media: playing with fire - blackpink
Sabah uyandığımda berbat bir vaziyetteydim.
Dün gittiğimiz bardaki sesten olmalıydı, bir şey içmemiş olmamama rağmen başım çatlıyordu ve yataktan kalkarken bile az kalsın yere kapaklanacaktım. Jake görseydi iki yıl dalgasını yapardı da, neyse.
Odadan çıktığımda Yoona'nın çoktan uyandığını görmüştüm. Vücudunun içinde alarm falan mı vardı, nasıl her gün bu kadar dakik kalkabiliyordu? Burada koskoca ondan 15 yaş büyük abisi hala daha gözünü açamazken bir de.. Kendimden utanmam gereken yerde gülümseyerek ona bakıyordum. Komik bir durumdu, gerçekten ama. Kahvaltı bile hazırlamıştı. Sütlü gevreğe ne kadar kahvaltı denilebilirse tabi, gerçi bu yaşta bunu yapıyor olması daha şaşırtıcıydı.
"Yoona, yapmak zorunda değildin güzelim.." dedim yanına doğru yaklaşırken. Sarılıp yanaklarından öptüm. Yumuşacıklardı.
"Bir kez de ben hazırlayayım dedim abi, her gün her gün zor olacak senin için."
Boyuna yetişmek için eğildim ve ona baktım. "Bu bana kahvaltı hazırlamak için uğraşan ellerden bir güzel öperim ama ben." deyip ellerinden öptüm.
Kıkırdadı ve utanarak sandalyesine oturdu. "Hadi abi, otur."
Ona uyup ben de karşısına oturdum ve gevreğimi yemeye başladım. Sabah sabah Yoona mesaisi başımın ağrısını biraz bastırmıştı sanırım. Yine de ilaç almalıydım, yoksa bugünü bana zehir edebilirdi.
Giyinip Yoona'yı okula bıraktıktan sonra ben de fakülteye girmiştim sonunda. Henüz dersime 1 saat vardı fakat eve geri dönmeye uğraşamayacağım için burada beklemeye karar vermiştim. Yoona'nın okulundan dolayı artık erken çıkıyordum çünkü.
Okuduğum konservatuar bölümünün son senesindeydim ve heyecanlı olmadığımı söylesem yalan olurdu. Küçüklükten beri müziğe karşı bir ilgim vardı, ortaokuldan itibaren birkaç defteri şarkı sözü yazarak eskitmiştim. Şarkıcı olmak falan aklımda asla yoktu fakat birileri için söz besteliğini seve seve yapardım. Zaten bunun için bu bölümü seçmiştim.
Biraz daha böyle durursam sıkılacağımı fark edip kulaklıklarımı taktım. Listeden en sevdiğim şarkılardan birini açıp kendi kendime mırıldanmaya başlamıştım.
For as long as i live and as long as i love,
I will never not think about you
You, mm
I will never not think about you
From the moment i left, i knew you were the one
And no matter whatever i do
Ooh, mm
I will never not think about you"Sesin güzelmiş."
Yerleştiğim bankta yanıma birinin oturmasıyla irkildim. Bizim okuldan olduğu tartışılmazdı fakat kim olduğunu bilmiyordum. Aynı derslere falan giriyor olabilir miydik?
"Efendim?" dedim sanki cümlesini duymamış gibi. Bir yandan kulaklıklarımı çıkarıp müziği durdurmuştum.
"Sesin diyorum, güzelmiş. Konservatuar mı okuyorsun?"
"Teşekkürler. Evet," dedim engel olamadığım garip bakışlarla ona bakmaya devam ederken. "ama sen kimsin?.."
"Ah, üzgünüm. Jaehyun ben, Park Jaehyun."
"Memnun oldum, Jungwon ben de." dedim zoraki gülümsememle. Kimseyle sohbet edecek havamda değildim fakat nereden geldiğini bilmediğim nazikliğimden dolayı da onu kovamazdım.
"Jungwon? Sen şu herkesin bahsettiği o içine kapanık çocuk olmalısın."
"O kadar ünlü müyüm ya.." diye mırıldanmıştım kendi kendime. "Benimle arkadaş olmak istemediğini sanıyorum, öyleyse niye buradasın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vulnerable | jaywon
Fanfictionright person, wrong place yang jungwon × park jay, / written by lyn 🗯