1

18 2 0
                                    

Tanrılar nedir? Neden vardır? Varlar mıdır?

Bu sorular çoğu insanın aklını karıştırabilir, felsefe geniş bir kavramdır. Öncelikle toplum tanrılara inananlar ve inanmayanlar diye ayrılır. Sonrasında ise inananlar dinlere. Fakat neden ve ne sorularına cevaplar her zaman farklı olacaktır. Çoğu kişi tanrıların özgür ve güçlü varlıklar olduğunu sanır, ne isterseler yapabileceklerini.

Fakat bu o kadar da doğru değildi.

Tanrıların yüce evi Asgard'da kargaşa hakimdi. Prens Loki'nin Midgard'da yaptıklarından sonra halk endişeli, Odin sinirli, Frigga ise bir o kadar üzgündü. Biricik oğlunun doğasında olduğunu biliyordu bunun fakat üzülmeden de edemiyordu.

Loki hala Midgard'daydı. Diğer prensimiz Thor ve 'Yenilmezler' denen bir tür süper kahraman ekibi onunla başa çıkıyordu. Fakat Teserract ve asası onunlayken benim düşünceme göre onu yenmeleri pek kolay olmazdı.

Ah size kendimi tanıtmayı unuttum.

Asgard'da sadece tanrılar olduğunu düşünmemişsiniz herhalde, bütün o güçlü görünümünü taşıyan.

Benim adım Leila. Asgard'lı bir tanrıçayım, fakat o güzel görünüp bütün asır oturmakla uğraşanlardan değil, tehlikeli olanlardan.

Ne tanrıçası olduğumu sonradan anlarsınız.

Asgard koridorlarında yürüyordum. Kale sessizdi, ve de sıkıcı. Gündüz olduğundan yapacak pek bir işim de yoktu. Bu yüzden kütüphaneye gidiyordum, oradan da bahçeye gidecektim.

Topuklarımın yere vurma sesi boş koridorda yankılanıyordu. Yalnızdım, zarif görünmeme gerek yoktu. Bu yüzden ellerim iki yanımda yumruk halindeydi, önümde nazikçe üst üste konulmuş bir şekilde değil.

Yanımdan geçen askerleri görmezden gelerek Asgard kütüphanesine girdim. Ve tabii ki Frigga buradaydı. Oğlunun gidişinden beri saatlerce bu kütüphanede duruyordu, kitap okuyordu fakat yüzündeki o acı ifade aska yüzünü terk etmiyordu.

Beni fark etmemişti. Kraliçeye reverans yapmamak nezaket kurallarına aykırı olacağından boğazımı temizleyip dikkatini çektim. Siyah elbisemin eteklerini tutarak reverans yaptığım sırada sandalyesinde bana doğru dönmüştü.

"Kraliçe Frigga." Saygılı ve tok sesim ile yüzüne sıcak bür gülümseme yayıldı, gözlerine ulaşmayan bir gülümseme. Yavaşça ayağa kalkarken mavi elbisesinin etekleri havalandı ve kraliçenin güzelliğine güzellik katacak bir görüntü oluşturdu.

"Leila, seni burada görmek çok şaşırtıcı."

Hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. Kitaplarımı asla kütüphanede okumazdım. Kütüphaneye yılda birkaç kez uğrar, birkaç kitap alır ve onları odamda depolar, teker teker okurdum.

"Kitaplarım bitti, bende yenilerini almak için geldim." Gülümsedim. Raflara doğru gitme isteğimi bastırmam gerekmişti çünkü kraliçe bana doğru gelirken benim ondan uzaklaşmam kabalık olurdu.

Asgard kütüphanesi kalenin en az şaşalı alanı olabilirdi. Koyu tahtalardan yapılmış raflar 15 metrelik tavana kadar uzanıyor, koridor oluşturuyordu. Kubbe şeklindeki tavan camından içeri giren doğal ışıkla oda aydınlatılıyordu. Işık nasıl oluyorsa her zaman kahverengi, siyah veya yeşil deriyle kaplanmış kitapları  vururdu. Asgard'ın mimarisi mükemmeldi.

"Anlıyorum, sana birkaç kitap önerebilir miyim?"

Frigga'nın yumuşak sesi beni düşüncelerimden ayırdı. Tatlı bir ifadeyle gülümseyen kraliçeye karşılık olarak gülümsedim. Onu onayladığımdan sonra o da bana kitaplar önermeye başladı.

Gece'nin FesatlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin