0.1

53 5 3
                                    

Gözümü yaklaşık üç sene önce, henüz tanışmadığımız zamanlarda açtım.

"Hey, bu yeni kız mı?"

"O oldukça güzel görünüyor."

"Osaka'dan buraya tam burslu geldiğini duydum."

Görmezden geldim; benim için kolaydı, görmezden gelmek.

Müdürün odasına girdiğimde görüş açıma giren çocuğu tanıdım. O kahve saçlar ve kırmızı gözler tanınmayacak gibi değildi.

Ouzou.

Ryuuji'nin hiç tanımadığım diğer üçüzü.

Gözleri kardeşlerininkine çok benziyordu ama içinde Ryuuji'nin nazikliğine ya da Kota'nın soğukluğuna sahip değildi. Alaycılığı ise dibine kadar hissedebiliyordum.

Onun hakkında pek bir şey bilmiyordum. Shou, Kota'yla Ryuuji'ye birbirlerine oldukları gibi yakın olduğunu ve ölümünün ikisinide çok sarstığını söylemişti sadece.

Ölürler dünyasını görebilirdim. Akıl sağlığım için çok yapmamaya çalışıyordum ama yaptığım sürede de kardeşlerinin başında bekler ve benimle hiç bir iletişime geçmezdi. Onun utangaç biri olduğunu düşünmüştüm ama gözlerinde gördüğüm muziplik parıltısı aksini kanıtlıyordu.

Onun gözlerine bakmayı kesip önüme döndüm ama anlaşılan onun gitmeye niyeti yoktu. Tam tersi pür dikkat beni izliyordu.

"Görevli öğrenciyi çağırdım, birazdan gelir. Okulu sana gezdirip sınıfını gösterecektir. İyi dönemler dilerim, Takatou."

Başımı sallayıp eğilerek kabul ettim. Geldiğimden beri bir baş selamı bile vermeden beni izleyen Fruya ağzını açmaya karar verene kadar çıkmaya hazırdım.

"Okulu ben gezdirebilirim, Kocho-san."

Kırmızılı gözleri bana döndü. "1-A'dasın değil mi?"

Derdi ne bunun?

Onunla konuşmanın Ryuuji'ye ulaşmanın anahtarı olacağını bilerek onaylayan bir mırıltı çıkardım.

"Madem Fruya-kun öyle istiyor." Başarılarından dolayı lisede kaba tavırlarına rağmen öğretmenler tarafından oldukça sevildiklerini biliyordum.

"Adın ne?" Müdürün odasından çıkar çıkmaz sordu. Ani atılganlığı beni şaşırtsa da pek bir tepki göstermedim.

"Birine ismini söylemeden adını sormak kabalıktır." Yürümeye başlarken ona yandan bir bakış atarak söyledim.

Gevşek bir tavırla ellerini cebine attı ve başka tarafa baktı. "Tamam, tamam. Kusura bakma, benim hatam."

Yeniden bana döndü. "Ouzou Fruya. Ya sen?"

"Erika. Erika Takatou."

Yüzünde bir sırıtma belirdi. "Memnun oldum, Takatou. İçimden bir ses seninle çok eğleneceğimizi söylüyor."

Ne garip benim içimdeki seste tam tersini söylüyor.

"Hmm" tarzında bir mırıldanma çıkardım ve başka bir söylemedim.

Ouzou hakkında bu kadar düşünmem hayra alamet değildi.

|Sein|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin