- 6 -

177 26 10
                                    

Sabah alarmımla uyandığımda Bay Lee'nin hala uyuduğunu görünce salonda oturup bilgisayarda yapılacak işlerimi yaptım. Bay Lee bir buçuk saate uyandı, daha sonra beraber şirkete gittik. Ben günlük programımı yerine getirirken saat altı gibi beni yanına çağırdı Bay Lee. Yanına gittiğimde katılacağım ilk operasyonun resmi planını bana gösterdi ve yeniden anlattı. Kaçırdığım bazı şeyleri öğrenmiştim. Aynı zamanda operasyonda iki kişi değil beş kişi olacağımızı öğrendim. BAE ve Yoonah adındaki ajanlar da bize eşlik edecekti ve masa başı işleri yapmakla üstlenen kişi de Jisung hyung olacaktı. Bence kadro gayet iyiydi.

Bay Lee ben yanından ayrılmadan önce beni tutmuş ve nasıl olduğumu sormuştu. İyiydim düne göre. Bu yüzden sorun olmadığını söyleyip eve çalışmalarıma döndüm. Günün sonunda yurduma gidip kendimi yatağa attım. Yatakta kollarımı bedenime sardım. Bacaklarımı kendime çektim iyice. Alışacaktım, sorun yoktu. Ama hayal edemeden duramamıştım. Şu an yanımda uzanıp ellerimi tuttu kafamın içinde. O Tanrıları kıskandıracak saf ve temiz gülümsemesi ile bana baktı. Derin bir nefes verdim zorlukla. Bir an önce uyumak istiyordum.

-

Jisung, BAE, Yoonah ve Lee Know ile aynı fast food arabasında gidiyorduk. Jisung operasyonun olacağı müzenin arka kapısının yakınlarına geldiğinde planladığımız yere arabayı park etti ve camların hepsine perde çekti. Sürücü koltuğundan yanımıza geldiğinde herkes heyecan içerisindeydi. Ben minibüsün öbür ucunda takım elbisemi düzeltirken Bay Lee yanıma geldi. "Yardımcı olayım," Takamadığım ama güzel görünmesi için uğraştığım kravatı çıkarıp doğru şekilde takmaya başladı. "Heyecanlı görünmüyorsun ama kalbin göğsünü delmek üzere." Eli göğsümdeyken söylediği cümle ile başımı eğdim. "İleride benim oğlum diyebileceğim bir çocuk yetiştirmişim." Gülümsüyordu içtenlikle. 

Ne tepki vereceğimden emin olamadığımdan dudaklarımı birbirine bastırdım. Bana sarıldı. Sırtımı sıvazladı. "Yapacaksın, Seungmin."

"Teşekkür ederim.."

Ardından diğerlerine döndü. Hepsine bir moral konuşması yaptıktan sonra kafalarında oturmayan bir şey olup olmadığını sordu. Olmadığını öğrenince kendinden emin bir şekilde kamera kayıtlarını eline almış Jisung'un yanına gitti. "Evet başlıyoruz!" 

İki tane siyah araba geldi. Birine ben bindim, diğerine Yoonah. Arabalar biraz dolanıp müzenin önüne geldi ve bizi indirip geri gittiler. Biz normal bir misafirmiş gibi içeri girdik ve sergiyi gezmeye başladık birbirimizden bağımsız bir şekilde. "Seungmin ve Yoonah her şey yolunda mı?"

"Başarı ile içeri girdik." Diye cevap verdi Yoonah. 

"Sorun yok," Dedim ben de.

İçeride zengin ve ünlü insanların arasında dolaşırken bir tane genç bayanın gözlerini üzerimden çekmediğini fark ettim. Ama bana baktığı gülümsemesi normal oldukça saf görünüyordu. Emin olamayıp yönümü çevirdim. 

Saatler geçti ve her şey hala yolundaydı. Ta ki Jisung hyungun cümlesine kadar, "Seungmin havalandırmaya doğru yürü derhal. Orada görüntü gitti."

Hızlı ama dikkat çekmla havalandırmanın olduğu odaya giderken odanın kilitli olduğunu fark ettim. Gelip geçenlere dikkat çekmemek için ileriye doğru yürüdüm ve o esnada kapıyı açabilecek aletimi hazırladım. Geri kapıya döndüğümde kapıyı o alet ile açıp kimse yokken içeri girdim. 

"Girdim," 

Sessiz bir ortam vardı. Ancak gerginlik bedenimi ele geçirmişti çünkü havalandırma açık bir şekildeydi. Aniden birinin tamamen siyah giyinmiş birinin karşıma çıkması ile dövüşe başladık. Saniyeler süren sessiz ama can yakıcı dövüşümüzün sonunda belindeki kemerinden silahını çıkarıp kendi kafasına dayamıştım. Elleri kafasının üzerinde bağlı bir şekilde duruyordu ve üzerine oturduğum için de hareket edemezdi. "Rahat dur, sana zarar vermeyeceğim." Küçük bir cüsseye sahip olan bu gencin kafasına dayadığım silahı çekip cebimden halat çıkardım ve kör düğümü olacak şekilde kollarını odadaki direğe bağladım. 

maybe - 2min minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin