Bu kader miydi...?
Yada sadece bir rüyaydı. Öyle olmasını ummak istiyordum ama kendimi kandıramazdım. Gerçekleri en iyi ben biliyordum. Büyük bir nefes vererek metroya bindim.
Her yer doluydu. Hareket etmek ise çok zordu. İşçi saatine denk gelmiştim. Bir elimle çantamı tutuyor, diğer elimle demire tutunuyordum.
Yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Önümdeki adam ayağa kalktı. Metrodan inene kadar gözlerimi ondan alamamıştım. Eski oturduğu yerine baktığımda siyah bir çanta görmüştüm.
Unutmuş olmalıydı. Kapılar kapandı. Hareket etti. Çanta olduğu için oturamıyordum. Çantadan ses geldiğinde bir anlık dikkatim dağıldı.
Tik tak.
Saat miydi?
Tik tak.
Telefon mu unutmuştu?
Tik tak tik tak tik tak.
Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında oradan uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım.
Kısa bir sessizlik.
Bir patlama.
Etrafta çığlıklar vardı. Herkes bağırıyordu, dışarı kaçmaya çalışıyordu. Kendilerini kurtarmak için diğerlerini ittirerek kaçıyorlardı. Ben ise hiç birşey yapamıyordum. Sarsılmanın etkisiyle yere düşmüştüm.
Bir el kolumu tutarak beni ayağa kaldırdı. Dışarı çıkardığında kendime gelebilmiştim. Kolumu hâlâ tutarken dışarı çıkmaya çalışmıştık fakat her yer kapalıydı. Koltukta çıkan yangın içeride yayılmaya devam ediyordu.
Adam en sonunda bana döndü. "İyi misin?" Diye sordu. Sesinde en ufak bir korku yoktu. Sakindi. Sanki bu olanlar onun için çok normalmiş gibiydi. Hızla başımı salladım.
Yüzünde siyah bir maske ve siyah bir şapka vardı. Altında siyah pantolon ve üstünde ceket vardı. Bu sıcakta bu şekilde neden giyinmişti?
Yüzünü maskeden dolayı göremiyordum. Gözleri kahverengiydi.
Diğer insanlar yangını söndürmeye çalışıyordu. Büyük bir kargaşa vardı. "Neler oluyor?" Diyerek ortaya konuştum.
"Planlı bir patlama." Dediğinde ona baktım. Sakinliğini korumaya devam ediyordu.
"Büyük ihtimalle birazdan etrafımızı silahlı adamlar saracak. Daha sonra aramızda bir kişiyi aradıklarını söyleyecekler." Şaşkınlıkla ona baktım. Bu sırada kolumu tutmaya devam ettiğini fark ettim. Eline baktığımı fark ettiğinde kolumu bıraktı.
"Ne kadar normalleştirdin." Dediğimde omuz silkti. Hiç birşey yapmadan sadece insanları izliyorduk.
"Korkmuyor musun, belkide birazdan öleceğiz?" Dedim ona bakmadan. Başını öne eğerek iki yana salladı.
"Diğerlerini bilmem ama ben ölmeyeceğim güzelim." Kendinden neden bu kadar emindi? Üstelik... Güzelim mi?
"Neden bu kadar eminsin?" Diye sordum o kelimeyi es geçerek. Cevap vermedi. Duvara yaslandım. Yangın sönmüştü ama herkes korku doluydu. Bende korkuyordum.
"Bende ölmeyeceğim, daha 6 ayım var." Kollarımı birbirine sardım. Yanıma yaklaşan küçük kıza kaydı gözlerim. Korkmuştu ve ağlıyordu. Tam karşımda durduğunda elinin tersiyle gözlerindeki yaşları sildi.