Aşk

0 0 0
                                    

Aşk ne kazandırdı bana? Neler kaybettirmedi ya da? Uykusuz gözlerimdeki yaşları mı çaldı? Yoksa seni mi?

Her zaman ikinci seçenek mi oldu bilmiyorum. Bazen tek istediğim şey birini sevip hayatıma onunla devam etmek oldu. Ama bazen "Aşk sadece göz yaşının düştüğü küçük bir buluttu" diye düşünüyorum. Ne gerek var sevmeye, sevilmeye? Gerekliymiş. Hem de ne kadar. Birçok kişiden duydum insanların sosyal bir varlık olduğunu. İnsanın sosyalleşmesi, eğlenmesi, mutlu olması gereken bir varlık olduğunu bana fark ettirdiklerinde biraz geçti açıkçası.

Ne aşklar biliyor insan. Ne sevdalara tutuldun da bırakıldın? Aldığın kararlar ne çok onun üzerine idi? Hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum. Aşk sandığım duygunun aslında küçük -pek küçük değil- bir zevk işi olduğunu anladım. O zevki sana kimin aşıladığı da önemli. Onun bir aşk olduğunu öğreten kişi çok önemli. Bunun sonsuza dek süreceğini o sana öğretti değil mi? Ama yanlış. Bu hiçbir zaman sonsuza kadar sürmeyecek.

Geceleri uyumayıp sabah ezanında şişmiş gözlerle uyuya kaldım. Bu bir uyku değildi. Bünye alışık olmadığı için bayıltma emri verdi beyine. Kim bilir senin kaç saat uyuduğunu? İki saat uyuyup kahvaltıya çağırmadılar mı seni? Beni çağırdılar. Allah'a ağlaya ağlaya ettiğim duaların karşılığı ne zaman gelicek, diye düşünürken yine ağladım. Kısa sürmedi. Ama uzun da sürmedi. Tam zamanında aldı Allah benden aşkı. Tam zamanında kurtuldum aşktan. Aklım yerine gelmeden bir gün önce aşk diye düşündüğüm şeyi aldı Allah benden. Şükürler olsun...

03:41 saatlerindeyiz.

"Neden böyle yapıyorsun?"

Ailem uyuyor. Büyük yatakta kardeşimle yatırıyoruz. Benim gizlice konuştuğumu görseler ne derler acaba?

"Bundan hoşlanmıyorum. Sana söyledim."

İnsanın yatarken ayağı titrer mi? Ya da midesi bulanır mı?

"Peki."

İki hece, bir sürü anlam. Acaba benden soğudu mu? Çok mu kaba davrandım? Ya bana bir daha yazmazsa? Konuşmak istemiyor mu? Ne demem lazım? Cevap vermedim. Telefonumu en son kapatım yere bıraktığımı hatırlıyorum. Uyku bedenimi ele geçirdiğinde iğrenç his gitti. Sonunda. Sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Ama aslında ben onu kışkırttım değil mi? Benim mi suçum? Fazla acınası, değil mi?

Zeytin sevmezdim. Domates sevmezdim. Biber sevmezdim. Ama tek yediğimiz bu olunca alıştım. İltifat sevmezdim, rahatsız olurdum nedense. Bir erkekle konuşmak hep korkuturdu beni, sevmezdim. Kendimden büyük kişiler hep bilge gelirdi. Aptalları da varmış. Tek konuştuğum kişi bu olunca alıştım tabii. Ben de onun gibi oldum. İstemediğim şeye dönüştüm. Ahlaksızlar biri oldum.

Hayatımıza açılan kapılarla beraber eski kapılar kapanır. Eski anılar unutulur, eski kişiler silinir. Ama bazen kapının ardında öyle biri olur ki gitmesini istemezsin. Reddedersin yeni kapıları. Kapının kolunu kırar ki sen gideme diye. Kim mi? Nefsin. Bazen kapanan kapılar o kadar kalıcı olur ki, yeni açılan kapıları göremez hâle gelirsin.

Kırık Kalbimi Sen Unuttur BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin