'yu farketmemiştim. "Hyung?"

"Hm? Sunoo nasılsın?" Ona gülümseyerek baktım. Tatlı çocuktu.

"İyiyim hyung... Şey, bu zarfı sana vermemi istediler."  Elime bir zarf tutuşturup, koşar adımlarla yanımdan uzaklaşmıştı. Zarfa baktım, tam okuyacaktım ki abim aradı. Zarf konusunu kafamın içinde kenara itip sadece abimlere odaklanmıştım.

Hızlıca çardağa doğru yürüdüm ama kimse yoktu. Etrafa sadece kuş sesleri ve küçük çocukların kahkahaları yayılıyordu.

"Şaka mı yapıyorsunuz lan bana?" Etrafa bakmıştım ama görünürde tanıdık kimse yoktu. Bir an yanlış yere geldiğimi düşünüp tereddütle telefonu elime aldım ve abimi aradım. Sonra da arkama döndüm. Minho, abim, Seungmin, Changbin hyung, Hyunjin, Jeongin ve çilli bir çocuk vardı. Bizim okuldan Felix'ti sanırım..

Abimin elinde üzerinde birkaç mum ve benim fotoğrafımın bulunduğu bir pasta gördüm. Doğum günümdü bugün. Minho'ya heyecanla bakmıştım ama o ciddi bir şekilde bana bakıyordu.

"İyiki doğdun sincap!!" Hafifçe gülümseyip mumları üflemiştim. Herkes alkışlayınca memnun bir şekilde abime baktım.

Ama aksine o hafifçe gülümsese de ciddi bir şekilde bana bakıyordu. "Yüzünü sonra konuşacağız Jisung." Ofladım ve dudağıma dokundum.

"Jake beni dövdü abi" diyemezdim sanırım. Masaya oturmuştum ve zarfı masaya koymuştum. Minho'ya sonra da diğerlerine baktım.

"Yüzüne ne oldu Han-ah?" Seungmin dudağıma dokununca ona baktım. Yutkundum ve bakışlarımı kaçırıp çardağın bozuk lambasına baktım. "Merdivenden düştüm."

Gözüm Minho'ya kaymıştı. Ciddi ve hafif sinirli bir şekilde bana bakınca yeniden gözlerimi kaçırdım. "Merdiven gözüne yumruk attığı için mi morardı göz çevren?"

Ona dönüp aval aval baktım. "Yalan söyleme Han." Başımı eğmiş ve oflamıştım.

"Bu zarf ne?" Felix sormuştu.
"Bilmiyorum, Sunoo verip gitti birşey demeden" Abim pastaları dağıtıp zarfı eline aldı. Zarfı yırtıp mektubu okudu sessizce.

Mektubun iyi haberden yoksun olduğunu abimin aniden ciddileşmesiyle anlamıştım.

"Jisung, lakabı B. olan birisini tanıyor musun?"
Düşündüm bir süre ama aklıma kimse gelmemişti. Abime hayır anlamında başımı sallamış sonra da Minho'ya bakmıştım.

"Nolmuş ki hyung?" Jeongin'e bakmadan önce bize yaklaşan Jake ve arkadaşlarına baktım. Acaba onların mı işiydi? Ayağa kalkıp onların önüne geçtim ama Minho önüme geçmişti.

"Minho, çekil. Zarar göreceksin"
"Sen zarar göreceğin kadar görmüşsün. Bırak biraz da biz zarar görelim." Ona bakakalmıştım. Kalbim çarpmıştı anlık heyecandan. Tabii sonra da endişeden.

Minho yumruk yemişti yüzüne. Sonra da olaya abimler karışmıştı. Korkarak geri çekilmiştim hemen. Kalbim çok hızlı atıyor, ellerim titriyordu. Seungmin'e sarılmıştım, kavga ve bağırışlardan ziyade kulağımda fısıltılar yükseliyordu. Bulanık görüyordum.

Birden birisi beni kolumdan tutup kendisine çekti. Gözlerimi silip o kişiye bakmıştım, Jay'di. Kendisini bana bastırıp sırıtarak abimlere bakıyordu. Ondan kurtulmaya çalışıyordum ama beni sıkıca tutuyordu.

Daha sonra belime kemer bağlayıp sıkmasıyla acıyla inlemiştim. Her yerim ağrıyordu ama sadece kulaklarımı sımsıkı kapatarak Minho ve abime bakıyordum. "Bu küçük sincabımız ne kadar da hassasmış böyle"

O sırada da Changbin hyung sanırım arkadan yaklaşmış ve beni Jay'den kurtarmıştı. Zaten sonrasını da hatırlamıyordum.

Uyandığımda benim evimdeydik. Felix dışındaki herkes buradaydı. Hareket etmeye çalışırken inledim acıyla. Belimde kemerin izi kalmıştı ve acıyordu. Abime baktım yanımdaki koltuğa oturmuş mektubu okuyordu yine.

Birşey demeden mektubu ondan alıp sessizce okumuştum.

"Sevgili Jisung,
Öfke, bazen kayıp bazen de kalp kırığıdır. İğne ise bir zehirdir. Batırdın mı yayılmaya başlar.
Sırlar ise bir gerçektir, bazen senin peşini bırakmaz... Hatanı telafi etmek istiyorsan 23 Eylül'de, Seul'de eski hastanenin arkasında ki parka gel.
Sevgili B. den...

14/09/2019"

"Bu ne" diyebilmiştim sadece. Kalbim kulaklarımda atıyor, aynı zamanda fısıltılar yeniden yükseliyordu. Ayağa kalktım ve sonra balkona çıktım sessizce. Ben hâlâ bir katildim değil mi?

Umutlanmıştım ama herşey yalandı değil mi?
23 Eylül... Onları öldürdüğüm gün... O kişinin yanına gitmezsem onlar yine mi ölecekti?

Umursamadan gidip Minho'nun elini tutmuş ve onu odama götürmüştüm. Sonra da ona tüm hayatımı anlatmıştım. Onu öldürdüğümü, sevgili olduğumuzu, psikolojik rahatsızlığı olan bir hasta olduğumu...

Ve o sadece dudaklarımı öpmüştü...

Gözlerimden yaşların süzülmesine izin verdim ve ona sarılıp omzunda ağladım. Ağladım ve senelerin özlemini çıkardım. Biliyorum, bu defteri kapatıp gerçekliğe dönecektim. Minho'da biliyordu.
Fısıltılar yine yükseldi. Daha çok ağladım.

Düşünsene, sarılmak için bir hayale ihtiyaç duyuyorsun. Ne kadar da acı verici..."

-Sayfa 6

16 | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin