5. Bölüm

2 1 0
                                    

Pırıltı Hanım'ın endişeli sesini duydum.

"O kız bizim kızımız Atlas. Ne kadar karıştırılmış olsa da onu ne kadar geç bulduysak da o bizim kızımız. Sen bu kızın durumunu gördün dimi? Emir, Arda, Kerem ve Kerim'in kardeşlerini kabullenmeyişini. Kızın psikolojisi kim bilir ne durumda. Kardeşi sandığı kızla nasıl sarıldığını gördün mü? Yada ona sadece bir adres sorduğumuzda nasıl strese girdiğini gördün mü? Veya sabah neye sinirlenmişti de o kadar hızlı gidiyordu? Kime kızmıştı? Peki ya deftere yazdıkları? Neden odasına çıkıp hüngür hüngür ağladı? Ve neden bayıldı?" Duyduklarım karşısında şoka girdim. Bu kadarda karışamazlar ama. Bu kadarı da fazla ama.

Anlık sinirle odamdan fırladım. Salona yani konuştukları odaya doğru ilerledim. Pırıltı Hanım beni görünce;

"Kızım birşeye mi ihtiyacın var? Diye sordu. Fazla sinirliydim ama haklıydım.

"Pırıltı Hanım bana adres sormanız, sabah beni uyarmanız gerçekten çok saçma. O defter ise benim özelim. Küçüklüğümden beri yazdıklarım var onun içinde. Özel eşyalarımı karıştırmanız çok düşüncesizce. Ve kardeşim. Ne kadar öz kardeşim olmasa bile o benim gerçek kardeşim. Melisa benim için hep ayrı. Ayrıca benim psikolojim sadece beni ilgilendirir. Kimsenin beni kabullenmesini de beklemiyorum. Beni anlayabileceğinizi ise düşünmüyorum. Bir ailem sandığım kişiler bir siz. Rahat bırakın artık beni lütfen. Lütfen..." Sonda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Koşarak odama çıkıyordum ki biri bana omuz attı. Durdum. Suratına baktım. Bu üçüzüm Keremdi. Onunla uğraşmak istemediğim için ne söyliyceğini  bile beklemeden koşarak odama gittim.

Kapıyı kapattım ama kitlemedim. Tekrar bayılmak istemiyorum çünkü. Hemen yatağımın kenarına oturdum bacaklarımı suratıma kadar çektim. Kafamı ise bacaklarıma gömdüm. Sonra kendime sarıldım. Yani bacaklarımı kollarımla sardım. Buna kendime sarılma diyorum. Öylece kafamdaki düşüncelerle boğuştum.

Bir süre sonra içeri biri girdi. Kim olduğunu bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. O şekilde kafamı kaldırmadan bekledim.

"Sana hesap sormaya gelmedim." Dedi. Sanırım bu Deniz'di. Ama dediğim gibi bilmiyorum. Kafamı da kaldırmadım. Sadece dinledim.

"Seni anlıyorum. Yeni bir başlangıç yapmak zor geliyor. Bu başlangıçı yapmak istemiyorsun. Farkındayım. Ekim üzgünüm ama gerçek senin bizim kardeşimiz olduğun. İster kabullen ister kabullenme gerçek bu. Üçüzlerin ve öbür abilerin ne kadar inkar etse de sen bizim kardeşimiz üçüzlerin ise bir parçasısın." Dedi.

Bu konuda gerçekten haklı olması üzücü. Kafamı kaldırmadan konuşmaya başladım.

"Ama benim özelime bu kadar girmeleri doğru mu?" Diye sordum. Benden bu hareketi beklemiyor olsa gerek bir süre bekledi.

" Hayır değil, annem ve babama bunun yanlış olduğunu belirttim. Dedi. Ben ise susmayı seçtim. Konuşmadım.

"Bu arda ben Deniz. Aşağıda tanışmıştık ama yine de söyliyim." Dedi. Tam tahmin ettiğim gibi. Bu Deniz'di. Başımı kaldırmadan;

"Bende Ekim." Dedim. Adımı biliyordu ama olsun.

Morarmış kolumu görmüş olacak ki;

"Koluna ne oldu?" Diye sordu. Tam tahmin ettiğim gibi. Ama ona babam zannettiğim adam kolumu sıktı diyemiyceğim için daha mantıklı bir yalan uydurmaya çalıştım.

"Çarptım." Dedim. Sanırım en mantıklı olanı bu. Küçüklüğümden beri şiddet görüyorum. Ve hep böyle yalanlar uyduruyorum. Bu şiddeti bir tek Kıvanç biliyor...

"Çarpmadın. Neden böyle bir yalan söyledin bilmiyorum ama öğrenicem." Dedi. Bu söylediği kafamı karıştırdı. Kafamı bacaklarımdan kaldırıp yüzüne ifadesiz bir şekilde baktım.

"Abicim lütfen söyle koluna ne oldu?"  Diye sordu. Gerçekten ilk defa biri söylediğim yalana inanmamış gerçeğini sorgulamaya başlamıştı.

"B...b...ben" Devam edemedim. Koşarak odanın yani odamın balkonuna gittim. Yine nefes alamadım, soyut ellerin boynumu tuttuğunu hissettim, nefes almaya çalıştım.

" Daha ne kadar gerçeğinden kaçacaksın abicim?" Diye sordu arkamdan Deniz.

Daha fazla ayakta duramadım. Yere çöktüm. Gözlerimi kapatarak farklı şeyler düşünmeye çalıştım.

"Ekim Ekim beni duyuyor musun? Abicim." Diye sordu Deniz. Endişelendiği çok belliydi. Birkaç dakika sonra kendime gelmeyi başardım. Ayağa kalktım. Deniz'in önüne geldim.

" Babam sandığım adamdan defalarca şiddet gördüm. Bak koluma. Bu gün kolumu sıkıp sana nasıl öğrettiysem öyle davran diye bağırdı. Yanağın neden kızarık biliyor musun? Çünkü oraya bu gün gerçek ailemin yanında korkudan kekeleyerek konuştuğum için tokat yedim. Bak bacağıma neden morarık biliyor musun? Ben senin yerine cevap veriyim bilmiyorsun. Burama bugün tekme yedim. Neden biliyor musun? Çünkü o adama bana vurma dedim. İnanıyor musun? O kadar düzgün görünen bir adamın bunları yaptığına inanıyor musun?" Diye sordum. Ve anlattım.

"Eve girdiğimde annem zannettiğim kadın sevinç çığlıkları atıyordu." Dedim. Yorulmuş gibi yere oturdum. Bacaklarımı yine suratıma kadar çektim. Kafamı yine bacaklarıma gömdüm.

" Ben bunu bilmiyordum." Dedi. Sesi çok üzgün çıkıyor sanki bunu beklemiyormuş gibi bir sesti.

Deniz odadan çıktıktan sonra saate baktım. Saat daha yediydi. Birkaç saat uyumaktan bir zarar gelmez diye düşündüm. Daha sonra kalkar kitap okurum diye düşünerek yatağa uzandım. Kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

💗Bölüm sonu💗

Bu bölüm hakkında ne gibi düşünüyorsunuz?

Ekim?
Deniz?
Pırıltı Hanım ve Atlas Bey?
Diğerleri?

GERÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin