giriş ve anlam yükleme hastalığı

29 9 4
                                    

Merhaba. 

Başlamadan önce senden bir ricam olacak. Eğer kendinde kendini bulma gücünü hissetmiyorsan lütfen buradan sonrasını okuma. Eminim kendini hazır hissettiğinde yollarımız tekrar kesişecektir. Eğer hazırım diyorsan da senden isteyeceğim bir şeyler olacak:

 Öncelikle kendine karşı dürüst olmanı istiyorum; hayatta koşulsuz şartsız dürüst olman gereken tek kişi kendinsin çünkü. 

İnanmanı istiyorum; başlarda inanmak herkes için kolay  olmadığı gibi, her şeye inanmak da doğru değildir. Ben zaten bana değil kendine inanmanı istiyorum.

Cesur olmanı istiyorum; cesaretini her kaybettiğinde  her gün aldığın sayısız nefesi hatırla, Çünkü yaşamak cesaret isteyen bir deneyimdir.

Son olarak kabullenmeni istiyorum ki bu en zoru; bazı şeyleri gerçekten de değiştiremezsin, Sadece kabullenmeyi öğrenerek onlarla yaşamayı başarabilirsin.


   Beynimizle algıladığımız her şeyin göreceli olabilme ihtimalini hiç düşündün mü? Kırmızı renk bile göreceli olabilir. Mutluluk, hüzün, sevgi...Peki ya bir insan göreceli olabilir mi? İnsan dediğimizde hepimizin aklında aşağı yukarı aynı şey canlanıyor olmalı. Ama insan bile görecelidir. Çünkü insan dediğimde senin aklına genç bir erkek gelirken benim aklıma küçük bir çocuk gelebilir. Bu yüzden 'her insan özeldir' cümlesi de oldukça görecelidir. Nefes almış veya almaya devam eden her insan benzer yollardan geçer; ana caddeler aynıdır ama ara sokaklar kesinlikle kişiye özeldir. Sen hem oldukça özel, hem de oldukça sıradansın. Burada görmeni istediğim tek şey, bunun aslında hiçbir önemi olmadığı. Kırmızıya kırmızı demek için onun soluk ya da parlak bir kırmızı olması nasıl önemli değilse, senin insan olduğunu söylemek için özel ya da sıradan olduğunu belirtmek gereksizdir. Bu yüzden ne 'sen çok özelsin' lafına kanıp egonu beslemene, ne de 'sen de herkesle aynısın' lafına oturup üzülmene gerek vardır. Kendini olduğun  gibi kabul etmenin yolu da bu düşünce tarzından geçiyor desem pek de şaşırmazsın herhalde.

İnsanoğlu olarak her şeye fazla anlam yükleme hastalığımızın olduğu aşikar bir gerçek iken, çok az insanın bunun bir hastalık olduğunun farkında olması aslında gerçekten trajik bir durum. Peki neden her şeye anlam yüklemek bizim için bu kadar önemli? Beynimizin yaratılışı gereği sahip olduğu basit bir ihtiyaçtan ötesi olmayan bu davranış, aslında 'insan beyninin lanetlerinden biri' olarak sayılabilir. Çok fazla felsefesine girmek ve kafanı karıştırmak istemiyorum, bu yüzden bizi asıl ilgilendiren kısma geçeceğim. Şimdi bu doğal ama insanı yoran davranışın beynin diğer lanetleri gibi ruhumuz için hiç sağlıklı olmayışına dikkat çekeceğim biraz. İnsanın en büyük zaafı duygularıdır, duygular da anlam yükleme davranışının akabinde ortaya çıkar. Bu basit denklemin bize gösterdiği üzere yaşanılan bütün acılar anlam yükleme davranışının birer getirisinden ibarettir. Peki hiç anlam yüklemeseydik ne olurdu? Basit bir memeliden hiçbir farkımız olmazdı. Bir kedinin önünden yiyeceği yemeği alırsan kedi  bunu kişisel algılamaz, belki biraz sinirlenir ama sana karşı duygu beslemez. Bir süre sonra unutur ve başka bir yemek bulmak için yoluna devam eder. Ama insan için işler farklı gelişir, bir insanın önünden yemeğini alırsanız benden hoşlanmadığı için yemeğimi aldı, o kötü biri! Ya da...belki de benim kötü biri olduğumu düşündüğü için böyle yaptı. Şimdi bir köşede bunu kafama takacağım veya ondan intikam alacağım vs. gibi düşünceler içerisinde boğulacaktır. İşte bizi insan yapan yegane şey anlam yükleme ihtiyacıdır. Anlam yüklemek yaşam ile iç içe ve denge halinde olabilmek için önemli bir unsurdur aslında. Ama her şeyin fazlası zarardır, değil mi? Bugün bu dengeyi sağlamak üzerine çalışacağız ama önce bir sigara molası.

Eline bir kağıt ve bir kalem almanı rica edeceğim, eğer fazla eski usul geldiyse yazı yazabileceğin herhangi bir cihazdan da faydalanabilirsin. Anlam yüklediğini düşündüğün  şeyleri yazmanı istiyorum, tek tek, aklına gelen her birini lütfen sabırla kağıda dök; seni bekliyor olacağım. Eğer bu aşamayı tamamladıysan okumaya devam et. Yazdığın her bir cümleye sorman gereken ilk soru aynı: gerçekten ona yüklediğim anlamı hak ediyor mu? Tek tek cümlelere aynı soruyu sor, eğer cevabın hayırsa o cümleyi lütfen sil ya da üstünü çiz. En azından bir iki cümlenin eksildiğini varsayarak devam edelim. Sırada zıddını düşünme aşaması var. Eğer yüklediğin anlamı yüklemeseydin o konu hakkında neler değişirdi? Acele etme bunu bir düşün. Eğer hiçbir şeyin değişmediğini görüyorsan lütfen o cümleleri de sil veya üstünü karala. Son olarak  kalan cümlelerini gruplamanı istiyorum. Sana aynı duyguları hissettiren cümleleri belirle ve sadece olumsuz duygular hissettiren gruplar kalacak şekilde diğerlerini yok et. İşte kafana takman, anlam yüklemen gereken olgular bunlardan ibaret. Unutma ki amacımız hepsini yok etmek değildi, kötü duygular ve durumlar da hayatın vazgeçilmez parçalarındandır. Elbette anlam yüklediğin şeylere ihtiyacın var. Şimdi bunlarla ne yapacağım dediğini duyar gibiyim, en önemli kısım da burası zaten. Onları kabul et. Varlıklarını birer tehdit olarak görmek yerine sana ait birer parçaymış gibi hisset. Bırak akan bir su gibi içinden akıp gitsinler. Damarlarında dolaşan kanı nasıl benimsediysen, onları da öyle benimsemelisin.

Kabul etmek oldukça zor bir süreçtir. Bu yüzden kendine biraz zaman tanı. Bu; saatler, günler ya da aylar sürebilir, telaşlanma. Sürece ve kendine güven.


VİTA ET ANİMA-yaşam ve ruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin