Yürüyüşüm uzun sürmedi, evet. Ama ona olan inancım çok uzun sürdü. Ona olan sevgim uzun sürdü. Ona olan dürüstlüğüm uzun sürdü. Ama her şeyin bir sonu varmış. Bunların yok sanıyordum.
Evde kimse yoktu. Annemler kesin tarlaya gitmişlerdi. Ben okula gittiğim için saatler denk gelmiyordu. Gelmelerine daha üç saatten fazla vardı. Karnım açtı. Fakat midemin bulantısı yemek yememe engel oluyordu. Arka odadan kardeşimin sesini duydum.
"Geldin mi? Bende seni bekliyordum. Buzdolabında kıymalı yumurta var. Yarısını yedim. Kalanını sana bıraktım. Annem hepsini yesin, dedi."
Aç kalmamızı istemiyor annem. Sonuçta paramızı sadece tarladan alan bir aileyiz. En fazla kıymayla bunu yapabiliyoruz. Aslında geçen hafta annemden köfte istemiştim. Söz vermişti. Unuttu herhalde.
Telefonumdan bildirim geldi. Bir tane daha. Tezgahta duran telefonumu aldım. O yazmıştı. Evet, iki haftadır konuşuyoruz. O iyi biri. Aslında abim yaşında. Ama ben bunu sorun etmiyorum. Bir kız ve erkek arkadaş olabilirler. İlla diğer şekil olması gerekmiyor bence.
"Nasılsın?"
Her zaman o yazar ilk. Benim durumumu biliyor. Ailemin onu görese benim kafamı keseceklerini de bilir.
"İyi. Sen?"
Tezgaha yaslandım.
"İyi. Bugün yapılacak bir işim yok. Konuşalım mı?"
Kardeşim seslenene dek telefona gülümsediğimi bile fark etmemiştim. "Efendim?"
"Kiminle konuşuyorsun?" Yanıma geldi Özlem.
"Bu seni neden ilgilendirsin?"
"Sadece merak ettim. Telefona gülümseyerek bakmaktan hayır gelmez." Buzdolabından yarım kalmış kıymalı yumurtayı çıkardım.
"Sana ne? Defol Özlem." Homurdanarak mutfaktan çıktı. Oturma odasında yöneldi.
Keşke o gün biraz da olsa dinleseydim kardeşimi. Dediklerini düşünseydim biraz. Ama benim gözlerim çoktan boyanmıştı. Aldığım karar için kimseyi suçlamıyorum. Sonuçta ben karar verdim değil mi? Yanacak olan benim...
"Ödevlerim var. Ama belki akşam konuşabiliriz."
Durdum. Yazdığım şeyi sildim. Ödevin daha önemli olduğunu düşünmüyorum. Ne olur şimdi konuşsak da ödevi sonra yapsam? Sonuçta o benim arkadaşım. Ödev bekleyebilir. Tabii aptalsam.
"Olur! Konuşalım. Ne hakkında konuşmak istersin?"
Her şeyi bir kenara atıp yatağıma uzandım.
"Aklımda bir şey var."
Kısa bir mesaj geldi. Merak ettim. Keşke etmeseydim.
Keşke dersteyken o mesaja burun kıvırsaydım. Bakmasaydım. Ama bakmasam böyle güzel şeyleri nasıl yaşardım? Güzel mi? Kendimi başka nasıl özel hissederdim? Kendimi nasıl daha iyi hissederdimki? Bir çözümü var mı? Hayır. Bu bir lanet. Bana sınavım için verilmiş şaşırtmalı soru bu. Bakalım doğru yapabilecek miyim? Telefonu elimden atasım geliyor. Atayım ki bu iğrenç radyasyon makinesinden kurtulayım. Ne faydası varki?
Bir kaplan mı daha güçlüdür yoksa geyik mi? Geyik kıvraklığı ve hızıyla kaçmak için çabalar. Sürüsünün yanına gider. Arkadaşlarının, ailesinin yardımını bekler. Kaçar, kovalanır. Ama ilk başta av, en sonunda yine yemek olur. Ne kadar çok çabalar aslında. Ama yine olan geyiğe olur.
Bu hikayede geyik ben oluyorum sanırım. Kısa bir belgesel mağduru. Hayvan dünyasında hepsinin türleri farklıdır. Ama bizim dediğimiz tek şey "hayvan". Bütün farklı kişilere, herkese "insan" dememizle aynı şey bu.
Tabii bencil bazı insanların insan yerine koymadıkları kişiler var. Mesela ben. Aptal ben bu kadar saf olmasaydım belki beni de insan yerine koyabilirdi. Belki de bütün suç bende değildir? Ama hangi suç onda? Böyle olmasaydım bunlar yaşanmazdı değil mi? Belki insanların söylediklerine göre hareket etseydim böyle olmazdı. Belki ailemin yetiştirmeye çalıştığı gibi bir çocuk olsaydım böyle olmazdı. Belki o an biraz aklımı kullansaydım bunlar olmazdı.