Hikayede karakter kullanmama sebebim hem ana karakterin görme engelli olması, hem de okuyucunun kafasında canlanan betimlemelerin karaktere can vermesi isteğimdir. Bu bölüm biraz uzun oldu umarım sıkılmazsınız^^ Bu arada yeni kapağımızı umarım beğenirsiniz. Yapım için Simge Koç'a teşekkür ediyorum.
'Çocuklar herkes bir yer bulsun lütfen, seçmelere başlıyoruz.'
Kurumumuz daha fazla para kazanmak için bağış gösterisi yapıyordu. Pek sevmesem de para bize geliyordu. Bu yüzden bunda fazla sorun çıkartmamaya çalışıyordum.
Ben Ada'nın yanına oturdum. Ada buradaki en yakım arkadaşımdı aslında, ama o da değersiz biriydi. Beni mutlu etmeye çalışıyordu ama güvenmiyordum. Ondan nefret etmiyordum, hatta seviyordum. Onun mutlu olması için ben de uğraşıyordum ama değer vermiyordum. O bana verse de beni tanıyordu ve buna karşı gelmiyordu.
-Yeni çocuğu duydun mu? Çok çirkin, görmediğin için çok şanslısın xd
Xd? Bundan nefret ediyordum. Cevap vermedim.
-Seçmeler için şarkı söyleyecekmiş. Bu yüzden iki tane kulak tıkacı getirdim, merak etme xd
-Xd demeyi kes.
Şarkı söyleyecekmiş demek. O kulaklılara ihtiyacım yoktu. Sesini merak ediyordum. Belki sesi de farklıdır.
'Teşekkür ederiz Zeynep. Şimdi Enis Tunçoğulları şarkı söylecek.'
Alkış sesleri yükseldi. Dalga geçmekten başka bir işe yaramıyorlardı.
-Yeter artık! Kesin seslerinizi!
Birden sesler kesildi. Bana baktıklarını hissettim. Neden bunu yapmıştım? Normalde bu alkışlara ben de katılırdım. Neden susmalarını istemiştim? Bunları düşünürken piyanonun sesi beynimi doldurup oraya odaklanmamı sağlamıştı.
Take a breath, take it deep
Calm yourself, he says to me
If you play, you play for keeps
Take a gun, count the three
I'm sweating now, moving slow
No time to think, my turn to go
Şarkı Rihanna'ya aitti ve sevdiğim sanatçılardan biriydi. Bunu düşündüğümü sanıyordum, aslında düşündüğüm şey sesiydi. Enis'in sesi... Duyduğum en harika seslerden biriydi. Ve beni etkileyen şey buydu. Başka neyden etkilenebilirdim ki? Tipinden? Kaslarından? Baklavalarından? Bakışları? Hayır. Beni etkilemeyi başarmıştı. İstemediğim hisler oluşturmayı başarmıştı ve bunu gerçekten istemiyordum. Ayrıca herkes onla dalga geçiyordu, eğer böyle bir şey olsaydı herkes benle dalga geçerdi.
Şarkıyı bitirdi. Beklentimin altında bir alkış aldı. Ben ise ilk kez bir performansı alkışlıyordum. Ada yaklaşıp 'Ne o, abayı mı yaktın?'
Cevap verecekken rehber öğretmenimiz 'Çok teşekkür ederiz Enis, harika bir sesin var. 'Şimdi sıra Kayra Tunç'ta.' Sahneye giderken biri kolumdan tuttu. 'Namı değer Kayra Hanım şarkı mı söyleyecek? Yoksa dünyanın sonu mu geliyor?' Bu Sedef'ti. İyi bir kız ve onu da Ada kadar seviyordum. 'Bu yıl kazanılan parayla öğrencilere hediye falan alınacakmış. Ayrıca gösteri de yer alan öğrenciler tatile gönderiliyormuş. Buradan kurtulmanın tek yolu yani' deyip güldüm. Sonra değneğimin takıldığı merdivenlerden çıkıp sahneye vardım. Alkış sesleri gelmeye başladı. Gerçekten popülerdim. Ve ben bunu gereksiz insanlar yüzünden alt üst etmeyecektim.
Seçmeleri düzenleyen görevli öğretmen elime mikrofon verdi. Kabul ediyorum, sesim güzeldi. Ama sesimi kullanmayı sevmiyordum. Daha çok sessizliğin kızıydım. Gözümü kapatıp tek ağladığım şarkıyı söylemeye başladım.
Comprarisons are easily done
Once you've had a taste of perfection
Like an apple hanging from a tree
I picked the ripest one
I still got the seed
You said move on
Where do I go
I guess second best
Is all I will know
Cause when I'm with you
I'm thinking of you
Thinking of you...
Ve bir damla göz yaşı. Bu şarkı her zaman beni etkilemiştir. Belki de o kadar duygusuz değilimdir. Diğerleri ağladığımı görmediği için diğerlerinin de akmasına izin verdim. Sahne ile seyircilerin arasındaki fark beni kurtarmıştı ama daha fazla ağlamaya devam etseydim hıçkırıklarım da bağımsızlık ilanı verecekti.
Şarkı bittikten sonra büyük bir alkış tufanı koptu. Gülümsemeye çalışıp yerime gittim. Benden sonraki 12 katılımcıyı dinlemeden uyumaya çalıştım. Tiyatro salonun koltukları kesinlikle kalitesizdi.
Seçmelerden sonra Ada sevgilisinin yanına gitti. Çocuk Esirgeme Kurumu'ndayız. Ve çoğu kişi kendini esirgeme dışında şeyler yapmaya zorluyordu. Ben ve bir kaç kişi hariç. Ben gayet memnunum. Tabii diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
-
Kalabalık ben gelince orta tarafı boşalttı ve benim geçmeme izin verdi. Ada yanıma gelip bana yardım etti. Gayet 'cool' bir şekilde aradan geçerken birinin sıkı ve sıcak elini fark ettim.
Gülüşmelerin sesi arttı ve o tarafa kafamı çevirdim. Hepsi sustu.
Arkamdaki eli tutup hızlıcaAda'yı ittim. Hızlı yürüyüp kalabalığı atlattığımızı sandığım sessiz yeregittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zifiri Aydınlık.
Novela Juvenil"Sadece renkleri göremiyorum diye bana kör demeyi bırakın. Acımasızlığın ve kötülüğün rengini görmek daha kötü bir durum. Bu yüzden bana acımayı kesin ve kendi hayatınıza bakın"