Bu iyileştirme sürecinde çok şey öğrenmiştim. Kendime, kendi benliğimi açığa çıkarmak için elimden gelen her şeyi yapacağıma söz vermiştim. Sadece bir erkek değil herhangi bir insanın beni üzmesine, kırmasına ve beni değersiz hissettirmesine izin vermeyecektim.
Buna rağmen, bazen bazı insanlardan kaçamayacağımı da öğrenmiştim. Bunu düzeltebilmek için neler yapabilirim diye sormuştum kendime ve birkaç çözüm yolu bulmuştum. Şimdi bu çözüm yollarını hayata geçirmenin vakti geldi diye düşünmüştüm ve adım atmaya karar vermiştim. Eğer ilk adımı atabilirsem devamı da gelecekti. Bunu biliyordum ve kendime inanıyordum. Her zaman ilk adımın cesaretsizliği beni ürkütse bile, eğer o cesareti içimde bulabilirsem yeni bir yol açabileceğimi de hissedebiliyordum. İçerde bir yerlerde yeni benliğimi oluşturmaya başlamıştım. Farkındalık her zaman gözünün kör olmasından iyidir diye düşünmüştüm...
İnsanlarla ilgili karar aldığımda bunu yaparken zorlanacağımı biliyordum. Zor veya kolay bir şekilde kendime verdiğim sözleri tutabilmeliydim. Bazı kişilik yapılarıyla uyum sağlayamıyorsam, onların beni olumsuz etkilemelerine izin vermeyecektim. Sırf birkaç senedir arkadaşız ya da tanışıyoruz diye hayatımın sonuna kadar arkadaş olma zorunluluğumun olmadığını sanki yeni öğrenmiş gibiydim. Öğrendiğim bilgiler ile hayatımı şekillendirebilirdim... Sadece biraz daha farkındalık ve cesaret gerekliydi bunu öğrenmiştim.
Kendime olan inancımı hiç yitirmemeye kararlıydım. İç dünyamda yeni bir benliğin filizlenmeye başladığını hissediyordum ve bunun heyecan verici bir süreç olduğunu düşünüyordum. Gözleri kör olmaktan daha değerli olan farkındalıkla, kendi içsel dönüşümümü şekillendiriyordum.
Ancak hayatın içinde olacak zorluklar ve insanlarla ilgili alacağım kararlar konusunda gerçekçi olmam gerektiğini biliyordum. Kendime verdiğim sözleri tutmak, zorluklarla dolu bir yoldu. Kimi insanlarla uyum sağlamak mümkün olmayabilirdi ve eğer bir ilişki veya arkadaşlık beni olumsuz etkiliyorsa, onların olumsuz etkilerine izin vermemeliydim.
Geleceğe umutla bakıyor, hayatın getireceği zorlukları fırsatlara dönüştürmeyi öğrenmeye çalışıyordum. Evet, bazen hayatımızda kaçamayacağımız insanlar vardı. Ailemiz, akrabalarımız, eşimiz, dostumuz gibi ilişkileri değiştiremeyebilirdik. Ancak önemli olan, bu durumda kendimize nasıl bir duvar oluşturabileceğimizi öğrenmekti. Eğer kaçma veya ortamı değiştirme imkânımız yoksa duygusal sınırlarımızı belirlemeyi ve kendimize duvarlar örmeyi öğrenerek daha az yaralanabilirdik. Bu gerçek, ne kadar zorlu olursa olsun, kabul etmemiz gereken bir gerçekti.
Bir diğer farkındalık ise, başkalarını kendi hayatımıza fazla dâhil etmememiz gerektiğiydi. Çoğu zaman, içimizde birikenleri anlatma ve dertleşme ihtiyacı duyuyorduk ve bu durumda başkaları da otomatik olarak hayatımıza girmiş oluyordu. Ancak aslında bu anlattıklarımızın, başkalarının hayatımıza girmesi için bir davetiyeye dönüşmemesi gerekiyordu. İşte burada sınırlarımızı belirlemek ve kendi iç dünyamızı korumak önem kazanıyordu.
Bazen hayatın getirdiği zorluklar ve ilişkilerdeki karmaşıklıklar önümüze engeller koyabiliyordu. Ancak bu durumda bile, içsel gücümüzü kullanarak kendimize sağlam bir temel oluşturabilir ve duygusal olarak daha sağlıklı bir denge sağlayabilirdik. Hayatın akışına ayak uydururken, kendi değerimizi ve huzurumuzu korumayı öğrenmeliydik.