09.01.96
Güzel sevgilim, sen bu mektubu okuduğunda ben burada olamayacağım. Şu cümle o kadar trajikomik ki her filmde aynısı oluyor. Trajik kısmı geçen zamanın film değil gerçek hayat olması güzel papatyam. Bunun farkındayım. Tek temennim bu mektubu benim bulup kendi mezarımı seninkine dönüştürmeyeceğimi ummak. Çünkü şuan elimden bu geliyor. Planlar yazıp çiziyorum. Ama çok korkuyorum ben yokken biri benim papatyama zarar verecek diye. Sadece üzülmeni istemiyorum. Sakın üzülme ben yokken küçüğüm. Ben sadece varolduğum yere, toprağa geri dönüyorum; varlığımı sonlandırmaya. Bunun için bana kızmanı istemiyorum. Çünkü varlığımı sonlandırdığım bu yerde tek başarımı elde ettiğim için mutlu olacağım. Seni ölümden kurtararak hayatımdaki tek başarımı gerçekleştireceğim. Beni affet, olur mu güzel papatyam? Gittiğim yerden seni izleyeceğim. Ve eğer kendine iyi bakmazsan bozuşuruz. Söz veriyorum her gün saatlerce sana sarılacağım. Rüyalarında olmak için çabalayacağım! Çünkü sen buna değersin. Gözyaşılarınla kağıdımı defalarca okuma nolursun. O hayat bulduğum güzel vadi gözlerindeki vadiyi kurutma. Hem benim tanıdığım bir arkadaşım bana "Bir insanın gözyaşı ortalama 2,5 litreymiş." derdi. O güzel vadiyi kurutursan gerçekten ağlamak istediğinde de ağlayamazsın. Ve ben bunu istemiyorum. Ben hep yetersiz biri olarak yetiştirildim. Ve bu yetersiz kişi için tüm gözyaşların gereksiz. Daha iyilerine harca gözyaşını. Tekrar aşık ol. Bunu söylemek bana zor geliyor belki ama seni mutlu edecek birine aşık ol. Gereksiz insanlar için ağlama. Hala ilk öpüşünü hatırlıyorum. Yağmurun altında ağlarken güzel gözlerin kızarmış bir vaziyette titriyordun. İçim gitti be papatyam. Yapma bir daha öyle. Benim montum her zaman askılıkta asılı olacak. Dışarı çıkarken hep giy onu. Üşüme. Kendine dikkat et. Bu beni kahreder. Sanırım her cümlenin bir sonu olduğu gibi her hayatında bir sonu olduğunu insan kabullenmek istemiyor. Ama ben çoktan bu ağır duyguyu senin için kabullenmeye hazırlandım. Bu zamana kadar acıtan şey yokluğundu. Şimdi bir daha benden uzaklara gitmeni kabul etmek istemiyorum, kendim gidiyorum belki oraya ama en azından senin hala yaşayacağın güzel bir hayatın olması, bu zamana kadar yanımda olman bile yokluğunu unutturuyor. Ve o ilk gün bile sana bir söz vermiştim: "Seni asla ağlatmalarına izin vermeyeceğim. Kendim dahi bile. Senin güzel gözlerinden yaş süzdürenlerden nefret ediyorum." Kendim süzdürdüysem özür dilerim. Ama senin yokluğunu bir daha kaldıramazdım güzel sevgilim. Aşk dediğin ölümü ve yaşamayı göze almaktır. Senin için ölmeyi göze aldım ben. Lütfen sen de benim için yaşamayı göze al. Ben bu seçimimden pişman değilim. İnan bana seni kurtardığım bir seçenekten asla pişman olmam. Kelimeler sevgimi anlatmaya yetersiz belki. Yinede bu benim ilk ve son mektubum olduğu için takdire şayan olmalı. Ahah! Komiklik yapayım dedim. Çünkü güzel papatyamın gülmeye ihtiyacı var. Hep gülsün güzel yüzün, ben o güzel mucize dolu gülüşünde ve o narin, düşünceli kalbinde olacağım güzel sevgilim. Eğer beni özlersen mezarımın başında ağlamanı değil, gülerek aya bakmanı istiyorum. Ben aydan seni izliyor olacağım. Bu son sözlerim olsun istemiyorum. Daha konuşacak çok şeyimiz vardı oysa güzel sevgilim. Özür dilerim. Biliyorum sevmiyorsun ama özür dilerim. Sana karşı bir hata yapmak istememiştim ama yaptığım en büyük hata benim ailemin bir katili olduğunu bilerek seni ailem yaparak tehdit altına sokmaktı. Ve bunun bedelinide canımla ödemeye razıyım. Çünkü tek bir gülüşün yeter be papatyam. Söyleyecek çok sözüm var. Ama kağıt bir yere kadar yazıyor. Konuşacak çok şey var. Ama buna cesaretim bir yere kadar sürüyor. Şuan bile seninle konuşmayı bitirmemek için saçmalıyorum. Ama gidişimi kabullenmen için o kelimeleri kısa kesmem gerekiyor. Nolur güzel papatyam. Benim yaptığım o hatayı yapma ve kendine güzel bir aile kur. Tehlikeden uzak. Ben o evde sessizce çok vakit geçirdim. Benim hapisanemdi o ev. Sen gelince gerçekten bir ev oldu. Çünkü sen ev gibi hissettiriyorsun. Ve şimdi ise benim mezarım oldu. Yine sessizliğe gömüldü. Sadece çığlıklar, yalvarışlar ve ağlayışlarla dolu. Benim evim kederli. Benim evimden uzak dur. O keder senide kaplasın istemiyorum. Güneşi olan bir evin olsun. Çünkü: 'Papatyalar güneşe aşıktır. Güneş olmazsa solarlar.' değil mi güzel sevgilim? Solmanı izlemek yokluğundan bile acı verici olur. Her ayın çıkışında seni izleyeceğim. Bu hayatta insanlara sadece görmek istediklerini verdim. İnsanlar beni geceyi aydınlatan gündüz olarak tanımlasa bile iç dünyam aydın olan gündüzü gece ile kaplayıp tüm aydınlığı söndürmek. Düşüncelerim buydu. Ama sen beni kendi ışığın ile aydınlattın. Asla o parlak gözlerindeki ışık sönmesin güzel sevgilim. Gözlerim kamaşsa bile saatlerce izleyeceğim seni. Her ay çıktığında senin ışığını bekleyerek göklerde parlayacağım. Sen de böyle olmasını isterdin.
Ve sanırım bu hayatla beraber bu mektupta bitti. Özür dilerim.Sevgilerle Jay
★
Jay yaptığı planda bunun olacağını az çok tahmin ediyordu. O zamanın şartlarıyla yapabileceğiniz imkanlar kısıtlı ve zaman da dardı. O sebepten kendini feda etti. Son hatırası olarak bunun kalmasını istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Petite Marguerite | Jaywon
KurzgeschichtenTek bölümlük ve angstan sonlu bir hikayedir. Ama yine de sonuna kadar gelmenizi isterim. Jay ailesini öldüren katilin peşine düşüp aşkı ve bilmemesi gereken sırları öğrenecekti. Her şey öğrendiğinde ne yapacaktı? Hala ailesini sevip uğruna savaşaca...