14. "Gerçeklerin Sakınılan Yüzleri"

2.3K 248 226
                                    

BEN GELDİM!

30k olmuşuz bu arada, çok teşekkür ederim hepinize ve yerim sizleri. AĞLAYACAĞIM ŞİMDİ🤍🥹

Biraz geç geldim üzgünüm ama gerçekten işlerim vardı, umarım bölümü seversiniz. Kısa bir açıklama yapayım haftaya tatile gidiyorum o yüzden önümüzdeki pazar yeni bölüm gelmeyecek ne yazık ki ama sonraki hafta telafi için size iki yeni bölüm yazarım.

Bu bölüm kurgunun ana hattı, yani okudukça anaa o bu mu falan olacağınız bir bölüm ve bence seveceksiniz🤍 Bu yüzden bol yorum ve oy istiyorum, oy 175 ve yorum da 200 olursa çok sevinirim. Hepinizi kocaman öpüyorum.

Bölümün Şarkıları;

The Weeknd - Angel

Lana Del Rey - Gods & Monsters

Fleurie - Love and War

İyi Okumalarrr.

Gerçekler, deşildikçe kanatırlar.

Anlamsız gelenler beynimin içinde kendini tekrar ede ede bir anlam aramak için yiyip bitiriyordu beni. Bazı cevaplara ulaşmalıydım ama bu soruları bahşeden konuşmayacak kadar da ketum biriydi, ya bu cevaplara ben tek başıma ulaşacaktım ya da oyunun içine bir şey bilmeden dahil olarak kendimi kurtlarla kaplı bir masada kuzu edip yem edecektim. Akıllı olmalıydım çünkü bu oyunun içinde kimse gelişigüzel bir hamle yapmıyordu, her hareket altında zihnin karanlıklarını saklıyordu.

Söylesene bana, insan neyi anlamak için yanıp tutuşur bu kadar kendi cehenneminde?

Bazı şeyleri anlamaya çalışıyorum diye ahmak değildim bu oyunun içinde, benim de bir yerim vardı ve ben kendime ise en dipten yer ayarlamıştım çünkü kimse en güçsüzünden korkmazdı ancak unutulmamalıydı ki Tanrılar, güçsüzleri kayırırdı. Ben de bu yüzden bir piyon oldum, tahtanın sonunda ise asıl vezire kafa tutacak bir vezir olacaktım ama her şey için daha erkendi bunu da biliyordum. Kafam allak bullak olduğu için de düzgün kararlar veremiyordum; öfkeme yenik düşüyordum, merhametimle kendimi zayıf duruma düşürüyordum, anlamaya çalıştıkça yara alıyordum... Ben aslında ne yapıyorsam sonunda kendime yara aldırıyordum, her hareketimde ben yere yığılıyordum.

Bir savaş, düşmanını tanıdığında başlar. Ben ise her şeyden bir haberdim olanlar karşısından, tanımayı istemek en doğal hakkımdı aslında. Çünkü tüm olan olaylar benim etrafımda ve zincirleme şeklinde peş peşe varlık gösteriyordu durmadan. Akılsız değildim, yalnızca bilgisiz kalmaya mahkûm edildim ancak birileri bana sunmuyorsa olanları ben de kendim koşardım peşinden. Mantıklı hareket etmeli ve ona göre adım atmalıydım çünkü karşımda gücünü merhametsizliğinden alan, sadece hükmeden Rus Tanrıları vardı. Durup düşünmeli, sessizce de dinlemeli, içindeki zehrin kime panzehir değil ki... Çünkü sen, bu oyunun kilit noktası olabilecek kadar içindeki şeytanlarının karanlığına sahipsin.

Bir Rus'u nasıl tanırsınız?..

Moskova'nın soğuğunu ruhuna hapsetmiş olan bir Rus Tanrısı o... Canlar yakan, canlar alan, talan eden... Bu yüzden bir Rus, evindeyse en tehlikeli. Bu yüzden bir Rus, evindeyse belli... Bir Rus'u ruhunu gömdüğü soğuk sokaklardan tanırsın, ben de onu Moskova semalarına sordum...

Kafama koyduğumu gerçekleştirirdim, inadım ise beni perçinlerdi sürekli. İnat bir insandım ve bunu da kabul ediyordum, bu konuyu da içimde inada bindirdiğim için peşini bırakmayacaktım. Onu bu basın açıklamasına ne itti?.. Ardında yatan sebepleri ve Voronkovlar... Bunları kesinlikle öğrenmeliydim, eğer bazı şeyler mantığımla açıklanabilir duruma gelirse belki de onu anlamaktan öte artık farklı bir şekilde ona yaklaşmama neden olurdu. Beni sürekli yanıtsız bırakması da sinirime dokunuyordu ama anlatmayacağını çok iyi biliyordum hatta sınırı ona göre çok bile aşmıştım. Annesinin gerçek yüzünü bilecek kadar, Moskova'da Voronkovları yakinen görecek kadar çok sınırı aşmıştım onun hayatında. Zaten ne olduysa siktiğimin Vroslav olayından sonra oldu, ben ilk defa ileri gittim o da karşılık vererek daha yok olmamızı sağladı. Ama bu sayede de Jeon ve Voronkov ailelerinin ne kadar da göründükleri gibi olmadığının farkına vardım, dışardan iyi pozları keserken aslında ne kadar da cani ve gaddar olduklarını çok iyi anladım. Her zaman sosyetenin biriciği görülen bu ailelerin ayağını kaydırmak istedikleri insanlar için birer canavara dönüşmesini gözlerimle gördüm, duydum ve tanık oldum. Bu yüzden daha fazla anlamak istiyordum onu, belki de iyi dediğim her an başka bir canilikle savaşıyordu çocuk kalbi...

HOUSE OF BALLOONS || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin