Eve yaklaştıkça içimdeki o hissi atamıyordum. Bağırıp çağırmak ve içimde bugüne kadar biriktirdiğim ne varsa kusmak istiyordum. Ama işte, her şey kaderin bir oyunuydu. Ben ise daha en başta kaybetmiştim.
Kapıyı çalıp bekledim. Adım sesleri yaklaştıkça nefeslerim sıklaştı. Kapı açılırken eğik başımı kaldırdım. Her şey yolunda gibi davranmakta üstüme yoktu.
"Hah geldi it! Yürü lan içeri!"
Abim kolumdan tutup içeri fırlattı. Yere düşmemek için çabalayıp duvara tutundum. Üstümü düzeltip oturma odasına geçtim. Tekli koltuklardan birine oturdum. Abim derin derin nefesler alıp yanıma geldi.
"Bana bak Alparslan efendi, öyle başı boş itler gibi davranamazsın! Milletin ağzını kapatmak ne kadar zor biliyor musun ha?"
Bir şey demeden öylece halıyı izliyordum. Ne desem ağzıma tıkacağını bildiğimden susmak en iyisiydi. Ama abim bu sessizliğimi fırsat bilip daha da üzerime geliyordu her seferinde.
"Bir da değil evine gitmek o ibnenin adını anmayacaksın anladın mı ?"
"Niye ?"
İşte bu beklenmedikti. Ben ve abime karşı gelmek asla aynı cümle içinde olmazdı, olmamalıydı. Abimin kaşları anında çatıldı. Bir anda yakamı kavrayıp beni de ayağa kaldırdı.
"Bana bak! Seni de onu da gebertirim! Aklından başka şeyler geçirmeye çalışma anladın mı Alparslan. Gözünün yaşına bakmam."
Yüzüme yüzüme bağırıyordu ama benim umurumda değildi. Çünkü artık yorulmuştum ve bir şeylerin değişmesini istiyordum. Öncelikle abimi halletmem lazımdı ama şimdi değil.
"Tamam abi, sakin ol. Öylesine sordum."
"Sorma abicim tamam mı ? Sorma."
Yakamı bırakıp kendini silkeledi. O sırada odayı telefon melodisi doldurdu. Abim o meşhur bakışını atıp telefonu açtı ve odadan çıktı. Bende daha fazla göz önünde olmamak için odama çıktım. Benim de telefonum çalınca ofladım.
"Ne var Baran ?"
"Abi bizimkiler mekanda oturalım diyor, geliyorsun di mi ?"
"Tamam kapat geliyorum."
Sanki başka şansım varmış gibi soruyordu bir de. Eminim abimin işleriydi. Dolabın önüne geldiğimde içimden gitmek hiç gelmiyordu. Çalınmadan açılan kapımla kafamı çevirdim.
"Geliyorsun di mi abicim ?"
Bu bir soru değil emirdi. Geleceksin Alparslan başka şansın yok demenin başka bir haliydi.
"Tabii abi, çocuklar çağırmış o kadar. Ayıp olur."
"Aferin, aşağıda bekliyorum, benim arabayla gideriz."
Kafamı sallayıp dolaba döndüm. Rastgele siyah bir gömlekle pantolon çıkardım. Şu an havamda değildim özenip düzgün giyinmek için uğraşmayacaktım. Sadece parfüm sıkıp odadan çıktım. Abim arabaya gitmişti çoktan. Beklemeyi seven bir yapısı yoktu. Olsa şaşardım.
Arabanın kapısını açıp bindim. Kısık bir şekilde türkü çalıyordu. Abim arabayı çalıştırdığında camı açıp dışarıyı izlemeye başladım. Bazen her şey üstüme üstüme geliyor gibiydi. Ama bu aralar nefesim bile kesiliyordu.
"Alparslan! Oğlum duymuyor musun beni ?"
Abimin dürtmesiyle kendime geldim. Ne ara gelmiştik ?
"Dalmışım abi, çocukları daha fazla bekletmeyelim."
Abimin konuşmasına fırsat vermeden arabadan indim. Yollarını ezbere bildiğim mekana girip en arka kısma ilerledim. Bizimkiler herkesten uzakta olmayı daha rahat buluyordu. Biz de yıllarca buna ayak uydurmuştuk. Herkes ayaklanıp beni selamladı. Kısa bir kafa hareketi yapıp en köşeye geçtim. Önüme koyulan bardağa bakmadım bile. Abim de gelince aynı şeyleri yaptılar ama o bardağı dikledi hemen.
"Oğlum ne zamandır eğlenmiyorduk ha iyi oldu."
Oğuz tam bir eğlence düşkünüydü. Abimin sağ kolu, kulu ve köpeğiydi. Ararlarındaki şeyleri henüz anlayabilmiş değildim zaten. Kimse de ağzını açıp soramazdı. Şarkı başladığında herkes bağırarak eşlik etmeye başladı. O kadar isteksizdim ki en sevdiğim türküye dahi eşlik edemiyordum.
"Çağırın birkaç tane işte ne abarttınız!"
Konuşmanın başını kaçırdığım için neyden bahsettiklerini anlamamıştım. İçimizden biri el yapıp birini çağırdı. Kim olduğuna bakmak için kafamı çevirince gelen kadın topluluğuyla şok geçirdim. Ne için geldiğimiz belli olmuştu.
"Sizi şöyle alalım hanımlar."
Oğuz salak salak sırıtıp kadınları aramızda dağıttı. İçlerinden birinin bana doğru geldiğini anlayınca gerildim. Böyle şeylerle hiçbir zaman işim olmamıştı. Abimle bakışlarım kesişince çatık kaşlarıyla bana baktığını gördüm. Gözlerinde ima vardı. Bugün bilerek yapıyordu her şeyi. O inatsa ben daha inattım. Ayaklandığımda herkesin bakışı bana döndü.
"Rahatsız edeni gebertirim."
Herkes şaşkın şaşkın bakarken gelen kadının kolunu tutup üst kattaki odalara doğru ilerlemeye başladım. Abimi ikna edecek şekilde küçük bir oyun oynayabilirdim. Merdivenleri hızlıca çıkıp ilk odaya girdim. Kızın kolunu bırakıp cama doğru ilerledim.
"Ne halt yiyorum ben ya ?"
Kendi kendime konuşurken kız yanıma geldi. Dönüp bakmadım bile. Sırf abim inansın, kafasındaki şüpheleri silsin diye yapmıştım. Yoksa benim böyle şeylerle asla işim olmazdı.
"Ne o vaz mı geçtin ?"
Sessizce sabır çekip dışarı bakmaya devam ettim. Elini omzuma atınca ters ters baktım.
"Konuşmayacaksan gidiyorum ben."
"Ne söylememi bekliyorsun ?"
"Milletin gazına gelmişsin belli ki."
Tam ağzımı açıp bir şey söylecektim ki kapı açıldı. Kafamı çevirmeden bağırdım.
"Ulan size rahatsız edeni gebertirim demedim mi!"
"Pardon ben.. Yanlış oldu sanırım-"
Duyduğum tanıdık sesle hızlıca arkama döndüm. Miraç tam karşımda duruyordu. Normal ev kıyafetleriyle duruyordu. O an taşlar yerine oturdu. Abim resmen bize tezgah kurmuştu ve bizde bunu çok güzel yemiştik.
"Miraç.. Senin burada ne işin var ?"
Ben bir adım bile atmamışken gözlerinde daha önce görmediğim bir bakış belirdi. Ardından hiçbir şey demeden açtığı kapıdan çıkıp gitti. Ben ise arkasından bakakaldım, her zaman olduğu gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR [BxB]
FanfictionAlparslan, ülkücü ocaklarının başında ve herkesin homofobik olarak bildiği biriydi. Miraç ise LGBT+ birlik başkanıydı. !Crackfic yani çok ciddiye almayın.