Kapı

52 9 6
                                    

Dün yaşanan saçmalıktan sonra dayanamayıp Miraç'ın evine gitme kararı almıştım. Normalde gururum el vermiyordu ama şu an onu bir kenara atabilirdim. Ezbere bildiğim yolları hızlıca geçerken neler diyeceğimi toparlamaya çalışıyordum. Tek yanlış şeyde Miraç beni para gibi harcardı. Ve ben elim kolum bağlı öylece beklerdim. Kırmızı kapının önüne geldiğimde nefesim sıklaştı. Uzun zamandır çalmadığım kapıya uzandım ve zile bastım. Birkaç dakika sonra açıldı.

"Ooo Alp bey sizi hangi rüzgar attı buraya ?"

Alp.. Adım bitişik olmasına rağmen Miraç Alp derdi bana. Sebebini de hiç söylememişti, ben de sormayı kesmiştim. Bir şey demeden içeri adımladım. Hemen konuşup işimin başına dönmek istiyordum. Girişteki tekli koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım. Miraç da tam karşımdaki koltuğa geçip oturdu. 

"Daha ne kadar mal mal bakışacağız ? Niye geldin söyle de git hemen, işim gücüm var."

"Ulan ben çok mu meraklıyım sana ?"

"Tıpış tıpış ayağıma geldiğine göre.."

"Ulan.."

Miraç kahkaha attığında sinirlerim iyice bozulmuştu. Bu çocuğun ağzına iyice sakız olmuştum ve kolay kolay tükürecek gibi değildi. Kendi kendime sabır dileyip öksürdüm. Hafif diklenip Miraç hariç her yerde gözlerimi gezdirdim. Ne diyecektim ki sahi ? Gelirken kafamda kurduğum her şey onu görünce uçup gitmişti. 

"Evet, seni dinliyorum Alp."

"Alparslan. Bitişik. Bi öğrenemedin gitti."

"Ne fark eder ? Ha Alp demişim ha Alparslan. Sadede gel."

"Şimdi.. Şöyle yapıyoruz. Bir daha ikimizde birbirimize bulaşmıyoruz ve başımıza saçma sapan işler sarmıyoruz, tamam mı ?"

"Bunu kabul edeceğimi sana düşündüren ne ?"

"Miraç, kaç seferdir alttan alıyorum. Sabrım da bir yere kadar."

"Sen sinirlensen ne yazar ? Adam mısın lan sen ?"

Dediği lafla ayağa fırladım. Miraç'ta aynı şekilde ayaklandı. Tam ortada buluştuğumuzda sinirle elimi kaldırdım ama vuracağımdan değildi. Miraç'ın hafif gerildiği fark edince elimi indirdim. Bu yaşıma kadar dayak atmadığım adam kalmamışken, bu çocuğa bakmaya dahi kıyamıyordum. 

"Adamlığıma laf etme. Bi bok bilmeden anca laf yetiştir. Bu saatten sonra sen yoluna ben yoluma. Bizden kimse size bulaşmayacak. Ha eğer bulaşan olur ben en ağır şekilde cezasını vereceğim. Sözüm olsun. Ama sizden de bi Allah'ın kulu bize bulaşmayacak, kışkırtmayacak. Anlaşıldı mı ?"

Miraç öylece bakıyordu. Bu yönümü ona karşı hiç kullanmadığımdan olsa gerek şaşırmıştı. Sanki gözleri dolacak gibi olduğunda kafasını çevirdi. Bir şeyler diyecekmiş gibi ağzını açtı kapadı ama en sonunda yine gidip koltuğa oturdu. Yüzüme bile bakmadan konuştu.

"Kapının yerini biliyorsun."

Siktir git demenin daha yumuşatılmış halini söyleyip beni kovmuştu. Derin bir nefes alıp geldiğim kapıdan çıktım. Nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Kafamı toplamam lazımdı. Kafamda çok fazla şey dönüyordu. En önemlisi bu çocuk ne ara bu kadar değerli olmuştu benim için de o halde bıraktığımda içim acıyordu ?

SIR [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin